Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Her şey baştan yapılır veya yıkılır.
Gönderen : Hülya
Tarih : 7/16/2017 10:37:42 PM


.


Sevgili Babacığım merhaba,
Biliyorsunuz bir eğitim kurumu açmıştık. En son gelen arkadaş bütün gün çetleşip çay içip oturduğu yerden kalkmaz hep çok şeker, efendi olan kantinci arkadaşı hizmet ettirdi kendisine oysa, işe de çok ihtiyacı vardı ama asla kendinden başkasını düşünmedi kalörifer yanıyor bayan ince gömlekle gelip üşüdüğü için bir de kilimayı açıyordu akşama kadar o yetmezmiş gibi bütün gün telefonla konuşup çetleşip gününü gün ediyordu saat 8,30da açması gereken iş yerini 9,30 gibi açıp akşam da 6 olunca hemen çıkmak istiyordu bir iki hafta onu sadece gözledim inanın 1-2 defa uyardım ama malesef o aynı şekilde devam etti bu nasıl iş anlayışı ben anlamadım ben de başkasının yanında çalıştım gereksiz ışık yanmasına gereksiz telefonlara ve hatta elini silmesi gereken peçeteleri horca kulanan arkadaşlarımı hep uyardım lütfen evinizde yapmadığınızı burda yapmayın dedim ama maalesef şimdi inanın çalışan elemanların davranışlarını görünce inanın kendim için değil onlar için üzülüyorum oysa biz bu arkadaş eşinden ayrılmış yeni diye onu hep teselli edip ona her türlü yardım yapmaya her an hazırdık diyordum. o ise bizim susmamız, sakin davranmamız karşısında bizim bazı şeyleri görmediğimizi, anlamadığımızı sanıyordu en son interneten bulduğu yarı çıplak bayan resimlerini ders veren hocaya bunları küçültürmüsünüz diyince çıldırdım onunla bir saniye daha çalışmak istemedim burası bir eğitim kurumu değil sanki internet kahvesi gibi görünce ay sonunu zor bekledik parasını verdik teşekkür edip işine son verdik inanın çok üzüldüm ama daha fazla dayanamadım tabi. şimdi hergün dua edip işi bilen insanları seven bana ve kendine kazandıran bir arkadaş arıyoruz çünkü eğitim işi çok zor hep yazışma ve takip gerektiriyor inanın bunları size yazarken utandım ama 2 ay kaldı hiç bir fatura zamanında yatmadı hep unuttum diyordu ben de aşkolsun burası zaten çok yeni bir yer fazla iş yokken bu kadar aksaklık oluyor lütfen dikkat edelim derdim baktım olmuyor ben geldim hergün onu izlemeye ama daha fazla dayanamadım neden efendim biz kendi malımıza eşyamıza özen gösterdiğimiz gibi çalıştığımız yere de aynı özeni göstermiyoruz oysa İslamın şartlarından biri de kendin için yapmadığın düşünmediğin bir şeyi asla karşındaki insan için yapma değil mi?
Hürmetle ellerinizden öperim. Bütün gönül dostlarına sevgiler, selamlar.
Hülya


