Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.
Gönderen : "Bir Talebe"
Tarih : 5/24/2017 6:56:01 AM


.



Efendim,


Biraz önce büyük bir keyifle masal cdlerini izlemeye oturdum. Hayal kırıklığına uğradım. Hiçbirisi masallarına ait değil başka konular. Kendimin ne kadar saf olduğumu bir kere daha anladım. Nereden kitap alıyorsun bir düşün. Halbuki oralara bu satışlarından dolayı içimden teşekkürlerimi sunuyordum. O kadar üzgünüm ki. Sevincim üzüntüye dönüştü. Sonra markette kitap olmalı mı? olmamalı mı? diye düşünmeye başladım. Bunu sizin görüşlerinize sunma ihtiyacı hissetim. Bakkaldan kitap almak sizin tabirinizle büyük bakkalda kitap'!!!!!!!kitap her yerde satılmalı mı? lütfeder misiniz?





Muhterem hocam,





Bir de bir menkıbe dinledim belki biliniyordur ama ben ilk defa işittim. Hikaye bu ya devrin padişahının oğlu atıyla gezintiye çıkmış dere kenarında birisinin çöpleri çattığını görmüş . Bir müddet izlemiş o insan sağından bir çöp alıyor solundan bir çöp alıyor birbirine bağlıyor kenara koyuyormuş. Merakını yenemeyerek sormuş. Bu yaptığın iş nedir? Ben çöpçatanım demiş . Bana kimin kiminle evleneceği bildiriliyor ben de onları birbirine bağlıyorum. Ya!!! demiş şahzade peki ben kiminle evlenecekmişim der alaycı bir sesle. Sen der bak şu ileride ki kulube var ya orda beşikte bir kız çocuğu var büyünce onunla evleneceksin. Amma yaptın der şehzade o kız daha yeni doğmuş büyümesine çok seneler var hem de çok fakirler. Olur mu hiç böyle bir iş . İster inan ister inanma der bana bildirilen bu.Çöpleri çatmaya devam eder. Şehzadeyi bir merak sarar. Acaba doğru mu söyledi diye kulubeye yaklaşır usulca içeri girer bakıyor ki hakikatten beşikte bir kız çocuğu var. Ya dedikleri doğru çıkarsa bunu engellemeliyim diyerek bebeği hançerler. Ama içini vicdan azabı kaplar bebeğin beşiğine bir kese dolusu altın bırakır. Aradan seneler geçer. Şehzade kaç yaşına gelir ama bir türlü evlenemiyor. Yine birgün gezerken karşıdan bir genç kızın geldiğini görür hayran olur işte evleneceğim insan der ve kıza duygularını söyler evlenme teklif eder. Kız da zengin bir tüccarın kızıymış evlenirler. Evlerine geldiklerinde bir de bakıyor ki kızın bağrında bir derin yara izi var. Bu ne izi ? nedir? diye sorar. Kız da anlatır. Annemlerin söylediğine göre ben beşikte iken birisi gelip beni hançerle öldürmek istemiş. Ama olayın ardından hemen gelen babam beni hekime yetiştirmiş iyileşmişim bir de bir kese altın bırakmışmış baban onunla da ticarete başlamış. Her bir altın ona yüz altın kazandırmış .Para bize çok uğurlu gelmiş. Zengin olmuşuz. Şehzade duyduklarına inanamaz yıllar öncesine dere kenarına gider düşünceleri. Çöpçatanın söylediklerini hatırlar. Ve " kaderden kaçılmazmış" der.





Can hocam,





Birkaç gündür burada da evlilik konusu çok gündemde. Evlilik kader mi menkıbedeki gibi yoksa bizim seçimimiz mi? Ben arkadaşlarla da bunu istişare ettim. Hepimiz farklı şeyler söyledik.





Eş seçiminde bizim dahlimiz yok mu? Ben şöyle düşünüyorum. Yüce Allah karşımıza alternatif çıkarıyor ama sonuçta biz evet diyoruz birisini seçiyoruz. Seçtikten sonra kaderimiz oluşuyor. Ama arkadaşlar hayır hikayedeki gibi kaderden kaçılmaz diyorlar. Evlilik kader midir?





