Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i anlatmaya Allah'ın izniyle devam edeceğim.
Hz. Hüseyin , babası Hz. Ali´ye , Peygamberimizin günlük hayatını sormuş, Hz. Ali de şu şekilde anlatmıştır:
“Evine izin isteyerek girerdi. Evindeki zamanını üç kısma bölerdi. Bir kısmını Allah'a ibadet, bir kısmını ailesine ve kendisine ,bir kısmını da insanlara ayırırdı.”
Peygamberimiz günlük olarak her zaman yaptığı gibi, sabah namazının farzından önce mutlaka iki rekat sünnet kılardı. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve içindekilerden hayırlıdır.”
Peygamberimiz bütün namazlarını huşu ve huzur içerisinde, korku ve ümit arasında kılardı. Ümmetine de, bu şekilde namaz kılmalarını emretmiştir.
“Bir kişi namazını kılınca, kendisine namazdaki dikkatine göre sevap yazılır.”
demiştir.Bu sebeple namazlara çok büyük bir önem verirdi. Sabah namazının farzını, cemaate kıldırdıktan sonra, namazını kıldığı seccadenin üzerine, güneş iyice doğuncaya kadar otururdu.
Peygamberimiz daha sonra uzaktan yakından kendisini görmeye gelenleri kabul etmeye başlardı. Gelenler halka şeklinde etrafında toplanırlardı. O, çevresindekilere vaaz eder, öğütler verir, sorularını cevaplandırır, hatta gördükleri rüyaları tabir ederdi. Bazen sahabelere kendi rüyalarını anlatırdı.
Peygamber Efendimizin konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcı idi. Tane tane konuşur, her cümlesi, dinleyenler tarafından iyice anlaşılması için ayrı ayrı olurdu. Peygamberimizden bir şey istenildi mi, asla “Yok!” demezdi. O, insanların en cömerdi idi.
Insanlarla sohbet etmesi, onların dertlerini dinlemesi genellikle, kuşluk vaktinin girmesine kadar sürerdi. Kuşluk vakti gelince Hz. Peygamber bazen dört, bazen da sekiz rekat olmak üzere Duha namazı kılardı.
Duha namazını kıldıktan sonra evine gelir, ev işleriyle meşgul olur, elbise ve ayakkabıları tamir eder, hayvanlarını sağardı.
Daha sonra öğle namazı için hazırlık yapardı. Öğle vakti girince camiye gider, öğle namazının farzından önce ve sonra kılınan sünnetleri kılmayı ihmal etmezdi.
Efendimiz öğle namazını kıldıktan sonra, bir miktar uyurdu. Modern tıp öğle yemeğinden sonra yapılan kısa bir uykunun sağlığa son derece faydalı olduğunu yeni keşfetmiştir.
Peygamber Efendimiz uykudan sonra ikindi namazına hazırlanırdı. Ikindi vakti girince, farzından önceki sünnet namazı bazı zaman kılar, bazen de terk ederdi. İkindi namazını eda ettikten sonra, bir müddet oturduğu yerde kalır zikirle meşgul olurdu.
Akşam namazına yakın saadet hanesine döner, eşlerinin her birinin yanına gider, azar azar oralarda kalır, hatırlarını sorardı. Efendimiz hanımlarına güzel ahlakla davranmış, ümmetine de güzel ahlakla davranmalarını emretmiştir.
Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “İmanı en mükemmel olan mümin, huyu en güzel olandır. Sizin de en hayırlınız, ailesine daha iyi davrananızdır. ”
Bundan sonra akşam namazının hazırlığını yapardı. Akşam ezanı okununca akşam namazını kıldırır, daha sonra iki rekat sünneti kılardı. Akşam namazından sonra zikir ve nafile ibadetle meşgul olur, böylece yatsı namazının vaktinin girmesini beklerdi.
Yatsı namazının vakti girince, farzından önce, bazen sünnet kılar, bazen de kılmazdı. Yatsı namazının farzından sonra ise iki rekat sünneti kılmayı ihmal etmezdi. Bundan sonra yatar, gece kalkıp vitir namazını kılardı.
