Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İnsan seçimleriyle kişilik kazanır.
Gönderen : Hatice Hakeri
Tarih : 8/9/2017 3:38:51 PM


.


Efendim,


İnsan ilişkilerinde ve de hayatımızı yaşarken akıl ile duygu arasına sizin dediğiniz gibi nasıl fesat karıştırmayacağız? Maaşı ve geliri kullanma konusunda akıllı davranmayı daha önce örneklerle anlatmıştınız. İnsan ilişklerinde nasıl davranacağız? Bunu da anlattınız ama bu iki kavramın arasındaki ayrımı ne gibi kriterleri dikkate alarak yapacağız?


Bu konuda yazılmış bir sürü atasözü, anektodlar var.Kitaplar var. Bir de ikisi arasındaki ayrımı sizden alsak. Bu hayatı akıllı yaşamak lazım. Mübarek Kurân da hep akletmezmisiniz? diye soruyor. Akılsızca yaşanmış bir hayat ne büyük ziyandır. Allah korusun . Peki o zaman duyguyu mu aklın içine alacağız, aklı mı duygunun? Hangi kararları alırken hangisi ? Başka bir deyişle yüreğinin sesi mi , beyninin sesi mi ağır basmalı? Fesat nerde? Nedir ?


Sonsuz hürmetlerimle............


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Hatice Hakeri,


Efendim, Shakespeare Venedik Taciri isimli eserinde “Duygunuzla düşüncenizin arasına fesat sokmayınız” der. Son derece, önemli tabir caizse kıldan ince, kılıçtan keskin bir mesele. Hayatta öyle durumlar oluyor ki bunun alanı mantık mıdır, duygu mudur, karar vermek kolay oluyor. Tıpkı o gün maaşını alan bir kimsenin ama az ama çok maaşına göre bir bütçe yapması gibi. Bunda şüphe yok. Gayet tabi buraya duyguyu sokmadan sadece düşünceyle meseleyli halledeceğiz. İkinci bir örnek, farzedin ki o akşam İdil Biret’in konseri var. Zorlukla bilet temin edildi. Vaktinde konser salonuna gelmiştiniz. Biraz sonra alkışlar arasında İdil Biret geliyor, selam veriyor, konser başlıyor. Artık ilk notadan itibaren kendinizi duygularınızın seline bırakabilirsiniz. Burada mantık olmaz. Araya düşünceler sokarak onu dinlerseniz konseri berbad etmiş olursunuz. Verdiğiniz paraya yazık, harcadığınız zamana da. Konserden alacağınız zevke de yazık olur. Sanırım, burda da mesele yok. Durum açık seçik ortada. Ama hayatta öyle durumlar oluyor ki yalnız akılla veya yalnız duyguyla hareket etmek bizi yanıltıyor. Mesela bir genç kız düşünün. Evlenme çağında. Bir gençten evlenme teklifi alıyor. İşte burada devreye ikisini de sokmak gerekiyor. O genç kız, yalnız duygulaıyla hareket etse pişman olabilir. Yalnız aklıyla hareket etse yine başka tür bir pişmanlığa yakalabilir. Tekliften sonra düşündü, evet dedi. Adamın tahsili var, iyi bir işi var, üstelik evi de var, arabası da var. E daha ne olacak? Ben enayi miyim fırsatı kaçırayım? Gideceğim en kısa zamanda evet diyeceğim. İşte bazan böyle olaya sadece mantık gözüyle bakmak hayatta yapılacak enayiliklerin, salaklıkların en büyüğü olur. Tamam, tahsil iyi, iş iyi, ev iyi, araba iyi, ama ... Ya bu genç kız adamdan hoşlanmadıysa, daha ilk görüşte kibirli, ukala, soğuk, bakışlarında sevgi pırıltıları olmayan biri olarak görmüşse baştaki artılar ne işe yarayacak? Ve insan ilk bakışta negatif bir durumla karşılaşmışsa bu bazan ömür boyu devam ediyor. Kimseye bir türlü ısınamıyorsunuz, güvenemiyorsunuz, yakınlık duyamıyorsunuz. Ve ömür boyu o mesafe gittikçe büyüyor, büyüyor, büyüyor. Bu bir trajedi değil mi? O insana yazık olmaz mı? Verdiği karardan dolayı pişmanlık duymaz mı?


Bilmem anlatabildim mi? Bazı durumlarda mantık, meseleyi halle yetmiyor. Felsefe tahsili yapanlar bilirler, bir de modern mantık dersi vardır. Hayatta herşey Aristo mantığından ibaret değildir. Hayatta herşey Euclid geometrisinden ibaret değildir. Bir de Lobaçevski geometrisi vardır. Çünkü hayatta karşımıza öyle kompleks, öyle içiçe durumlar çıkıyor ki o zaman işe bütün zihni imkanlarımızı kullanmak gerekiyor. Bu örneğimizdeki genç kıza evlilik teklif edilmesi binlerce örnekten bir tanesidir. Daha bunun gibi sabahlara kadar başka örnekler verebiliriz. Efendim, işte insan bir hayat içinde yaşarken karşısına çıkan sorulara nasıl cevap vereceğini biraz da çocukluktan itibaren yaşadığı tecrübelerle öğreniyor. Tecrübe insanı yetiştiren, olgunlaştıran, tekamül ettiren en önemli vetirelerden biridir. Rahmetli babaannem, olgun, kamil insanlardan bahsederken “Yavrum, o çok değerli bir insan, o kırk puşttan kırk muşta yemiş” derdi. Muşta, benim çocukluğumda metalden yapılan çok sert, parmaklara takılan, vurduğu zaman karşısındakinin ağzını yüzünü dağıtan bir aletti. Hayatta bazan yaşanan tecrübeler de insanı seçimlerinde, tercihlerinde yol gösteren bir etken oluyor. Olayı hep şuna benzetirim. Akıllı bir kadının mutfağında tuz da bulunur, kaabiber de, pul biber de, tarçın da, zencefil de, yeni bahar da bulunur. Yerine göre bunları kullanır. Siz, tereyağında pişmiş bir sahanda yumurtaya tarçın koyarsanız o yumurta rezil olur. Sütlacın üzerine pul biber dökerseniz o sütlacı yemek imkansızlaşır. Hayat da öyle. İnsan yaşadığı hayat içinde neyi nerede kullanacağını öğreniyor. Hepsinin örnekler vererek anlatmak imkansız. Çünkü hayat önümüze hergün yeni yeni meseleler getiriyor. Önemli olanolaylar karşısında doğru davranışlar gösterebilmek. Hayatta asıl önemli olan, olaylar değil o olaylar karşında takınmış oduğumuz tavırlardır. Bir erkek hayat arkadaşını seçerken yalnız onun fiziksel güzelliğine bakarsa maçı daha il dakikadan itibaren kaybetmiş demektir.


Efendim, durumu ana hatlarıyla anlattığımı sanıyorum. Yine de müphem kalan, anlaşılmayan bir taraf varsa lütfen yazın.selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]