Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Ne ideal kadın vardır ne de ideal erkek.
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 7/10/2017 2:09:22 AM


.


Kıymetli yavrum,
Dünyada en güzel olayın bir kadınla bir erkeğin yanyana gelip, sağlam, temiz, nezih bir yuva kurmalarıyla mümkün olacağına bütün kalbimle inanıyorum. İşte dünyevi tevhid o zaman oluşuyor. O zaman iki yarım dünya bir bütün oluyor. Şair Özdemir Asaf bir şiirinde



“Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor


Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben


Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz


Kimseye sezdirmeden”



diyor. O ne muhteşem bir sentez. İki taraf da aradığı sevgiyi, dostluğu, sıcaklığı beraber olmakta buluyor. Bana dünyanın en muhteşem resmini yap deseler, ne yaparım biliyor musunuz, başbaşa vermiş, gönül gönüle vermiş, mutluluğu yudum, yudum içen bir çiftin resmini yaparım. Hayatta bundan daha görkemli birşey düşünemiyorum. Birbirleri için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır, gerekirse canlarını bile her an vermeye hazır bir çift bence dünya hayatının en kutsal olayıdır. Bütün mesele bir ömür boyu bu kutsallığa, bu sevgiye, bu birlikteliğe en ufak bir toz kondurmadan el ele, beraber yürüyebilmektir. Ne olur, gerekirse canımızı dişimize taksak ama bu güzelliğe, bu ihtişama en ufak bir toz zerresi bile konmasa. Birbirimizi sevsek, daha çok sevsek, deliler gibi, çılgınlar gibi sevsek, ve gökkubbeye onun bayrağını dikebilsek. Necip Fazıl


“Kadınla erkek arasında öyle hassas bir cazibe muhiti var ki en olmayacak sebeplerle, bir anda renk gibi uçar, duman gibi dağılır. Ve artık hiçbir gayret ve fedakarlık onu geriye iade edemez” diyor. Ben dikkat ettim, gerek dostlukları, gerekse evlilikleri yıpratan, pörsüten, çürüten en büyük neden insanları yargılamak oluyor. Ne olur şu pis huyumuzu bıraksak. Şu kırıcı, incitici adetimizden vazgeçsek. Karşı tarafın kalbinde hergün unutamayacağı yaralar açan şu itiyadımızı bir bıraksak. Hem, biz kimiz ki, neyiz ki, kendimizi ne sanıyoruz ki başkalarını yargılıyoruz. Bize bu hakkı kim verdi? Kimden aldık bu yetkiyi. Şöyle aynaya bir baksak, ama objektif bir gözle, tarafsız olarak baksak ne göreceğiz? Hata, kusur, noksanlık, edep dışı hareketler, saygı dışı sözler. Ve Uhut dağından daha büyük, tekrarlanan, ama mütemadiyen tekrarlanan yanlışlar, yanlışlar, yanlışlar... Bu, bana öyle geliyor ki önce yeterli kültürü alamamaktan, yeterli manevi terbiye görememekten kaynaklanıyor. Bazı çevrelerde hakim bir kanaat var. Bazı ritüeller tekrarlanınca herşey olup, bitti sanılıyor. Bu tür insanlar kendilerini arş-ı alada sanıyorlar. Düşünmüyorlar ki daha alfabenin başındalar. Kerat cetvelini öğrenen, kendini matematik bilgini sanırsa vay o insanların haline. Oysa bir düşünsek biz kimiz ki, başka insanları yargılayalım? Koca Yunus,


“Miskin Yunus, sen seni


Bir adam mı sanırsın


Halini, miktarını


Bil derlerse ne dersin?” diyor.