________________________________________
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Hülya Hanım,


Değerli kızım, mailini okuyunca biraz üzüldüm. Anlattığın kadarıyla o hanımda kesinlikle görev bilinci yok. Züppe, dejenere, şımarık birisi. Ben, kızımın gönül gözünün açık olduğunu sanıyordum. Meğer değilmiş. Öyle olsaydı hiç bu serseri kadını işe alır mıydı? Ona boş yere bir ay tahammül etmişsin. Halbuki üç gün yeterdi. Böylelerine karşı kibar, asil, zarif, saygılı davranmak çok yanlış bir taktik. Onlar incelikten, hassasiyetten ne anlar? Onlar it ruhlu, sokak sürtüğü kadınlar. Lütfen bir daha adam alırken daha dikkatli ol. Ve yaptığı hataları içine atıp, kendine dert etme. Onlar senin ruhundaki edebi, zarafeti, hassasiyeti, inceliği anlayamazlar ki. Onlar, günümüzün adi, aşağılık, rezil televizyon kültürüyle, sapıklarla dolu kadın programlarıyla, manyak dizilerle yetişmiş, daha doğrusu kaybedilmiş insancıklar. İnsan müsveddeleri. Artık insan televizyonlarda çıplak kadın görmekten tiksinir, iğrenir, kusar hale geldi. Lanet olsun böyle programları yapanlara, yaptıranlara. İşte biz çocuklarımızı böyle kaybediyoruz. İşte böyle programlarla zengin aile çocuklarının gittiği zengin kolejlerde esrar partileri tertipliyoruz. İşte böyle vaktiyle bir çocuk yurdunda daha on iki, on üç yaşındaki kız çocuklarımız gece yarıları para karşılığında fuhşa gönderiliyordu. Durumu basına bildiren sayın doktor Turhan Çömez, zamanın devlet bakanı Nimet Çubukçu’nun nazarında suçlu görülüyordu. “Bana” diyordu “haber vermedi”. Daha fazlasını yazamayacağım. Şu anda üzüntümden ölebilirim. Ve o devlet bakanı denilen kadının yüzündeki ifade ölünceye kadar gözlerimin önünden gitmeyecek. Yarın mahşer günü Allah’ın huzurunda o kadından davacı olacağım. Yaptığı savunma ilkokuldaki çocukları bile güldürür. Kıymetli yavrum, lütfen gözünü dört değil kırk dört aç, vücudunun bütün hücreleri göz olsun. Öyle kötü zamanlara geldik ki Akıllara durgunluk veren bir kayıtsızlık içinde herkes sol omuzunu iki santim yukarı kaldırıyor, bana ne, bana ne diyor.


Vaktiyle Amerikalılar ortada en ufak bir sebep yokken on bir Türk subayının başına çuval geçirmişler. Yetmiş iki milyondan bir tek tık sesi çıkmamıştı. Aslında o çuvallar on bir Türk subayının başına değil bütün bir milletin başına geçirilmişti. O günlerde kiimseden en ufak bir ses, soluk çıkmadı. Bu fiille yetmiş iki milyon insan horlanmış, aşağı görülmüş, onuru, haysiyeti çiğnenmişti. Hazmedemiyorum, açık söylüyorum, bir türlü hazmedemiyorum bu rezil hareketi. Ve bunu en gür seda ile protesto etmek makamında bulunup da sesini çıkarmayanları ne bu dünyada ne öbür dünyada asla affetmeyeceğim. Kimden korkuyoruz, ölümden mi? Şerefsiz bir şekilde yaşamaktansa şehit olarak ölmek bin kere daha iyi değil mi? “Billah yaşamak yerde sürünmeye değmez”. Necip Fazıl bir şiirinde


“Sebep ne, ölmektense bu hayatı tercihe”


diyordu. Evet, bu hayat ille yaşanacaksa ya şerefli bir şekilde yaşayalım, ya şerefli bir şekilde ölelim.


Değerli yavrum, lütfen birtakım kuru nezaket kuralları uğruna itliğe, serseriliğe, sürtüklüğe prim vermeyelim. Bunun da yolu, daha baştan dikkatli davranmak. Her şey daha başta yapılır veya yıkılır. Senin gönül gözün açık olsaydı o it karıyı işe almazdın. Diyeceksin ki ben, onun böyle olacağını ne bileyim? Bileceksin yavrum, gönül gözü açık olunca minicik emareler ipucu olur. Her şey, minicik başlangıçlarla ortaya çıkar. Bir kadın mutfaktaki işi bittiği halde elektriği söndürmeden çıkarsa bir süre sonra o aile felakete doğru gider.


İşte böyle yavrum, diyeceklerim bu kadar. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]