Hürmet ve hayır dualarımla...





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :





Sayın “Bir Talebe”,








Kıymetli yavrum, taş yerinde ağırdır. Bir bilezik alacağımız zaman manava gitmeyiz. Benim kitapları nasıl delicesine sevdiğimi herkes bilir. Ama ben hayatımda bugüne kadar bir kere marketten kitap almadım. Almayı da düşünmem. Çünkü orda satılan kitaplar ayağa düşmüş, harcı alem, birtakım madrabaz tüccarların numaralarıdır. O kitaplara bakmam bile. Elimi de sürmem. Hal böyle iken senin gibi çok zeki, çok hassas, olgun, tecrübeli bir kimsenin oradan kitap alınca hayal kırıklığına uğramasına hiç hayret etmedim. Belli birşey böyle olacağı. Lütfen birdaha teşebbüs etme. Kitap kitapçıdan alınır.





Gelelim evlilik meselesine. Bunu sadece kaderle izah etmek bana doğru gelmiyor. Ben, yetmişbeş yaşındayım. Benim çocukluğumda bu kadar boşanma yoktu. Çünkü o zaman evlilikten evvel iki taraf da olayı ince ince düşünürler, soruşturma yaparlar, gönüllerine danışırlar, öyle karar verirlerdi. Şimdi modern insanlar derhal karar veriyorlar. Delikanlı plajda bikinili bir kız görüyor, cinsel yönden tahrik oluyor, hiçbir kültürü, hiçbir görgüsü, hiçbir araştırması olmadığı için salak herif kendini aşık oldum sanıyor. Gidiyor, hıyarca kıza evlilik teklif ediyor. Soruyorum, bunun nersi kader? Bu, eşeklikten başka birşey değil. Bugünkü insanlar yaptıkları manyaklıkları kadaerin sırtını yükleyerek işin içinden sıyrılıyorlar. Olmaz öyle şey. Kardeşim, Allah sana akıl vermiş, idrak vermiş, muhakeme vermiş. Otur, düşün, kafanı kullan, araştırma yap, büyüklerine sor, sonra bir karar ver. Baştan insan “Ben sana hayran, sen cama tırman” derse sonunda pek tabii kıçının üstüne oturur. Ondan sonra da hayasızca sırıtır, ne yapalım, kader böyleymiş der. Benim görüşüm böyle. İsteyen kızsın, isteyen küfretsin. Bu böyle. Bir dereceye kadar olayda kaderin de rolü olabilir. Ama bir yerden sonra kafayı kullanmak gerekiyor. Biz, her şeyi kadere yükleye yükleye bu hallere düştük. Şu İslam aleminin haline bak. Herbiri ayrı bir alem. Ne Allah aşkı var, ne Peygamber aşkı, ne insana saygı. Bir kördöğüşüdür, gidiyor. Her bir ülke ayrı bir pislik içinde. Oradaki insanlar da hayatta herşeyi kadere yükleye yükleye böyle rezil oldular. Üniversiteler açılıyor. Acaba kaç talebe ilk günden itibaren çalışmaya başladı? Acaba kaç üniversite hocası ciddi bilimsel çalışmalar, araştırmalar yapıyor. İşte UNESCO’nun ilan ettiği rakam. Dünyada bilimsel araştırma yapan ilk 500 üniversitenin içinde ne yazık ki bir tane Türk üniversitesi yok. O, çalımlarından, cakalarından yanlarına yaklaşılmayan Boğaziçililer, Bilkentliler, ODTÜ'lüler, sizlerden ne haber? Afrika ülkelerinden bile girenler var. Ama bizden yok. İşte tembelliğin, miskinliğin, uyuşukluğun acı sonucu...





Çok değerli insan, bu konuda diyeceklerim bu kadar. Artık karar senin.





Selam, sevgi ve saygı ile.





Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]