Efendim, lütfen dikkatli olalım, dünyada en zor, en hassas işlerden biri de karşımızdaki insanı eleştirmektir. Ben, dostlukları yıkan, evlilikleri dejenere eden, bitiren asıl nedenin eleştiri adabını bilmemek olduğuna inanıyorum. Birçok insan eşini eleştirirken sadece kaş yarıp, göz çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda onu manen yıpratıyor, yaralıyor, hatta içindeki yaşama sevincini söndürüyor. Eleştiri, eleştiri, arkası gelmeyen yağmur gibi, dolu gibi, fırtına gibi eleştiri. Size birşey söyliyeyim mi, yeryüzünde hiçbir insan bu kadar eleştiriye dayanamaz, tahammül edemez, isyan eder. Hiçbir insan kalbi bu kadar eleştiriye dayanacak kadar güçlü değildir. Ben bunu sağlıksız bir insanın ruh hezeyanları olarak görüyorum. Aman dikkat edelim, evliliklerde eşimizi eleştiriyoruz diye bir çuval inciri berbad etmeyelim. Hele günümüzde, hele günümüzde insanoğlu o kadar güçsüz bırakılmış ki, o kadar yalnız bırakılmış ki en temiz, en nezih, en ince duyguları öylesine yıpratılmış ki ne olur Allah aşkınıza şu eleştiri sağnağını keselim. Birbirimizi sevmeye, anlamaya çalışalım. Birbirimize dostluk, kardeşlik elini uzatalım. Birbirimize saygı duyalım. Birbirimize acıyalım, merhamet edelim. Çünkü bugünkü insanın eleştiriye değil, biraz sevgiye, biraz saygıya, biraz anlaşılmaya, biraz okşanmaya ihtiyacı var. Papağanlar gibi, kitaplardan aldığımız fiyakalı cümlelerle birbirimizi itham etmeyelim. Sadece ama sadece birazcık olsun sevgi gösterelim. Şu ideal insan safsatalarını, manyaklığını bir yana bırakalım. Yahu insaf, gazetesi, televizyonu, üniversitesi, sokakları, trafiği, çarşısı pazarı böyle olan bir toplumdan ideal insan çıkar mı hiç? Yapmayın Allah aşkına, çıldırtmayın insanları. Öyle bir dünyada, öyle bir toplumda yaşıyoruz ki artık, filanca kadının filanca erkeğin şu kusuru var, bu noksanı var diye onu eleştirmek, yerden yere vurmak yemin ederim ki doğru bir hareket değildir. Bana göre, artık insanlara şu gözle bakalım lütfen. “Allah Allah, bu insanın hala şu şu güzel vasıfları kalmış, bugüne kadar bu cemiyette hala bu meziyetlerini koruyabilmiş, muhafaza edebilmiş, ne mutlu ona. Allah ondan razı olsun, Allah onun iki dünyasını cennet etsin” demenin zamanı geldi de geçiyor bile. Lütfen efendim, şu ideal insan safsatalarını bir yana bırakalım. Hiçbirimiz ideal insan değiliz. Hepimiz acılar, ıstıraplar içinde yaşıyoruz. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki artık gözyaşlarımızı bazan dışa bile akıtamıyoruz da sessizce içimize gömüyoruz. Hepimiz minicik ama minicik bir sevginin özlemiyle cayır cayır yanıyoruz. Biz su bekliyoruz, içimizdeki alevi söndürmek için, bazıları üzerimize benzinle geliyorlar. Yapmayın Allah aşkına, acıyın, merhamet edin, insaf edin. Yunus Emre, bir şiirinde


“Bir kez gönül kırdın ise


Bu kıldığın namaz değil


Yetmiş iki millet dahi


Elin, yüzün yumaz değil”


diyor. Birtakım fantezilerden, bekleyişlerden vazgeçelim. Eşimiz bize doğum günümüzde çiçek getirmedi diye ona küsmeyelim, kırılmayalım, darılmayalım, gücenmeyelim. Bakalım onun bir gece evveli, o günü nasıl geçti? Kimlerle, nelerle boğuştu, nelere göğüs gerdi? Ben olsam doğum günümde bana çiçek getirmeyen, hediye getirmeyen eşime herzamankinden daha çok sevgi, saygı, ilgi gösteririm. Lütfen, itiraz etmeyin. Duygu Asenalık taslamayın. Ben, kadın haklarının herkesten daha fazla savunucusuyum. Ortada ne kadın var, ne erkek, ortada yalnız anlaşılmayan, ıstırap çeken, acı çeken, çile çeken İNSAN var. Kadın ve erkek biraraya geldiği zaman insan oluyor. Onu bölmenin, parçalamanın hiçbir anlamı yok. Bu ayrım insana karşı en büyük cinayettir. Ne demiş atalar sözü:


“İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur”.


Önemli olan sadece karşılıklı sevgi, saygı ve anlayıştır. Sevgiyle bakır altınlaşır, sevgiyle ilkbahar çiçekleri açar, üzerlerinde kuşlar cıvıldar. Hayatın en muhteşem şarkısı kadın ve erkeğin sevgiyle, saygıyla, edeple, incelikle, el ele verdikleri zaman o ellerden çıkan ilahi nağmelerdir. O eller birbiriyle özlemle buluştukları zaman bütün günahları sonbahar yaprakları gibi dökülür. O eller birbirlerine kavuştukları zaman çıkan mutluluk sesleri galaksilerden bile duyulur. Ne olur, bu sevgiyi hep sürdürelim. İlahi bir senfoni gibi hep sesini duyursun. Diyelim ki “Bu dünyada beraberdik, inşallah mezarda da beraber oluruz, inşallah mana aleminde de beraber oluruz...”


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]