Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Allah sonumuzu hayır getirsin.
Gönderen : Mustafa
Tarih : 6/13/2017 9:09:40 AM


.


Sayın hocam saygı ve sevgiyle ellerinizden öpüyor, tekrar bu satırlarda sizlerle buluşmuş olmaktan onur duyuyorum. Konuşmalarınızı yakından takip eden bir evladınız olarak annenizin edebiyat öğretmeni olduğunu biliyor ve öncelikle Yüce Allah’tan ahirete intikal etmiş tüm yakınlarımız için rahmet diliyorum. Ben de öğretmen bir baba ve ev hanımı bir anne'nin tek evladıyım. İzninizle yukarıdaki başlıkla ilişkilendireceğim hayatımdan bir kesiti sizle ve diğer gönül dostları ile paylaşmak ve fikirlerinizi almak istiyorum.


1986 Yazı'nın sonlarıydı.6 yaşındaydım.Rahmetli babam Tarih öğretmeni olduğu için tayinimiz Niğde vilayetinin bir köyüne çıkmıştı.Babam ve annem her zamanki titizlikleriyle bardakları gazete kağıdına sararak taşınma işlemlerine başlamışlardı. Memur olanlar bilirler bardakları gazete kağıdıyla bir güzel sarmak taşınmanın ilk ve en önemli adımıdır. Hummalı bir çalışmadan sonra koliler hazırlandı,kamyonete yüklendi ve biz gurbet yollarına düştük.Yolculuk o kadar uzun sürmüş olacak ki ben çocuk aklımla hayatımızın geri kalanını o kamyonette geçireceğimizi düşünmeye başlamıştım. Uzun bir yolculuktan sonra tayin olduğumuz köye ulaşmış, babamın önceden ayarladığı yeni evimizin yolunu tutmuştuk. Evimizin ve köydeki diğer evlerin çatısı yoktu. İki tane küçük odası ve dış kapının da kocaman bir anahtarı vardı.Banyo yoktu,onun yerine hamam adını verdikleri yaklaşık 1 metrekarelik perdeyle çevrili bir alan oluşturmuşlardı, hamam adı verilen bu yer ise oturduğumuz odanın bir köşesinde bulunuyordu.Evin içerisinde çeşme yoktu,su ihtiyacı avluda bulunan çeşmeden karşılanıyordu. Bir de çok özür dilerim tüm evlerde tuvaletler dışarıdaydı,yaklaşık 10-15 metrelik bir mesafeyi yürümek gerekiyordu. Evin bu vaziyetine alışmak sanırım en çok anneme zor geldi çünkü annem suyla fazlasıyla haşır neşir olan, temizlik konusunda çok hassas bir kadındı. Bir kaç ay geçtik ten sonra biz yeni hayatımıza adapte olmuş,kış mevsimi de soğuk yüzünü göstermeye başlamıştı. Sağlık ocağı,okul gibi resmi yapıların dışında neden evlerin çatısının olmadığını ilk günden beri merak ediyordum, kış mevsiminin gelişi bu merakımı ortadan kaldırıverdi. Çünkü iklim şartları o kadar ağırdı ki o kar yağışı ve fırtınaya ne çatı dayanabilirdi nede kiremit. Soğuk ve karın diz boyu olduğu kış akşamlarında,ayrılmaz bir parçamız olan el feneri ile kurt uluyuşları arasında tuvalete gidilir ama önce kürekle yürüyüş yolu temizlenirdi. Çatı olmadığından dolayı kar birikintisinin eve yük bindirmemesi ve akıntı olmaması için evin damını da periyodik olarak temizlemek gerekiyordu. Bu kış akşamlarında tek eğlencemiz siyah beyaz televizyonumuzdu.Tabi ki önce, yanlış telaffuz etmiyorsam regülatör adı verilen sanırım televizyona giden elektrik akımını düzenleyen o siyah kutuyu çalıştırmak durumundaydınız, izlenebilecek tek kanal olduğunu da söylememe gerek yok sanırım. Ben de okul hayatıma burada başladım. Benim okuduğum ilkokul ile babamın öğretmenlik yaptığı ortaokul aynı bahçedeydi. Sabah erkenden kalkılır,sobanın üzerindeki semaverde kaynayan suyla dışarıdaki çeşmeden getirilen buz gibi su ılıştırılır, leğende bir güzel el yüz yıkanır, dişler fırçalanır,annemin hazırlamış olduğu kahvaltı sofrasına oturulurdu. Sonra da baba oğul el ele tutuşup diz boyu kar içinde okulun yolunu tutardık. İlk teneffüs zili çaldığında da soluğu babamın yanında alırdım. Hem babamın ikram ettiği çaydan birkaç yudum alıp içimi ısıtır,hem de o günün teknolojik şartlarında bende hayranlık uyandıran daktilo ile bir şeyler yazmaya çalışırdım. Zil çalınca da doğru okulumun yolunu tutardım. Babamın öğretmen arkadaşları, okulun hademeliğini yapan amca çok iyi insanlardı beni de çok severlerdi. Tabi köy halkı da öyle idi,iyi insanlardı sıcacık yufka ekmeğini pişirirler arasına yeşil soğanı ve doğadan devşirdikleri yenilir cinsten otları koyarlar,canım çekmiştir diye bana da ikram ederlerdi. Ekmeğin arasına konan şey imkanlar nispetinde kimi zaman yeni yapılmış bir ev salçası kimi zaman bir patates olurdu. Ama inanın yemeye doyamazdım,çok özür dilerim şimdi yediğim pirzola da bile o lezzeti bulamıyorum. Ev ihtiyaçlarımızı mütevazı köy bakkalından karşılar, gurbetlik hasretimizi de memlekete yazdığımız mektuplarla gidermeye çalışırdık. Haddimizi bilir, babamın bir öğretmen maaşıyla ayağımızı yorganımıza göre uzatarak gül gibi geçinirdik. Belki lüks içinde yaşamadık ama Allah a şükürler olsun ki hiçbir şeyimiz de eksik değildi. Marka peşinde koşmaz,bütçemize hitap eden yerlerden ihtiyacımız nispetinde para harcayarak gereksinimlerimizi karşılardık. Kaldı ki o günün şartlarında ekonomik durumunuz ne olursa olsun, bugünkü kadar insanı baştan çıkaran çeşitlilikte ürünler olmadığı için alabileceğiniz şeyler belli ve sınırlı idi. Bazı kış akşamlarında ıslık çalarcasına esen şiddetli fırtınalar çıkar,sonrasında da elektrikler kesilirdi. Annem ve babam hadi yatalım zaten sabah erken kalkmamız gerek, uykumuzu almış oluruz der bu elektrik kesintisinden iyi bir pay çıkarmaya çalışırlardı. Bense zoraki yatağa girer, rüzgarın ıslık sesi ve yanan sobanın çıkardığı alev kırmızısı ışıkla uykuya dalardım.1990 senesinde babamın tayininin çıkmasıyla birlikte bizim için o köyden ayrılma vakti gelmişti. İlginç olan ise tüm zorluklarına, sıkıntılarına rağmen ayrılırken içimizde büyük bir burukluğun oluşmuş olmasıydı.


