.
Değerli büyüğüm,
Hergün bir evliyayı okumaya,anlamaya calısıyorum.Bugün Hacı Bayram Veli Hazretleri'ni okudum,birkac kaynaktan.Hatam olursa bagıslayın,eksik anlatabilirim yüce büyüklerimizi.
Efendim,Kayseri'de Somuncu baba olarak tanınan Seyh Hamideddin Aksarayi, birgün müridlerinden Seyh Sücai Karamani'ye dedi ki:
"Engürü'de Kara Medresede Numan adında bir müderris vardır, git onu davet et, bize gelsin.Akıl ve bilgi yolu güzel yoldur.Fakat kolay yoldur.Her aklı olan yapar .Oysa Numan daha yüksek mertebelerin adamıdır.Bilgisi onun ayaklarına bag oluyor,yükselemiyor.Gelsin de onu bilgisinden kurtaralım.Ask ve sefa göklerinde ucsun! .O bilginin esiri olacak adam degildir, ona yükselmek ve ilerlemek yakısır.
Seyh Sücai Karamani, derhal Ankara'ya dogru yola cıktı.Ankara'da Kara Medrese'de ders veren Müderris Numan'ı ders cıkısında buldu ve seyhinin haberini iletti.Müderris Numan sanki bir ask ve hakikat yolu arıyordu,sanki bu haberi bekliyordu.Hic tereddüt etmeden daveti kabul etti.Hatta Seyh Sücai,"Sabahleyin yola cıkarız." demesine ragmen Numan,"Hemen cıkalım" dedi ve sabahı beklemeden yola cıktılar.
Kayseri'ye bir bayram günü varmıslardı.Seyh Hamideddin öyle heyecanlandı,öyle sevindi ki, bayram icinde bayram yasamıstı.Kendisine iki bayramı birarada yasatan Numan'a "Bayram" adını verdi.Maneviyat ilmini burada Seyh Hamideddin Aksarayi'nin nezdinde alan Bayram , daha sonra seyhiyle birlikte hacca gitti, hac dönüsünde Seyh Hamideddin,"Hacı Bayram, sen Ankara'ya git ve orada irsad hizmetlerine basla." dedi.
Hacı Bayram artık Ankara'ya bir manevi sultan olarak dönmüstü.Burada bayrami tarikatını kurdu ve irsad hizmetlerine basladı.Hacı Bayram Veli'nin kısa sürede etrafına büyük bir mürid toplulugu olusmasından,bazı fesatcılar hoslanmamıslardı.Fesatcılar, Sultan Ikinci Murad'a," Hacı Bayram Veli'nin saltanata kastı vardır." diye haber ucurdular.Sultan Ikinci Murad,o zamanlar devletin baskenti olan Edirne 'de bulunuyorlardı.Iki askerini gönderek, Hacı Bayram'ın huzuruna getirilmesini emretti.Hacı Bayram bunu nezaketle karsılayıp, hemen Edirne'ye gitti. Maksadı Sultan ikinci Murad'ı irsad etmekti.
Sultan ikinci Murad bir isyancı beklerken, bir manevi sultanla karsılasmıs ve bu maneviyat sultanını ayagına getirmekten dolayı perisan olmustu. Hacı Bayram'a izzet ikramda bulundu, gönlünü hos tuttu. O sıralarda Ikinci Murad Istanbul'u fethetmeyi planlıyordu.Hacı Bayram veli'ye Istanbul'u fethetmenin münasip olup olmadıgını sordu.Hacı Bayram, yanındaki Aksemseddin ile bahcede oynamakta olan kücük Fatih'i göstererek,"Bu seref, su bahcede oynayan Mehmed ile bizim köseye nasip olacak." der.
Sultan Murad'ın Kara veziri bu konusmadan hic hoslanmadı ve Hacı Bayram'ın serbetine zehir koydurttu.Kendisine getirilen serbetin zehirli oldugunu anlayan Hacı Bayram, padisaha" Serbeti sizin icin mi iceyim, yoksa Kara Vezir icin mi iceyim ? diye sordu. Bu soru karsısında padisah sasırmıs, Kara vezir ise telaslanmıstı.Hacı Bayram Veli Hz.leri, besmele cekerek serbeti icti.Az sonra vezir yere düstü ve öldü.hacı Bayram Veli Hz.leri daha sonra Ankara'ya irsad vazifesine geri döndü.
Efendim,burada beni en cok düsündüren Müderris Numan'ın akıl ve bilgi yolundayken, "Bilgisi onun ayaklarına bag oluyor ,yükselemiyor, o daha yüksek mertebelerin adamıdır" diye yanına cagıran, "Gelsin de onu bilgisinden kurtaralım,ask ve sefa göklerinde ucsun." diyen Somuncu Baba oldu.Ask mı , ilim mi bizi göklere cıkarır ?
Zaten bu sorunun cevabını Hacı Bayram Veli Hazretleri, muhabbet sonucu can teslim etmek,asktaki yanma ve bu suretle ask boyasına boyanma denilen vuslat halini su dizelerde dile getirerek cevaplıyor.
"N'oldu bı gönlüm, n'oldu bu gönlüm
Derd ü gamınla doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
Gerci ki yandı gercege yandı
Rengine askın cümle boyandı
Kendide buldu kendi de buldu
Matlabını hos buldu bu gönlüm
Bayrami imdi,bayrami imdi
Yar ile bayram etti bu gönlüm "
Degerli hocam, kalbimizi Yar'in askıyla doldurabilmemiz icin dua ediyorum.En derin saygılarımla ellerinizden öpüyorum.Ayla Belen.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Ayla Belen,
Mevlana bir şiirinde
“Her gün bir yerden bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, kirlenmeden akmak ne güzel
diyor. Siz de Nezihe Araz’ın “Anadolu Evliyaları” nı okuyorsunuz. Her gün bir büyüğün ülkesinden, başka bir büyüğün ülkesine konmak ne güzel. Gerçekten Nezihe Hanım’ın kitabı inanılmaz güzellikte ve mükemmellikte. Harikulade güzel bir üslup, pınar suyu gibi tertemiz, pırıl pırıl bir Türkçe, yeryüzündeki yedi milyar insanın “Anadolu Evliyaları”ndan öğreneceği o kadar çok şey var ki. Aşk, ihlas, edep, sabır, kanaat ve bütün güzellikler. Onların yaşam öykülerinden söyledikleri harikulade güzel sözlerden herkes kendi kültür dağarcığına göre birşeyler alabilir. Manen zenginleşir. Böyle eşi bulunmayan, güzel bir esere başladığınız için sizi yürekten kutluyorum. Yalnız bir ricam olacak. Bazı kimselerin yaptığı gibi şöyle bir okuyup bırakmayın. Okuyun, tekrar okuyun, tekrar okuyun. O kitap sizden bir parça oluncaya kadar okumaya devam edin. Göreceksiniz, karşınıza renk dolu, ışık dolu, pırıl pırıl bir dünya çıkacak.
Size nice feyizler, ilahi bereketler diliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.