Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Eğitim bir sanattır.
Gönderen : Özden
Tarih : 6/15/2017 12:55:58 PM


.


Efendim,


Son Yazimizda cocuklardan bahsetmistik. Dilerseniz yine cocuklar ile devam etmek istiyorum. Bu kez bir kitaptan soz ederek baslayalim. Sayin Prof. Dr. Ilkay Kasatura’nin yazmis oldugu Okul Başarısından Hayat Başarısına . isimli kitabi bundan 5-6 sene once okumustum. Kitabin oykusunu biraz anlatayim. Sayin Ilkay Kasatura, klinik prikolog ayni zamanda universitede ogretim gorevlisi. Universitede master tezi yazdigi zamanlarda bir arastirma yapiyor. Bir liseyi seciyor ve son sinif ogrencileri arasinda anket yontemi ile inceleme yapiyor. Hedefi okul basarisinda ailenin onemi ve katkisi. Basarili ve basarisiz diye tanimlanan ogrencilerle gorusuyor ve onlarin basarisindaki faktorleri gun isigina cikarmaya calisiyor. Bu arastirmanin sonuclari yayinlaniyor tabii…. Yilar yillar sonra artik kariyerinde epey ilerlemis. Ancak yine bir arastirma yapacak; aklina yaklasik 15 yil once yaptigi bu arastirma geliyor. Bu kez merak ettigi acaba o zamanin basarili ve basarisiz ogrencileri nerelerdeler?... neler yapiyorlar..? Acaba basarili olanlar hayatta da basarili olabilmisler mi? Tabi bu arastirmayi yapabilmesi icin ayni insanlara; dunun gencleri, bugunun yetiskinlerine ulasmasi gerekiyor. Ve de bir kismina ulasmayi basariyor. Evet gercek hikaye, inanilmaz sonuclar bundan sonra basliyor. Kimini yurt disinda isinin patronu iken buluyor, kimini perisan durumda… Kitap objektif bir sekilde butun hayatlari ve sonuclari gozler onune sererken bizleri gerceklerle bas basa birakiyor…


Sonucta hikaye edilen hayatlarin icinde oyleleri var ki bir roman olur. Aslinda hepimizin hayati oyle degil mi? Etrafimiza bir bakalim….Yillar once nerelerde iken gozledigimiz dostlar simdi neler yapiyorlar, baslarina neler gelmis… Bizler neler umduk, ne hayaller kurduk… Sonra , simdi, kacimiz bunlara tamamen kavustu, neler bizi yonlendirdi, neler yeteneklerimizi torpuledi… Peki mutluluk ve tatmin nerede kaldi…?


Evet butun kitabi inceledigimizde ortaya cikan sonuc, sadece birseyleri papagan gibi ezberleyerek butun derslerinden tam not alan, okulda dereceye giren ogrenciler eger bu basarilarini , ailede sevgi dayanisma, gercek ideallar, manevi tatminler, dogru arkadas ve cevre ile desteklemezlerse okul basarilari maalasef okul duvarlari arasinda kaliyor. Kafalarini doldurduklari bilgilerin ise pratik yasamda onlara pek faydasi dokunmuyor. Ancak kendine guvenen, ne istedigini bilen, sevgi ve dayanisma icinde buyuyen, degerleri olan gencler hayat yolunda zaman zaman tokezleseler de basariya ulasiyorlar.


Tabi burada basari sadece kariyer, para, sohret degil. Asil basari mutlu olmak, manevi tatmin, huzurlu yasam ve iyi bir aileye sahip olmak… Aksi halde kariyer yapmis, maddi anlamda herseye sahip ama mutsuz olanlar basarili sayilabilirler mi?



Burada ana babalara, genclere, hatta ana baba olmayanlara acizane tavsiyem bu arastirmayi okumak, ve sonra dusunmek cok dusunmek… Cocuklarini bir yaris ati gibi yetistiren ana babalari gordukce etrafta bunu daha derinden istiyorum.


