“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.”
(İsra Suresi, 17/32)
Cenab-ı Hak, “Zinaya yaklaşmayın!” Buyuruyor. Ayette öncelikle “Zina yapmayın!” diye başlanmıyor, önce yaklaşılması yasaklanyor. Zinaya vesile olabilecek, davetçilik manasına gelebilecek, tahrik ve teşvikçi görüntülere bakılmasını da dinimiz uygun görmez. Çünkü asıl mesele yaklaşmamaktadır. Yaklaşılmazsa kurtulunması kolay olur. Yaklaştıktan sonraki gelişmelere dayanmak zorlaşır, ateşe yaklaşanın içine düşmesi gibi bir sonuç çıkabilir.
Gözler müstehcene nazar etmekten sakınılmalı ki hayaller tertemiz olsun, zihinler kirlenmekten korunsun. Mana büyükleri, “Sadece kafa gözlerini kapamakla, sakınmakla kalınmamalı, haramlar hayallere dahi alınmamalı, hayaller bile korunmalı” diyor.
Harama bakmama üzerinde niye bu kadar duruluyor?
Çünkü bütün günahlar, ahlaki bozulmalar müstehcene bakışla başlar, bakışın ısrarıyla gelişir, sonra fiilî günaha dönüşür.
Üstelik gözler baktıklarının resimlerini de çeker, hayal arşivinde depo eder. Nereye gitse, nerede olsa artık çektiği bu resimler, hayal âleminde gözlerinin önündedir.
Öğrenciyse dersine çalışamaz, işçiyse mesleğine tam yönelemez, fikir adamıysa zihnini toparlayamaz; derken her konuda gerileme ve düşüş söz konusu hale gelir. Bu duruma düşmemek için din, müstehcene karşı yasaklar koyar, mensuplarını böylesine gerilemelere düşmekten kurtarır.