Babam soruyor, o zat cevap veriyordu. Dakikalar geçtikçe, konuşmalarını dinledikçe, o güne kadar hayatımda hiç hissetmediğim bir hâli hissetmeye başladım. Kelimeler bir inci tanesi gibi dudaklarından dökülüyordu. Sakin, yumuşak, ağır ağır tane tane konuşuyordu. Yüzüne baktım nur doluydu. Sabahın ilk ışıkları gibi güzeldi, etkileyiciydi. Yavaş yavaş bulunduğum ortam ile ilgim kesiliyordu. O güne kadar hayatımda hiç hissetmediğim bir hâli yaşıyordum. Oturduğum mekân, mânevi bir ışıkla dolmuştu. ‘Efendim, dedim, ‘müsaade ederseniz bir soru sorabilir miyim?’ Cevap verdi: ‘Hay hay efendim, buyurun’ dedi. Kendisine tek soru sordum. ‘İslamiyet nedir?’ Durdu, düşündü tek kelimeyle cevap verdi: ‘Doğruluk’. Bu bir tek kelime, o kelimenin söylenişindeki güzellik, asalet, incelik ve derinlik beni varlığımın bütün hücreleri ile ürpertti. Çünkü o kelime o kadar güzel, o kadar farklı, o kadar anlamlı söylenmişti ki… O günden sonra bütün dünyam değişti. Yepyeni bir hayat başladı benim için. Renk dolu, ışık dolu, şiir dolu bir dünya. Artık mutluydum, huzurluydum. Bütün günlerim birbirinden daha pırıltılı geçmeye başladı. Neden dünyaya geldiğinin bilincine ulaşmak, varoluşunun çılgın güzelliğini duyumsamak ne muhteşem bir olaydı. Önce sigarayı, içkiyi, kumarı bıraktım, sonra o güzelim namazlarıma kavuştum. İnsanın kendini her gün, her an Rabbinin huzurunda hissetmesi ne güzel bir olaydı. Bu birliktelikten daha ferahlık verici, daha hoş, daha aydınlık ne olabilirdi.”
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.