"Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur."
(İbni Mace, Sıyam: 44)
Zekat sadece maldan verilmez. Allah'ın ihsan ettiği her nimetin kendine göre bir zekatı vardır. İlmin zekatı bildiğini başkalarına öğretmek, ömrün zekatı namaz kılmak, malın zekatı hakkını vermek, bedenin zekatı da oruç tutmaktır.
Oruç tutan insan, vücudunun da, sahip olduğu nimetlerin de kendi malı olmadığını, istediği zaman yiyip içemeyeceğini anlar. Oruçla onların kendisinde emanet bulunduğunu, hakiki mal sahibinin kim olduğunu idrak eder. Onun emri ol-madan yiyemez, içemez.
Böylece, gerçek nimet sahibi olan Mün'im-i Hakikiye, Hakiki Nimet Veren Rabbine teşekkür eder. Nimetlerin doğrudan doğruya Ondan geldiğini bilir. Vücut nimetine karşı teşekkürünü, onun zekatı olan oruçla yapmaya çalışır.
Zaten zekat bir çeşit şükürdür. Oruç ise, “halis, hakiki, büyük ve umumi bir şükrün anahtarı” hükmündedir. Oruç sayesinde mü'min, gözle görülür şekilde kendisine verilen nimetlerin kıymetini düşünme fırsatı bulur.
Zekatın bir manası da temizliktir. Maldan verilen zekat onun temizlenmesine, çoğalmasına, bereketlenmesine sebep olduğu gibi, oruç da bedenin maddi ve manevi temizlenmesine, sağlık ve bereketin artmasına sebeptir.
Zekat veren insan malını kir ve günah pisliklerinden temizlediği gibi, oruç tutan da vücudunu günahlardan öyle temizlemiş sayılır. Ter temiz bir vücut ve ruha sahip olur.
Kaynak : Sorularla İslamiyet