Sayın Nalan Hanım,

3.4.2007 tarihli mailinizi aldım.

Kıymetli yavrum, Mevlana konusunda gösterdiğin hassasiyet için, incelik için çok teşekkür ederim. Seni kutlarım. Mevlana hakkında o yazıyı yazan kardeşimiz de hiç şüphem yok iyiniyetle yazdı. Duygularını, düşüncelerini yeni yağmış kar gibi tertemiz oluşundan zerrece şüphem yok. Ama o günkü cevizkabuğu programı o kadar önyargıyla, kötü niyetle hazırlanmıştı ki aydınlığı, kültürlü oluşu kimselere bırakmayan o didon sakallı adam cevap vermek isteyenlere birkerecik olsun söz hakkı vermedi. Bu mu kültür, bu mu insanlık, bu mu bilimsel anlayış, bu mu çağdaşlık. Abdullah kardeşimiz o kadar iyiniyetliydi ki, o kadar asil ve temiz bir insandı ki bir anda heyecanlandı, öfkelendi ve o maili yazdı. Göreceksiniz o temiz albiyle araştıracak, inceleyecek, gerçekleri bulacak.

Kıymetli yavrum, bugün ne hikmetse gözleri gerçekleri görmek istemeyen bir kısım malum kimseler hariç artık ilkokul çocukları bile anladı ki memleketimiz bölünmek, parçalanmak, bir Afganiztas, bir Irak haline getirilmek isteniyor. Dev bir istila karşısındayız. Biz hala Avrupa birliği diye onların kapılarında yüzsuyu dökerken onlar, bu istilayı hergün biraz daha ileri götürüyorlar. İçimizde yetişen öyle ahmak, öyle gerizekalı profesörler var ki dinler arası diyalog diye sanki bu istilayı bir an evvel gerçekleştirmek istiyorlar. Bu istila üç boyutta ilerliyor. Bir, kültürel istila, iki, ekonomik istila, üç, siyasi istila. Kültürel istilayı, ekonomik istilayı ve siyasi istilayı görmemek için, hissetmemek için herhalde kör olmak gerek. Aman Yarabbi, artık her köşede çoğalan apartman kiliseleri ve onların faaliyetlerini değil istihbarat ajanları, ilkokul çocukları bile görüyor. Ama kimin umurunda. Aman susalım, aman aşağıdan alalım. Sonra bizi Avrupa Birliğine almazlar. Hani küçük çocukları öcü geliyor diye korkuturlar ya işte biz de şimdi o durumdayız. Aman sus, aman sesini çıkartma, aman kimseler duymasın. Sonra Avrupa Birliğine almazlar. Eski öcü kelimesinin yerini  Avrupa Birliği aldı. O beynsiz profesörlerimiz yarın Allah’ın huzuruna çıktıkları zaman bu dinler arası diyalog masalının, palavrasının, yalanının hesabını nasıl verecekler? Adam senin inandığın Allah’a inanmıyor, adam, senin Peygamberine hakaret ediyor, iftira ediyor, küfrediyor, karikatürleriyle alay ediyor. Biz yine de diyalog, diyalog diye yırtınıyoruz. Vah zavallı kardeşlerim, yarın manevi huzurda gerçekleri anlayacaksınız ama iş işten geçmiş olacak. Size de yazık değil mi? İnanın ben sizler için de üzülüyorum. Bugün gelen Selçuk Yılmaz imzalı maili okursanız, gerçekleri daha iyi görmüş olacaksınız. Ama “Görenedir görene, köre nedir köre ne?”.

Kıymetli yavrum, samimi, temiz, güzel duyguların için seni tekrar kutluyor, yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :