Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Evlilik: Ebedi beraberlik.
Gönderen : Ayla Belen
Tarih : 7/9/2017 4:34:53 PM


.



Degerlı buyugum,


Bugun, bızım evlılık yıldonumumuz esımle. Sabah erken kalktım, gecen 29 seneyı gozumun onunden gecırdım.Yıllar yıllar, yollar yollar ve evler evler...


Bız esımle ayrı fakultelerde okurken, aynı yurt odasını paylastıgım esımın kızkardeslerı vasıtasıyla tanıstım. Nereden bılebılırdım kı onlarla ılerıde butun bır hayatı paylasabılecegımı?


Bu tanısma bızı sevgı dolu bır arkadaslıga goturdu.Ama benım aılem unıversıte bıttıgı halde 2-3 yıl bu evlılıge karsı cıktılar. Nedenı esımın gorevı geregı cok tayın olacagı ve benım boyle bır hayatı kaldıramayacagım seklındekı endıselerıydı. Sevgımızın buyuklugune ınanınca, her ıkı aılenın rızasıyla bu yuva kuruldu.


"Bu yıllara nasıl geldık?" dıye hayatımız gozumun onune geldı. Esım uyuyordu.Bırkac gun once bana "Pazar gunu nereye gıdelım?,Ne yapalım ıstersın?" dıye sormustu. Ben bu pazarın 21 Ocak ve bızım evlılk yıldonumumuz oldugunu hatırlayacak durumda degıldım. Gecen hafta kızımız ufak bır operasyon gecırmıstı.Onun telası ve sıkıntısı ıle gunlerı unutmustum. Sonra unutulan yıllar ve gunler geldı aklıma. Kendı kendıme gulumsedım.Ve bu yazıyı esıme alabılecegım en guzel evlılık yıldonumu hedıyesı olarak yazmaya karar verdım. (Yenı evlenecek olan genc hanımlara ornek olabılır dusuncesıyle sızlerle de paylasıyorum.)


Evlılgımızın ıkıncı yıldonumu. Kızımız yenı dogmus ve annem -babam bızdeler. 21 0cak tıyatro bıletı almısım ıkımıze, esımden habersız evde onu beklıyorum. Annem "Merak etme, belkı cıcek alıyordur" dıye benı sakınlestırıyor. Ben de " Ne cıcegı annecım,o sımdı bır demet pırasayla gelır sımdı" dıyorum. O zaman esım cok zor bır gorevde, yogun calısıyor.


Bıraz sonra kapı calıyor,ınanamazsınız bır gazete kagıdına sarılmıs bır demet pırasayla ;


esım kapıda gorunuyor. Nasıl guluyoruz anlatamam? Bu olayda kız evlat yetıstırılırken ve sonrasında evlılık hayatında anne, baba, kardeslerın onemını nasıl anlıyorum bılsenız.


Evlılıgımıze oncelerı karsı cıkan aılem, evlendıgım gunden ıtıbaren esımı evlatları bılyorlar.


Daıma ona ve aılesıne hurmetle, sevgıyle yaklasmamı ogutluyorlar. Rahmetlı annemı evlılıgımın dorduncu yılında kaybedıyoruz .O'nun bana verdıgı ogutlerı sımdı yenı evlı ve genc


bır doktor olan kızıma aktarıyorum bugun ben. Annem bana"Herkesın esının farklı mezıyetlerde oldugunu,asla ısyerınde veya arkadas ortamında evlılıgım hakkında konusmamam gerektıgını,eslerımızı kıyaslamamızı ogutlerdı. Annemı kaybettıkten sonra ,14 yıl babamla aynı evde oturduk baska ımkanlar olmasına ragmen.Babam bıze anne-baba,kızıma dede- anneanne oldu. Bazen ben cahılce memurıyet sartlarından bunalarak, esımın Ins.Yuk .Muh. olması nedenıyle devletten ayrılmasını onerdıgımde babam bana bır soru ıle cevap verdı. "Yenı ehlıyet aldın ,ıstıap haddı dıye bırsey ogrendın herhalde ? dıyerek devam ettı". Bız tıcarı hayatı olan bır aıleden gelıyoruz, esın memur-sereflı, saygın bır ogretmen aılenın cocugu.Tıcaret, serbest meslek kolay degıl. Evlenırken esının askerı muhendıs oldugunu bılmıyormuydun? dıyerek uyardı. Aynı sekılde mutsuz sonla evlılıgı bıten agabeyım hep esımın yanında oldu. Bana Japon kadınları ıcın yazdıgı satırlarla ogutler verdı.





"Kadın narın olmalı sessız saygılı


Ince ve yumusak kadın-kadın gıbı olmalı





Ve kadın ıkebana gıbı durmalı erkegının yanında" dıyerek saırene yaklastı.





Sımdı annem, babam, agabeyım hayatta yoklar. Aılemın hastalık yıllarında(hepsını kanserden kaybettım) esımın bazen erkek kardesım oldugunu dusunurdum. Onları kendı annesı,babası,agabeyı gıbı dusundugu hastalık yıllarında buyuk bır ozverıyle davrandıgı ıcın.


Ben de esımın aılesıne aynı duyarlılıkla davranmaya calıstım.


Ikıncı evlılık yıldonumuzdekı bır demet pırasa armaganını bugun dusundum derın derın.


Bazen elınızde tutabılecegınız bır hedıyeden daha cok duygulandıran bır armagan vardır.


Buna kendınızı armagan etmek,varlıgınızı armagan etmek denılebılır belkı. Mutlaka pahalı bır armagan olmamalı sevgının anlatımı! Verılen kurutulmus cıcegın,hanımının ıctıgı ılaclar nedenıyle mıdesıne ıyı geldıgını dusunerek manav-manav gezerek olgun musmula aranmasının,evını dusunmenın, ıyı bır baba olmasının bır elmas yuzuk ya da bır brosdan daha degerlı oldugunu bılıyorum artık. Ben de esıme bu yazıyı yazarak, onun nasıl bır gonul adamı oldugunu tum gonul dostlarıyla paylasarak verıyorum hedıyemı.


Bu satırları okuyanlar zannedecekler kı hıc kotu gunlerımız olmadı. Evet aılemın ongordugu gıbı 29 yılda 22 ev degıstırdık esımın gorevı geregı. Hastalıklar, olumler gırdı.Zıt karakterlı olusumuz, ufak kırgınlıklar aramızda derın sevgı ,hosgoru olmasaydı surer mıydı evlılk?


Bu kadar yıldan sonra ogrendıgım gercekler sunlar oldu:


Evlılıge cıftler degısık bır kısılık ve gecmısle baslıyor.Farklı beklentıler, farklı yaklasımlar ve yasamda onemlı olan seyler konusunda farklı goruslerle baslanıyor evlılıge. Evlılıgımızı mutlu bır sekılde yurutebılmemız ıcın kosulsuz, karsılıksız sevgı vermemız gerekıyor. Zaten oyle seversenız karsılıgını alıyorsunuz buyuk bır sevgıyle.


Bugun bılıyorum kı esım bır demet pırasa yerıne, benım cok sevdıgım (cocuklugumda evımızın bahcesınde olan daıma) guzel kokulu bır demet sarı-beyaz nergıs cıcegıyle gelecek


sevgı dolu. Ona sımdıden tesekkur edıyorum.


Ayla


En derın saygılarımla.





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Sayın Ayla Hanım,





Efendim, biraz da mizah karışık çok güzel anlattığınız evlilik yıldönümünüzü ben de en iyi dileklerimle kutluyorum. İnşallah Cenab-ı Hak, ele ele, diz dize, gönül gönüle nice güzel yıldönümleri nasip etsin. Bütün günleriniz mutluluk dolu, huzur dolu, sevgi dolu geçsin. Ve dünyada en güzel olayın bir kadınla bir erkeğin yanyana gelip, sağlam, temiz, nezih bir YUVA KURMALARIYLA mümkün olacağına bütün kalbimle inanıyorum. İşte dünyevi tevhid o zaman oluşuyor. O zaman iki yarım dünya bir bütün oluyor. Şair Özdemir Asaf bir şiirinde










“Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor





Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben





Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz





Kimseye sezdirmeden”










diyor. O ne muhteşem bir sentez. İki taraf da aradığı sevgiyi, dostluğu, sıcaklığı beraber olmakta buluyor. Bana dünyanın en muhteşem resmini yap deseler, ne yaparım biliyor musunuz, başbaşa vermiş, gönül gönüle vermiş, mutluluğu yudum, yudum içen bir çiftin resmini yaparım. Hayatta bundan daha görkemli birşey düşünemiyorum. Birbirleri için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır, gerekirse canlarını bile her an vermeye hazır bir çift bence dünya hayatının en kutsal olayıdır. Bütün mesele bir ömür boyu bu kutsallığa, bu sevgiye, bu birlikteliğe en ufak bir toz kondurmadan el ele, beraber yürüyebilmektir. Ne olur, gerekirse canımızı dişimize taksak ama bu güzelliğe, bu ihtişama en ufak bir toz zerresi bile konmasa. Birbirimizi sevsek, daha çok sevsek, deliler gibi, çılgınlar gibi sevsek, ve gökkubbeye onun bayrağını dikebilsek. Necip Fazıl





“Kadınla erkek arasında öyle hassas bir cazibe muhiti var ki en olmayacak sebeplerle, bir anda renk gibi uçar, duman gibi dağılır. Ve artık hiçbir gayret ve fedakarlık onu geriye iade edemez” diyor. Ben dikkat ettim, gerek dostlukları, gerekse evlilikleri yıpratan, pörsüten, çürüten en büyük neden insanları yargılamak oluyor. Ne olur şu pis huyumuzu bıraksak. Şu kırıcı, incitici adetimizden vazgeçsek. Karşı tarafın kalbinde hergün unutamayacağı yaralar açan şu itiyadımızı bir bıraksak. Hem, biz kimiz ki, neyiz ki, kendimizi ne sanıyoruz ki başkalarını yargılıyoruz. Bize bu hakkı kim verdi? Kimden aldık bu yetkiyi. Şöyle aynaya bir baksak, ama objektif bir gözle, tarafsız olarak baksak ne göreceğiz? Hata, kusur, noksanlık, edep dışı hareketler, saygı dışı sözler. Ve Uhut dağından daha büyük, tekrarlanan, ama mütemadiyen tekrarlanan yanlışlar, yanlışlar, yanlışlar... Bu, bana öyle geliyor ki önce yeterli kültürü alamamaktan, yeterli manevi terbiye görememekten kaynaklanıyor. Bazı çevrelerde hakim bir kanaat var. Bazı ritüeller tekrarlanınca herşey olup, bitti sanılıyor. Bu tür insanlar kendilerini arş-ı alada sanıyorlar. Düşünmüyorlar ki daha alfabenin başındalar. Kerat cetvelini öğrenen, kendini matematik bilgini sanırsa vay o insanların haline. Oysa bir düşünsek biz kimiz ki, başka insanları yargılayalım? Koca Yunus,





“Miskin Yunus, sen seni





Bir adam mı sanırsın





Halini, miktarını





Bil derlerse ne dersin?” diyor.





