.
Kıymetli yavrum,
Öyle yaşa ki, bütün düşüncelerin, bütün davranışların bir dua kadar güzel olsun. Yaşama sanatı işte budur. Dua bir büyük, bir yüce, bir güzel varlığa sığınmadır. O’nunla her yer cennet, O’nsuz her yer cehennem. Seni rahatsız eden, sevgiliden uzaklığındır. Senin bedenin aslında bir Kâbe. Farkında mısın? Ne olur o Kâbe’yi içindeki nefs putlarından temizle.
Göz odur ki, Hak’kı göre... Madem ki Kur’an-ı Kerim’de “Ne yana bakarsan bak, Allah’ın vechi oradadır.” buyrulmuştu. O halde göz, Hak’kı görmedikten sonra neye yarardı. Görme yeteneği görende değil miydi? Göz esma, gözden bakan müsemma değil miydi?
Unutmayalım ki Allah’ın gözümüze koyduğu mercek ortadadır. Vasattır. Aşırı yönlerdeki mercekler ise mikroskop ve teleskoptur. O hiçbir insana mikrobu ya da uzayı görecek mercek koymamıştır. Yunus bir yerde “şu gözümden bakan nedir?” diye sorar. Eğer gözlüğümüz kirlenmişse, toz kir içinde ise neyi, nasıl görebiliriz? Yapılacak iş, o çamuru temizlemek değil midir? Neyi, niçin, ne zamana kadar bekleyeceğiz? Bazı kimselerin söyledikleri gibi hayatı kirli, kötü, iğrenç görüyorsak niye kabahati kendimizde aramıyoruz? Mutlu değilsek, huzurlu değilsek, içimiz sevgiyle, renkle, ışıkla dolu değilse, kabahat bizdedir. Bir ömür boyu bir iç dünyası olduğunun farkına bile varmayan, aklı fikri yirmi dört saat parada, malda, şehvette, gösterişte olan bir kimse pek tabi ki, hayata baktığı zaman pislikten başka bir şey göremeyecektir.
Beni bende demen, bu ben değilim
Bir ben vardır bende benden içeri
Süleyman kuş dilin bilir demişler
Süleyman var, Süleyman’dan içeri, der Yunus Emre.
Cennet canda cânânı bulmaktır. Dünya bir dağa benzer. Nasıl seslenirsen öyle cevabını alırsın. Önemli olan her gün daha iyiye, daha güzele doğru bir adım da olsa gidebilmektir. İki günü birbirine eşit olan zarardadır buyuruyor Yüce Peygamberimiz. Bir şey iyi başlarsa zamanla daha iyiye, kötü başlarsa daha kötüye varır. Ancak idrak edebilenler neden dünyaya gönderildiklerini biliyorlar. Varoluşun amacının yemek içmek, yatıp uyumak olmadığını biliyorlar. Anadolu’da böyleleri için, “aman sen onu adamdan mı sayıyorsun? Ver yesin, ört uyusun” derler. İki âlemi bir etmeyen huzura varamaz... Kömür ne çilelerden geçti de elmas oldu. Karşına çıkan güçlüklere neden itiraz ediyorsun? O güçlüklerle mücadele etmeden, çile çekmeden, inkisarı tatmadan nasıl HAK’KA varabiliriz?
Bütün güzellikler ve yücelikler, günlük yaşamanın içinde. Ne olur, onun her ânını değerlendirelim. Her dakikamız eşi olmayan bir mucize. Unutmayalım. Sevgi ile bütün kapılar açılır. Bütün engeller yıkılır.
Ne olur, hep aşk içinde yaşasak. Aşksız bir ânımızı bile geçirmesek. İçtiğimiz bir yudum suyu, yediğimiz bir lokma ekmeği bile aşkla içsek, aşkla yesek. Aşkla görsek, aşkla yürüsek.
Allah bu güzellikleri cümlemize nasip etsin.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.