.
Efendim
Müsaade ederseniz sorumu müstear bir isimle sormak istiyorum. Yerinde bir soru mu bilmiyorum. Böyle bir soruyu dahi sorma cesaretini hoşgörünüzden ve ayrımsız sevgi sunma özelliğinizden aldığımı belirterek sorumu yöneltmek istiyorum;
Rabbimiz, zahmeti, çileyi ya da saadeti kullarına neden eşit dağıtmamıştır, neden bazı kullarını bambaşka acılarla imtihan etmektedir? Bir kulun, taşımayacağını bile bile bir yükle muhatap kılınmasının hikmeti nedir?
Acılar karşısında mukavametsiz kalanın yaşamaktan vazgeçmesinin vebali çok mu ağırdır?
Selam ve hürmetlerimle Efendim.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın "Kim o deme deme boşuna",
Özdemir Asaf’ın şiirinin başlangıcını rumuz olarak almışsınız, hoşuma gitti. Özdemir Asaf çok sevdiğim şairlerden biridir.
Kim o deme boşuna
Benim ben
Öyle bir ben ki gelen kapına
Baştanbaşa sen
Efendim, eğer kitaplarımı okumuşsanız, televizyon konuşmalarımı dinlemişseniz, maillere verdiğim cevapları takip ediyorsanız görmüşsünüzdür. Bu sorduğunuz konu bence hayatın en önemli meselesi. Hepimiz, tek istisna olmadan hepimiz, bu dünyaya tekamül etmek için, olgunlaşmak için, yetişmek için, noksanlarımızı tamamlamak için, fazlalıklarımızı törpülemek için gönderildik. Siz bir börek yapın, en güzel undan, en güzel malzemeden, itina ile hazırlayın. Onu fırının alevleri içinde çıtır çıtır pişirmedikçe yiyemezsiniz, bir işe yaramaz. Bizim de içimizde çok güzel duygular, çok asil düşünceler, çok farklı özellikler, eşi bulunmayan nitelikler olabilir. Ama bunlar hayatın acıları, ıstırapları, çileleri, sıkıntıları, gözyaşları, uykusuz geçen gecelerle bir kıvama gelmedikçe katiyen ona ideal insan gözüyle bakamayız. Bir kere postüla olarak şunu kabul edeceğiz: Allah kimseye kaldıramayacağı yükü vermez. Bunu ön koşul olarak kabul etmedikçe hiçkimsenin hayat yolunda huzura, sükuna, mutluluğa, güzelliğe ulaşmasına imkan ve ihtimal yoktur. Başımıza ne geliyorsa hep bizim yetişmemiz, olgunlaşmamız, hamlıktan, çiğlikten kurtulmamız içindir. Allah hiçbir zaman zulmetmez, çünkü Allah zalimleri sevmez, Allah Rahmandır, Rahimdir. Koruyucudur, şefkatlidir, esirgeyendir, bağışlayandır. Bir sorun karşısında kaldığımız zaman daha başta ah-ı vah edip bu niye benim başıma geldi, bu da mı olacaktı, ben buna layık mıyım demekle daha maçın başında golü yiyor, oyunu kaybediyoruz. Ne kadar acı olursa olsun bir mesele karşısında kaldığımız zaman yapacağımız iş şudur: ben bu sorunu çözmek, bu problemi halletmekle yükümlüyüm. Benim yetişmem için, gelişmem için, olgunlaşmam için bu karşıma çıkarıldı. Bütün imkanlarımızı seferber edip, Allah’tan, Peygamberden, velilerden yardım isteyerek o problemi çözmeye çalışacağız. Belki üzüleceğiz, belki ağlayacağız, belki uykusuz kalacağız ama görevimiz o problemi çözmek. Biz besmeleyle, iyi niyetle, edeple, saygıyla işe başlayalım, Allah’ın yardımı muhakkak gelecektir. Sizin halledemediğiniz bir probleminiz varsa lütfen gene müstear isimle yazın. Veya karşılıklı görüşelim. Size her türlü yardımı yapmaya hazırım. Çözülemeyecek mesele yoktur. Allah’tan yardım istediğimiz sürece mukavemetimiz bitmez. Çünkü Allah heryerde hazır ve nazırdır. Hayatta en büyük günah, Allah’tan ümidini kesmektir. Af dileyelim, bağışlanma dileyelim ve Allah’ın Rahman ve Rahiym sıfatlarına sığınalım. Onun yardımı gelir, çünkü O koruyan ve esirgeyendir. Size en büyük mutlulukları, en büyük güzellikleri diliyor selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.