“Bir çeşmeden akan su acı, talı olmaya”
diyor. Elli yıldır bu mısraı her gün okur, ve üzerinde düşünürüm. Sanki bana hayatın özetiymiş gibi gelir. nasıl bir pilin görevini yapabilmesi için bir eksi, bir artı yeri varsa hayat da öyle. Rahmetli babannem “Yavrum” derdi, “bir gözün gülerse, bir gözün ağlar. Hayat böyle.” Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri şöyle diyor:
“Deme neden bu böyle
Yerincedir o öyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler”
Öyle bir yaşantı içindeyiz ki Narın da hoş, Nurun da hoş demekten başka birşey elimizden gelmiyor. Minicik bir çocuktum. Gece sarhoşların “Palabıyığın Meyhanesi”nden çıkmalarını beklerdim. Yan yana gelirler, inanılmaz bir ahenkle koro halinde “Eyvallah, Eyvallah, iyiye de kötüye de Eyvallah, güzele de çirkine de Eyvallah” derlerdi. Heyecanla balkona çıkardım, annemi çağırırdım, o sarhoşları gösterirdim. İçim içime sığmazdı. Ben de onlarla beraber tekrarlardım. Aradan yıllar geçti, şunu gördüm, bu sarhoş amcalar hiç de saçmalamıyorlardı. Sanki bütün kainata ezeli ve ebedi bir gerçeği haykırıyorlardı:
“Bir çeşmeden akan su acı tatlı olmaya”
“Hoştur bana Senden gelen
Ha gonca gül, yahut diken”
Kıymetli yavrum, senden çok istirham ediyorum, sana yalvarıyorum, ellerinden öpüyorum, ne olur olayları sükunetle karşıla. Onlardaki derin manayı, ilahi sırrı araştırmaya çalış. Unutma ki üzülmek hiçbir problemi halletmez. Lütfen, sakin ol, rahat ol, sırtını bir yere yasla, ellerini dizlerinin üstüne koy, kendi işetebileceğin bir sesle “Bismillahirrahmanirrahiym” de. Bunu bir süre tekrarla. Hayatta alınacak en güzel tavır benim çocukluğumdaki balkonun altından geçen o sarhoş amcaların kol kola koro halinde söyledikleri sözler:
“Eyvallah, Eyvallah, iyiye de, kötüye de Eyvallah,
Güzel de çirkine de Eyvallah”...
Çok sevgili yavrum, sizleri sevgiyle, saygıyla kucaklıyor, selam, saygı ve sevgilerin hiç bitmeyecek olanını sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Nur Ol Sevgili Büyüğümüz