Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın.
Gönderen : "Karınca"
Tarih : 9/5/2017 10:23:20 AM


.



Efendim


Sizin "Hayat arkadaşımızı nasıl seçmeliyiz?" yazınızı okurken sanki masal dünyasına gider gibi oldum. Çünkü böyle evlilikler artık sadece masallarda var.





Şimdi insanlar televizyonda evleniyorlar, yaşını başını almış koca koca insanlar çocuklarından utanmadan televizyonlara çıkıyorlar. Bu toplumda insanlara güzel örnek olan ve gerçekleri haykıran sizin gibi bir kaç insan var. Size de bir yere kadar müsaade ediyorlar. Şeytan insanları koyun sürüsü gibi önüne katmış götürüyor.










Ben bunu insanların batıl dinleri Hakk dininine tercih etmesine bağlıyorum. İnsanlar din deyince sadece İslam, Hristiyanlık,Yahudilik gibi dinleri anlıyor. Halbuki din çok geniş kapsamı olan bir kavramdır. Mesela kapitalizm ve sosyalizm de bir dindir. Fakat batıl dindir. Şu anda dünyaya hakim olan din Tanrısı para olan kapitalizmdir. Kapitalizmin de kendine göre bir yaşam felsefesi vardır. Toplumdaki değişimin en büyük nedeni kapitalist felsefenin toplumun tüm yaşam biçimini belirleyecek güce sahip olmasıdır. İnsanlar nufus kağıtlarında müslüman olabilirler fakat yaşam biçimlerinde batıl dine göre yaşamaktadırlar. İnsanlığın bütün tarihi aslında dinlerin de tarihidir. Tarih boyuca hep batıl dinlerle, Hakk din karşı karşıya gelmiş, kimi zaman Hakk din hakim olmuş, kimi zaman da şu an olduğu gibi batıl dinler hakim olmuştur. Sizin yazınızda görüldüğü gibi bir evlilik bile insanların hangi dinden olduğunu belirleyebiliyor.










İnsanlık nereye gidecek sorusunun cevabı, insanların hangi dini tercih edeceğine bağlıdır.










Selam ve dualarımla





Hz. İbrahim’in karıncası















Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


----------------------------------------------------------------------------------------





Sayın “Hz. İbrahim’in karıncası”





Ben, o karıncanın ellerinden öperim. Yarabbi günümüz olaylarını ne kadar güzel tahlil etmişsiniz. Hayran olmamak mümkün değil. Gerçekten bugün adına para denilen iğrenç, batıl bir dine tapılıyor. İnsanların tek düşüncesi ona daha çok sahip olmak. Birtakım kimseler bunu çok iyi biliyorlar. Ve insanları aynen bir oyuncak gibi idare ediyorlar. Onlar ne derse o oluyor. Onlar kriz var diyorlarsa onlar gibi düşünen insanlar gece gündüz kriz sayıklıyorlar. Hani insanın lokantaya gittiği zaman garsona “Evladım, bana krizsiz tarafından bir mercimek çorbası getirir misin?” diyeceği geliyor. Başka kelam edilmiyor. Kriz aşağı, kriz yukarı. Kim ne derse desin, ben krize inanmıyorum. İnsanların rızkını veren Hz. Allah. 1960 yılıydı. Askerliğimi bitirmiştim. İhtilalin ilk günleriydi. İş aramak için pek çok yere müracaat ettim. Hep refüze edildim. “Alamayız,” dediler. “Çünkü Milli Birlik Komitesi’nin emri var. Bütün personel alımları durduruldu. Yapacağımız birşey yok. Kusura bakmayın.” Allah şahittir, en ufak bir şekilde üzülmedim, sarsılmadım. Çünkü biliyordum ki “Babannem öyle söylemişti”, Ağılda kuzu doğunca, yaylada otu biter. Madem ki ben fakülteyi bitirmiş, askerliğimi yapmıştım, sıra iş bulmaya, sonra evlenmeye gelmişti. Muhakkak bir yerden bana ekmek kapısı açılacaktı. İki gün sonra gazetede okudum. Danıştay’da imtihan açılacak, hakim alınacaktı. Besmeleyle müracaat ettim. İmtihana pek çok insan katılmıştı. Hiç oralı olmadım. Sükunetle önümdeki sorulara cevap verdim. Kısa bir süre sonra sonuçlar belli oldu. O kadar insan içinde birinci olmuştum. Ertesi günü Besmeleyle görevime başladım. Olay bundan ibaret.





Unutmayalım, ağılda kuzu doğunca, yaylada otu biter. Ben kesinlikle krize inanmıyorum. Bu, para babalarının ortaya çıkardığı yeni bir oyun. İnsanlar sabahleyin kalkıyor, çayını içiyor, kahvaltısını yapıyor. Giyinip işine gidiyor. Olay bu. Ama istisnalar dışında insanlar paraya tapıyor, paranın önünde secde ediyorsa birtakım para babaları şu veya bu nedenle ortalığı bulandıracak, bulanık suda balık avlayacak. Olay bundan ibaret. Siz, ne derseniz deyin, beni ilgilendirmez. Aptal deyin, cahil deyin, onlar da beni ilgilendirmez. Her söz sahibine aittir.





Evet, hayatta zaman zaman genişlemeler olur, daralmalar olur, bu herzaman olagelen bir olaydır. Biz, ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız. Belki şimdi bir daralma zamanı yaşanıyor. E, ne yapalım. Rahmetli annem derdi ki: “Sel, her zaman kütük getirmez”.





Değerli efendim, hayatta herşey böyle oluyor. Hayat hiçbir zaman Barbara Cartland’ın pembe romanlarındaki gibi dört dörtlük mutluluklarla dolu değildir, zaman zaman acılar vardır, ıstıraplar vardır, yanlış anlaşılmalar vardır. Birtakım kötü niyetli insanların kara çalmaları vardır. Olabilir. Mümkündür. Önemli olan Allah’ın yardımıyla bu durumlardan sabırla, sükunetle selamete çıkmak için çaba harcamaktır. Biz, o sabrı, o tevekkülü gösterelim, herşey düzelir. Güneşin doğmasına en yakın zaman karanlığın en koyu olduğu andır. Gelecek güzel günler bizleri bekliyor.





Selam, sevgi ve saygı ile.










Sabri Tandoğan


Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]