Cocuklarinin okul basarilarindan kendilerine pay cikaran, ne ogrendigine bakmadan notlari ile gururlanan, dersane dersane cocuklarini dolastiran, onlarim beyinlerini luzumsuz bilgilerle dolduran, hatta benim cocugum cok yetenekli diyerek (asil yetenegini bile arastirmadan) onlari bale, muzik, resim, spor kurslarina yazdirip onlarda kendi basarisizliklarini unutmaya, yada yapamadiklarinin acisini cikartmaya calisan buyukler icin bu sozlerim.



Unutmayalim her insan ozeldir… Ozel olarak ve tek yaratilmistir. O birlikte geldigi donanim en iyi sekilde islenirse mucizevi bir varliktir. Bunun icin oncelikle manevi olarak egitilmelidir. Sonrada hayata; hayatin dikenlerine, zorluklarina, olumsuzluklarina karsi egitilmelidir, yetistirilmelidir. Hep balik ile beslemek yerine balik tutmak da ogretilmelidir. Yoksa bir gun tek basina kaldiginda istedigi kadar okul birincisi olsun, onlarca kursta her turlu dersi gormus olsun bocalayacaktir… Sosyal yasamda , insan iliskilerinde, olumsuz yaklasimlarda bunalacaktir… Yasam dikenlerle dolu bir arazi gibi. Onlari sarip sarmalayip hep tepemizde tasiyamayiz. Onlara nasil dikenlerden korunacaklarini, nasil yara almadan yureyeceklerini, hatta yaralandiklarinda kendilerini nasil tedavi edeceklerini ogretmemiz daha dogru degil mi? Onun icin biz zamaninda onlara kiyamaz hep bebek muamelesi yaparsak, gunun birinde acimasiz birileri canlarini acitabilir. O zaman destek olsak da yeterli gelmeyecektir.


Burada rahmetle andigim sevgili anneniz hanımefendinin sizin icin soyledigi su soz kulaklarimizdan hic eksilmemeli ““çocuk hayatta yapayalnız kaldığı zaman, ayaklarının üzerinde dimdik kalabilmeli” Gercek hayat basarisi budur iste!!!



Bir kucuk animiz aklima geldi simdi. Rahmetli kardesim ilkokul son sinifta idi Cerkeskoy’e tayinimiz ciktiginda. Ogretmeni duzeyini pek yeterli bulmamisti bastan. Benim cocuklarimi anadolu lisesi ve kolej sinavlarina hazirliyorum. Isterseniz Murat’ı da getirin ama cok calismali’ demisti. Babacigim peki gonderelim dedi. Pek de umudu yoktu acikcasi. Siniftaki cocuklara gore cok yavas cozuyordu testleri. Sinavin ilk basamagini siniftan sadece uc kisi kazaninca ve bunlarin icinde rahmetli kardesim butun Turkiye capinda 296 siraya girince inanamadi kimse, ne ogretmeni ne biz, Bu cocuk yapabilir bari Istanbul’a hizlandirilmis kurslara goturun dedi ogretmeni. Annemle yolladik 15 gun. Sinifta herkesden sonra bitirirmis yine.. Annemin dedigine gore herkes cocugunu iki , uc senedir getirirmis kurslara bizimkinin hic sansi yok gozukuyordu. Ikinci basamak sinavi sonuclari aciklandiginda Heybeliada’da tatildeydik. Sabah o uyurken annemle babam gidip amis gazeteyi bakmislar Bursa Anadolu Lisesini kazanmis. Uyanip haberi aldiginda sevindi tabi. Ama bizler yine Turkiye capinda ilk 400 egirdigini ogrenince sasirmistik. Sonra okula kayit oldu. Sinifta en iyi arkadasi okul birinci sirada kazanan bir cocuktu. Ozel bir ilkokuldan sonra cok cok iyi bir puanla birinci olmustu. Ve sadece orta ikinci sinifa kadar okuyabildi. Cunku asiri bilgi yuklemesinden bunalmisti. Cok cok iyi bir cocuktu ama benden buraya kadar dedi … Orta ikiden birakti okulu ,Babasi ile calismaya basladi. Simdilerde mutlu belki hayatindan. … Kim bilebilir ki hangisi dogru… onun icin cok cok dikkatli olmaliyiz hepimiz. Oncelikle kendimizi ve cocuklarimizi cok iyi tanimaliyiz. Onlar bize ement edilmis muhtesem varliklar. Istedigimiz gibi yoguracagimiz pacavralar degil. Onun icin onlara saygiyla sevgiyle yaklasmaki. , gormek istemedigimiz davranislardan oncelikle kendimizi arindirmali , sonra da onlarin yeteneklerine, kisiliklerine, varolus amaclarina uygun yolda ilerleyebilmeleri icin ellerimizi uzatmaliyiz..