Efendim, lütfen dikkatli olalım, dünyada en zor, en hassas işlerden biri de karşımızdaki insanı eleştirmektir. Ben, dostlukları yıkan, evlilikleri dejenere eden, bitiren asıl nedenin eleştiri adabını bilmemek olduğuna inanıyorum. Birçok insan eşini eleştirirken sadece kaş yarıp, göz çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda onu manen yıpratıyor, yaralıyor, hatta içindeki yaşama sevincini söndürüyor. Eleştiri, eleştiri, arkası gelmeyen yağmur gibi, dolu gibi, fırtına gibi eleştiri. Size birşey söyliyeyim mi, yeryüzünde hiçbir insan bu kadar eleştiriye dayanamaz, tahammül edemez, isyan eder. Hiçbir insan kalbi bu kadar eleştiriye dayanacak kadar güçlü değildir. Ben bunu sağlıksız bir insanın ruh hezeyanları olarak görüyorum. Aman dikkat edelim, evliliklerde eşimizi eleştiriyoruz diye bir çuval inciri berbad etmeyelim. Hele günümüzde, hele günümüzde insanoğlu o kadar güçsüz bırakılmış ki, o kadar yalnız bırakılmış ki en temiz, en nezih, en ince duyguları öylesine yıpratılmış ki ne olur Allah aşkınıza şu eleştiri sağnağını keselim. Birbirimizi sevmeye, anlamaya çalışalım. Birbirimize dostluk, kardeşlik elini uzatalım. Birbirimize saygı duyalım. Birbirimize acıyalım, merhamet edelim. Çünkü bugünkü insanın eleştiriye değil, biraz sevgiye, biraz saygıya, biraz anlaşılmaya, biraz okşanmaya ihtiyacı var. Papağanlar gibi, kitaplardan aldığımız fiyakalı cümlelerle birbirimizi itham etmeyelim. Sadece ama sadece birazcık olsun sevgi gösterelim. Şu ideal insan safsatalarını, manyaklığını bir yana bırakalım. Yahu insaf, gazetesi, televizyonu, üniversitesi, sokakları, trafiği, çarşısı pazarı böyle olan bir toplumdan ideal insan çıkar mı hiç? Yapmayın Allah aşkına, çıldırtmayın insanları. Öyle bir dünyada, öyle bir toplumda yaşıyoruz ki artık, filanca kadının filanca erkeğin şu kusuru var, bu noksanı var diye onu eleştirmek, yerden yere vurmak yemin ederim ki doğru bir hareket değildir. Bana göre, artık insanlara şu gözle bakalım lütfen. “Allah Allah, bu insanın hala şu şu güzel vasıfları kalmış, bugüne kadar bu cemiyette hala bu meziyetlerini koruyabilmiş, muhafaza edebilmiş, ne mutlu ona. Allah ondan razı olsun, Allah onun iki dünyasını cennet etsin” demenin zamanı geldi de geçiyor bile. Lütfen efendim, şu ideal insan safsatalarını bir yana bırakalım. Hiçbirimiz ideal insan değiliz. Hepimiz acılar, ıstıraplar içinde yaşıyoruz. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki artık gözyaşlarımızı bazan dışa bile akıtamıyoruz da sessizce içimize gömüyoruz. Hepimiz minicik ama minicik bir sevginin özlemiyle cayır cayır yanıyoruz. Biz su bekliyoruz, içimizdeki alevi söndürmek için, bazıları üzerimize benzinle geliyorlar. Yapmayın Allah aşkına, acıyın, merhamet edin, insaf edin. Yunus Emre, bir şiirinde





“Bir kez gönül kırdın ise





Bu kıldığın namaz değil





Yetmiş iki millet dahi





Elin, yüzün yumaz değil”





diyor. Birtakım fantezilerden, bekleyişlerden vazgeçelim. Eşimiz bize doğum günümüzde çiçek getirmedi diye ona küsmeyelim, kırılmayalım, darılmayalım, gücenmeyelim. Bakalım onun bir gece evveli, o günü nasıl geçti? Kimlerle, nelerle boğuştu, nelere göğüs gerdi? Ben olsam doğum günümde bana çiçek getirmeyen, hediye getirmeyen eşime herzamankinden daha çok sevgi, saygı, ilgi gösteririm. Lütfen, itiraz etmeyin. Duygu Asenalık taslamayın. Ben, kadın haklarının herkesten daha fazla savunucusuyum. Ortada ne kadın var, ne erkek, ortada yalnız anlaşılmayan, ıstırap çeken, acı çeken, çile çeken İNSAN var. Kadın ve erkek biraraya geldiği zaman insan oluyor. Onu bölmenin, parçalamanın hiçbir anlamı yok. Bu ayrım insana karşı en büyük cinayettir. Ne demiş atalar sözü:





“İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur”.





Önemli olan sadece karşılıklı sevgi, saygı ve anlayıştır. Sevgiyle bakır altınlaşır, sevgiyle ilkbahar çiçekleri açar, üzerlerinde kuşlar cıvıldar. Hayatın en muhteşem şarkısı kadın ve erkeğin sevgiyle, saygıyla, edeple, incelikle, el ele verdikleri zaman o ellerden çıkan ilahi nağmelerdir. O eller birbiriyle özlemle buluştukları zaman bütün günahları sonbahar yaprakları gibi dökülür. O eller birbirlerine kavuştukları zaman çıkan mutluluk sesleri galaksilerden bile duyulur. Ne olur, bu sevgiyi hep sürdürelim. İlahi bir senfoni gibi hep sesini duyursun. Diyelim ki “Bu dünyada beraberdik, inşallah mezarda da beraber oluruz, inşallah mana aleminde de beraber oluruz...”





Selam, sevgi ve saygı ile.





Sabri Tandoğan


Onun ve Hakka Göçen Yakın Dostlarının Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]