Peygamberimiz yatsı namazını kıldıktan sonra saadet hanesine dönerdi. Yatsı namazından sonra konuşmayı sevmezdi. Peygamberimiz devamlı abdestli olduğu gibi, uykuya çekilirken de abdestsiz yatmazdı. Şöyle buyurmuştur:
“Yatağına girdiğin zaman, namaz için olduğu gibi abdest al, sonra sağ tarafına uzan ve şöyle de: ‘Allah´ım, kendimi Sana teslim ettim. Yüzümü sana döndürdüm. Işimi sana teslim ettim. Sırtımı Sana dayadım, seni saydığım için. Senden başka sığınacak yer yoktur. Indirdiğin kitabına ve gönderdiğin peygamberlerine iman ettim.’ Bunu der de o gece ölürsen, müslüman olarak ölürsün. Son sözün bunlar olsun.”
Hz. Ayşe validemiz şöyle anlatmıştır: “Hz. Peygamber yatağına girdiği zaman, Felak, Nas ve İhlas Surelerini okur, ellerine üfleyip, ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı emrederdi.”
Gece yarısı veya üçte biri geçtikten sonra uyanır, misvağı daima başucunda durur, kalkınca önce dişini misvaklar, sonra abdest alır ve ibadetle meşgul olurdu. Misvağa çok önem verirdi.Bugün koruyucu hekimlik düzenli diş fırçalamanın bir çok hastalığı önlediğini tesbit etmiştir
Teheccüd namazı, Peygamberimize vacip olduğu için hiç terk etmemiştir. Bu ibadet ve zikirleri yaparken ümmetine de yapmalarını tavsiye etmiştir.Şöyle buyurmuştur;
“Gece bir saat vardır ki, bu saatte Allah´dan dünya ve ahiret işiyle ilgili bir hayır isteyen Müslüman kula istediği verilir. Bu, her gece olur.”
Peygamberimiz teheccüd namazını kıldıktan sonra sabah namazı için hazırlık yapardı, sabah namazının sünnetini odasında kılar ve cemaatle eda etmek üzere mescide giderdi.
Gün içerisinde günde yüz sefer tövbe eder ve ümmetine de tövbe etmesini emrederdi. “Ey insanlar! Allah´a karşı tövbe ediniz. Ben günde yüz sefer tövbe ederim.” demiştir.
Beş vakit farz namazın ardından yapılan tesbihatlara da çok önem verirdi. Ayrıca günlük okumuş olduğu dualar vardır. Yemekten sonra, eve girerken ve çıkarken, tuvalete girerken ve çıkarken gibi…
Evet, Peygamber Efendimiz yirmi dört saatini genelde bu şekilde değerlendirirlerdi.
Peygamber Efendimizi sevmek, herkese farzdır. Zaten, Allah'ı sevmek de buna bağlıdır. Allah’ın sevgili Peygamberini sevmedikçe, O’na uymadıkça, Allah’ı sevmek saadeti ele geçmez.
“De ki: Eğer Allah´ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki Allah da sizi sevsin.” (Al-i Imran; 31)
Saadete kavuşmak isteyen kimse, bütün adetlerini, ibadetlerini ve alış-verişlerini, kısaca tüm yaşamını ona benzetmeye çalışmalıdır.Görünen ve görünmeyen bütün iyilikler, bütün üstünlükler, ancak Peygamberimizi sevmekle ele geçer. Tam ve olgun sevginin alameti de, her söz ve davranışını O’na benzetmek, kısaca O’na uymaktır. Kim Peygamber Efendimiz (S.A.V')'i sever ve O’na uyarsa, Allah' da o kulunu sever ve dostluğunu ona nasip eder.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, gönderdiğin mail için sayısız teşekkürler. Allah razı olsun. Allah, cümlemizin feyzini artırsın, Peygamber Efendimizin hayatını ve sünnet-i seniyyesini sadece yazanlardan ve okuyanlardan değil, onları hayatına geçirenlerden, yaşantısı içine katanlardan ve uygulayanlardan eylesin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.