MEMLEKETE KIYMAYIN EFENDİLER...
Bugün bazı kimseler görüyoruz. Her nasılsa televizyonda bazı programlara geçip kurulmuşlar. Sadece kendi kaprislerini tatmin edecek iri iri lakırdılar ediyorlar. Bilim adamı pozunda hepsi. Siz iş mi yaptığınızı sanıyorsunuz? Bırakın memleket sathını, kendi çevrenizde bu kelimelerin mânâsını bilen kaç kişi var? Anlattığınız konuyu siz de bilmiyorsunuz. Kendi anlamadığınız (hiç mi hiç yaşamadığınız) kavramları güya ilim maskesi altında bize yutturmaya çalışıyorsunuz. Nazım Hikmet bir şiirinde,
“Memlekete kıymayın efendiler”
der. Sizler gerçek bilim adamı iseniz, gerçek aydın iseniz, memleketinizi, onun çilekeş insanlarını küçümseyerek, onlara tepeden bakarak, alay edercesine lügat paralar mısınız? Biliyorsunuz, batıda “vülgarize etmek” diye bir kavram var. Yani en ağır, en koyu bilimsel meseleleri halkın anlayabileceği şekilde sadeleştirmek. Yıllarca evvel böyle bir kitap okumuştum. Bir bilim adamı, kuantum fiziğini anlatıyordu. Vülgarize edilmişti. Bir bölümünü apartmanın kapıcısına okudum, anladı. Sizin entel-dantel konuşmanızı on beş bilim adamına sordum. Hiçbiri bir şey anlamadığını söyledi. Bizler, bir bilinmeyeni bir başka bilinmeyenle izah ettiğimiz zaman bir şey yaptığımızı sanıyoruz. Sonra da kasım kasım kasılıyoruz. Allah cümlemizi ıslah etsin. Churchill’e sormuşlar: “Efendim, demişler, politikacı kime derler?” Churchill cevap vermiş: “İki saat konuştuğu halde, hiçbir şey anlatmayan insan.”
Bir gün Nasreddin Hoca kahveye gitmiş. Camın önünde oturuyormuş. Bir hindi sürüsü geçiyormuş. Bir adam gelmiş yanına, hindileri göstermiş. “Hocam, bunlar nedir?” Nasreddin Hoca bakmış, cevap vermiş: “Onlar, onlar” demiş. Adam “Sağolasın Hocam, anladım” demiş ve tekrar sormuş: “Hocam,” demiş, “peki çenelerinden aşağı doğru sarkan o kırmızı şeyler nedir?” Hoca cevap vermiş: “Onların, o’su”.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.