Saygi , sevgi ve hurmet ile ellerinizden opuyorum. Rabbime emnet olun, dualarinizi gonul dostunuzdan esirgemeyin…





Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai


www.ozdencicek.com


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Özden Çiçek,
Çocuk eğitiminde yine çok önemli noktalara değinmişsiniz. Bu ne yazık ki toplumumuzda kanayan bir yara. İstisnalar dışında biz, çocuklarımızı gereği gibi yetştirip, onları hayata hazırlayamıyoruz. Önyargılar içinde kendi tatmin olmamış ihtiraslarımızla veya gereksiz duygusal yönlendirmelerle çocuğumuzun hayatını berbad ediyoruz. Bir kere buna ne hakkımız var? O körolası önyargılar. İnsana değil bazan hayvana bile yakışmayacak önyargılar. Geçen gün, çok sevdiğim bir manevi kızım anlatmıştı. Vaktiyle evlendiği zaman babaannesi babasına nasihat etmiş. Sakın ha demiş, karına güleryüz gösterme, sevdiğini söyleme. Ona kaba muammele et, yoksa şımartırsın. Düşünün bir annenin bir evladına söyliyeceği sözler mi bunlar. Bir insana yakışır mı? Bu insanlık dışı önyargıları sabaha kadar saysak bitiremeyiz. Erkek çocuk mutfağa girmez, erkek çocuğun eline iğne iplik verilmez gibi. Hala bana erkek çocuk doğurmadı diye karısını boşamaya kalkan hayvandan daha aşağı, “belhüm adal” erkekler var.
Bir de nice anneler, babalar ki bunların içinde çağdaş geçinen, aydın geçinen, ilerici geçinen, bir ellerinde Amerikan sigaraları, bir ellerinde viski kadehleri olan insan müsveddeleri de var. Hep özenti, hep özenti. Ne kadar iğrenç olduklarını bir bilseler. Hanım günlerinde caka satmak, hava basmak için çocuklarını ille misyoner okullarında okutmak için çırpınanlar var. Çocuklarına bir yarış atı gibi davranan, bu suretle onları kitaptan, okumaktan, araştırmaktan nefret ettiren niceleri var. Çocuğunun mesleğini seçerken sadece parayı düşünenler var.
Oysa her doğan çocuk bir melek gibi doğuyor, dünyaya İslam fıtratı üzere geliyor. Onları kendi yaratılış özelliklerine göre yetiştirmek varken kaprislerimize, tatmin olmamış duygularımıza göre yetiştirmek bir ihanet, bir cinayet değil midir? Buna kimin hakkı var? Yarın Allah’ın huzuruna çıktıkları zaman bunun hesabını nasıl verecekler?
Kıymetli Özden Hanım, bu konuda öyle doluyum ki aklıma Gülten Akın’ın mısraları geliyor:


“Öylesine içli, öylesine doluyum ki bu sabah
Dokunmasalar da ağlayacağım”


Efendim, yeni maillerinizin özlemi içinde size veda ediyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]