.
Değerli büyüğüm,
Kasap koyun hikayesine benzeyen ilişkiler her seçim dönemi aynen tekrarlanıyor. Gerçekte insana yakışan bir medeniyete ve yönetime ne kadar uzağız!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabelerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak,
" Bu kavmin efendisi kim? Onu arıyorum" diye sorar.
Efendimiz asırlar boyunca yankılanacak bir cevap vermiştir:
" Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir"
Dünyada hiç bir medeniyetde böyle bir liderlik anlayışı olmamıştır.
Aşağıda böyle medeniyete ait bir liderlik örneği vereceğim.
Hazreti Ömer (ra) geçtiği yollardan taşları ayıklar, halkın ayağına değmemesi için bizzat kendisi temizlerdi. Birgün yine yoldan giderken gözüne çarpan bir taşa ayağıyla vurdu. Yolun kenarına doğru yuvarlanan taş, gelmekte olan bir adamın ayağına çarptı.
Buna müteessir oldu; fakat bir şey söylemeden geçip gitti.
Aradan bir sene geçmişti. Hazreti Ömer, aynı yolda yürürken, rastladığı taşları yine ayak ucuyla vurup kenara itmekteydi. Tam o sırada, geçen sene ayağına taş değen adam oradan geçiyordu.
Halife cebinden para dolu bir kese çıkartıp uzattı:
- Buyur, bunu harçlık et!
Adam:
- Harçlığım var, ya Emire'l-Mü'minin!
- Biliyorum harçlığın var; fakat buna rağmen kabul etmeni istiyorum.
- İhtiyacım yok.
- Fakat ben bu harçlığı, bana olan hakkını helal etmen için vermekteyim.
Bu yolda taşları ayıklarken, ayağımla vurduğum bir taş, yuvarlanıp senin ayağına değmiş; ben de halkımdan birinin ayağına taş vurup acıttığım için üzüntüye kapılmıştım. Beni bu üzüntüden kurtarman ve üzerime geçen hakkını helal etmen için, bu harçlığı vermeyi düşündüm. Alır da hakkını helal edersen, beni huzura kavuşturur, memnun edersin. Biliyorsun kul hakkı başkalarına benzemez!
Şimdi herhangi bir liderin koruma duvarlarından ve köşklerinden çıkıp,halkı için böyle bir davranışta bulunmasını hayal bile edemeyiz herhalde.
Bir de o günkü halktan örnek arz edeceğim:
Hazreti Ebu Zerr, komşusunun karnı açken bir müslümanın kendi evinde tok olarak uyumayacağını söylüyor; elinde imkanı olan kimseleri, borç harç içinde inleyen din kardeşlerine yardım etmemeleri halinde, cehennemin şiddetli azabıyla ikaz ediyordu.
Onun bu iddiasında samimi olup olmadığını anlamak için, bir gün kendisine bir kese dolusu para gönderip, hediye olarak kabul etmesini istediler.
Ebu Zerr, bu parayı kabul edemeyeceğini, kendisinden daha fakir olanlara vermesi gerektiğini ısrarla söyleyince, parayı getiren köle, "Bunu sen kabul edersen benim hürriyetime kavuşacağımı söylediler" diyerek kabul ettirdi.
O gecenin sabahında köle tekrar gelerek:
- Size akşam getirdiğim parayı yanlış yere getirmişim. Başkasına vermem gerekmiş; parayı geri istiyorum dedi.
Ebu Zerr'in buna cevabı şöyle oldu.
- Ben komşumun borç harç içinde kıvrandığı bir zamanda, evimde para biriktirip, zevk-u sefa içinde yaşamamın doğru olmayacağına inandığım için, sizin verdiğiniz parayı daha akşamdan fakir ve perişan kimselere dağıttım. Şu anda sana verecek param yoktur!
Hasan Basri Hazretleri şöyle demiş:
"Siz sahabeyi görseydiniz onlara deli derdiniz.Onlar sizi görseydi bunlar nasıl müslüman derdi."
Sevgi ve saygılarımla
Vedat Özmen
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Vedat Özmen,
Kıymetli yavrum, o kadar güzel, o kadar değerli bir mail göndermişsin ki ne desem az. Hiçbir kelime bu ihtişamı anlatamaz. Yeryüzünde teşekkürü ifade eden kelimelerden bir buket yapıyor ve onu saygıyla sunuyorum. İnşallah daha nice değerli maillerini bekler selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.