Hocam,babamı 2 yıl önce kaybettim. Van ilinde memuriyet görevimi yerine getirirken, babam beni ziyaret etmeye geldi ve dönüşte ellerimle otobüse bindirdim. Saatler sonra hiç tanımadığım numaralar beni arayıp babamın rahatsızlandığını yediği bir şeylerin dokunmuş olduğunu söylediler. Ama anlamıştım,bir müddet sonra babamın otobüste kalp krizi geçirip vefat ettiğini öğrendim. Babam, öğretmen babam,el ele tutuşup diz boyu karda okul yolunu adımladığım babam ölmüştü. 54 yaşındaydı.


Hocam,babamın vefatını öğrendiğimde çok üzülmüştüm fakat inançlı bir insan olarak şunu biliyorum ki bir gün gelecek hepimiz emanetimizi Yüce Allah a teslim edeceğiz.Sizinde bir sohbetinizde belirttiğiniz gibi önemli olan iyilikle güzellikle veda edebilmek.Ey kainat ekmeğini yedim,suyunu içtim şükürler olsun,ben senden razıydım sende benden razı ol diyebilmek.


Yani ölüm son derece anlaşılır,ilahi bir süreç. Peki hocam anlamadığım şey şu, yazımın başlığına ve yukarıda sizinle paylaştığım 4 yıllık hayat kesitime atıfta bulunarak soruyorum,eskiye nazaran şu anki imkanlarımız kıyaslanamayacak kadar iyi, yüzlerce metrekarelik evlerde oturuyoruz, günün 24 saati musluklarımızdan sıcak su akıyor, kaloriferimiz evin her köşesini sıcacık yapıyor,siparişlerimiz kapımıza kadar geliyor, ilkokul çocuklarının dahi elinde son derece pahalı cep telefonları,laptoplar,lcd televizyonlar,yüzlerce kanalı ekranımıza taşıyan uydu alıcılar……. Peki neden eskisi kadar mutlu değiliz. AĞZIMIZIN TADI NEDEN BOZULDU ?


Saygılarımla…


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Mustafa Bey,


Kıymetli yavrum, sorunuzun bir tek kelimelik cevabı var: Şükürsüzlük. Biz, toplum olarak bir ihanete uğradık. Gazeteler, radyolar, özellikle televizyonlar bizim içimizdeki bütün iyilikleri, güzellikleri, asaletimizi, inceliğimizi alıp götürdüler. Her televizyon dizisinde maksatlı olarak bir manevi değerimiz yıpratıldı, haince yok edildi. Kendilerini aydın sanan bir gurup, içlerinin karanlığını, ruhlarının kirliliğini bu topluma aşılamak için sanki yarışa girdiler. İttihat ve Terakki’nin artıkları, bütün manevi değerlerini kaybetmiş bu gurup bizim inaçlarımıza, yaşama sevincimize adeta bir düşman gibi saldırdılar ve biz bu hale düştük. Daha doğrusu düşürüldük. Allah sonumuzu hayır getirsin.



Şu anda bir gurup temiz, asil, güzel insan ayakta kalabilmenin mücadelesini veriyor. Olağanüstü direniyor. Bakalım sonuç ne olacak?


Güzel yavrum, dua edelim, Allah sonumuzu hayır getirsin.


Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]