-Evet şöyle ki, güzel sanatlar, insan ruhunu sertlikten, kabalıktan kurtarır. Ona daha yumuşak, daha insancıl bir hava kazandırır. Bence güzel sanatların en büyük rolü, insan ruhunu dine ve tasavvufa hazırlamasıdır.
Güzel sanatların en yücesi, en muhteşemi, Hat Sanatıdır. Hat Sanatı insanı Allah’a götüren bir köprüdür. Çok güzel Hat eserleri karşısında, abdest alarak, huşû ile, edeple, saygıyla bakacak olursak, birdenbire çevremiz değişiveriyor. O anda bizi bir başka manevi âleme götürüyorlar. Hat Sanatı ile yazılmış bir levhaya bakmak bile ibadettir.
Prof. Carl Ebert’in zamanında Ankara’da tiyatro, öyle asilleşmiş, öyle ihtişamlı bir çizgiye çıkmıştı ki, bazen tiyatrodan geldiğim zaman kendimi arınmış, temizlenmiş, yücelmiş hissederdim ve içimde hep ibadet etme ihtiyacını duyardım. Ahmet Muhip Dranas’ın “Gölgeler” piyesindenbazı cümleler halâ hatırımdadır. Lise ikide idim bu piyesi seyrettiğim zaman...
“Ne kadar olmaz şeylerle cebelleşiyoruz ya Rabbim. Şu küçük küçük kavgaların, didişmelerin ne manası var. Mühim olan içimizin bizi alıp götürdüğü dünya. Hayatla karşı karşıya yapayalnız kaldığımız an mühim. Koşup koşup da, vapuru, treni kaçırdığımız an mühim.”
Eski Yunan klasiklerinden, Sofokles’in “Kral Oidipus” piyesine beş kere gitmiştim. “Kimsenin sonunu düşünmeden mutludur demeyiniz.” Bu muhteşem cümle ile sona eriyordu piyes. Bu piyesler, insanı insana öğreten, hayatı, var oluşun manâsını öğreten piyeslerdi. O günlerin tiyatrosu öyle muhteşemdi ki, hayatımıza renk, ışık ve güzellik getiriyordu. Tiyatroya bir mabede gider gibi giderdim. Çıkarken ürperir, hayret, hayranlık duyguları içinde kalırdım.
Ne yazık ki bugünkü tiyatro en kötü dönemini yaşıyor. Tiyatro bütün öğretici, eğitici niteliklerini kaybetmiş. Cambazhane eğlencesi halini almış.
SABRİ TANDOĞAN
Aziz Ruhları Şad Olsun.