Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bir aşk insanı: Hatice Cenan Sultan
Gönderen : Cahide
Tarih : 9/11/2017 4:35:30 AM


.








Sevgili Babacığım, Kıymetli Dostlarım,


Sizleri saygı ve sevgi ile selamlıyor, her an’ınızın farkındalığında, huzurlu, mutlu, sabırlı, hoşgörülü, sessiz ve sevgi dolu geçmesi temennisiyle saygılarımı sunuyorum.


Babacığım izin verirseniz; Sayın Nezihe ARAZ Hanımefendinin kaleme aldığı “Anadolu Evliyaları” adlı eserinden, Anadolu Evliyalarımızdan Hatice Cenan Sultan ve oğlu Kenko’ya (Kenan Rifai Hazretleri) öğrettiği hakikatlerden faydalı olacağını düşündüğüm bir bölümü paylaşmak isterim...



Hatice Cenan Sultan


Aşk, iman ve ihlas…Hatice Cenan Hanımın üç şaşmaz sıfatıdır. Öyle bir aşık ki yeryüzündeki her zerreyi Hakkın bir başka tecellisi olarak görebilmiş ve Hakkı sevmenin ancak halkı sevmekle mümkün olacağına inanmış.


Hatice Cenan Hanım için, karıncadan Süleymana, yeryüzünde ne varsa bir sevgi, bir aşk mevzuudur. Onun için, her güzellik mürşidini ve mürşidinde gördüğü Hak tecellisini söyler.


“Ben beni terk eyledim”


Hatice Cenan Hanımın sık sık tekrarlamaktan zevk duyduğu ve bütün hayat anlayışını içinde bulduğu bir beyit vardı:


Ben sanırdım alem içre hiç bana yâr kalmamış


Ben beni terk eyledim gördüm ki ağyar kalmamış


“Ben beni terk eyledim…” Tabii, bu söylendiği kadar kolay yapılabilen bir iş değildi. Nefsine, şahsına, kendi menfaatlerine dokunan bütün duygulardan yıkanıp arınabilmek için Hak yolunda çok çile çekmek, çok cefa görmek, çok şey vermek gerek!


Küçük bir misal amma, büyük şeyleri izahta yardımcı olur; Cenan Hanım, mürşidinin evinde kuru fasülye ziyafetine davet edildiği günden itibaren tatbike başladığı sıkı perhiz ve riyazeti ömrünün sonuna kadar bozmamış, yıllarca, yalnız bir kap zeytinyağlı yemek, yıllarca yalnız bir küçük kâse yoğurt veya muhallebi ona kâfi gelmiştir.


İbadetinde de böyle…Ancak, onun ibadeti hiçbir zaman beş vakit namaza inhisar etmiyor, bütün etrafı, kendisinin nefes aldığı müddetçe her an ibadet ve vect içinde olduğunu beyanda birleşiyorlar.


“Kendisi için hiçbir şey istemiyen”


Birisi çıkıp da bana: “Bunca gündür hayatı içinde adım adım dolaştığın Hatice Cenan Hanımın sence en belirli vasfı, reddi imkânsız sıfatı nedir?” diye sual ederse ben derim ki: “O, kendisi için hiçbir şey istemeyen bahtiyar insandı.” Çünkü onun için “kendisi” diye bir şey yoktu.



Cenan Hanım bir diğergâmlık abidesi olarak gezinip salınırken etrafını da kendisiyle beraber götürmesini de biliyordu. Kimsenin kimseye en küçük bir haksızlığına, bir kadir bilmemeye, bir vefasızlık eserine razı değildi. İyilik yapanları sever, teşvik eder, hoşlar ve : “Bir fakirin eline uzattığınız para ondan evvel Hakkın ellerine düşer” derdi. Fakat hemen ilâve ederdi ki “iyilik yapmak veya yapmamak da insanın kendi elinde değildir; Allah’ın bir ihsanıdır, bir lütfudur. Onun için iyiliklerinizle övünüp gurur duymayın; ancak, Rabbinize, size olan bu lütfundan dolayı teşekkür edin.”



Bütün fiillerinde, bütün düşüncelerinde garazsız olabilmek, onun müritlerine öğretmek istediği ilk düsturdur. Hak için yaşamak, Hak namına, Hak aşkına yaşamak ve lâyıklı yaşamak! Asıl endişesi bu. Hatice Valide içinde geliştirdiği büyük aşkı tarafından işlene işlene o hale gelmiş ki, almadan vermekte, her muhtaca, her dertliye, her talibe varlığını sebil etmekte gerçekten de devrinin Rabiası olmuş.


İştiyak, aşk ve ateşle yıkana pişe en saf ve halisten daha saf ve halis hale gelen şahsiyeti baştan aşağı keramet kesilmiş. Böyle insanların gözünden gören, dilinden söyleyen, elinden işleyen Haktır. Onun için, etrafındakiler dört göz, dört kulak, kendisini takip ederler, her tavır ve sözünden kendilerine yol gösteren, ışık tutan bir mana sezerlermiş.



Meselâ bir gün: “Çocuklar”diyor, “içim bayıldı, biraz ekmek getirin.” Hemen bir dilim ekmek getiriyorlar. Hatice Valide küçük bir lokma koparıp öpüyor, tazim ediyor ve “Allah bunun yokluğunu göstermesin” diye dua ediyor. Dinleyenler, hayrettedir; yıllar bolluk ve bereket yılları…Ekmeğin yokluğu değil, kıtlığı bile kimsenin aklına gelmezken bu dua neden? Fakat, cevabı az zamanda belli oluyor. Beklenmedik bir harp, çileli bir seferberlik ve yalnız ekmek değil her türlü yiyecek sıkıntısı memleketi kasıp kavuruyor. O devirde, bütün şehir, bu ana-oğulun namı ve şanıyle çalkanmaktadır. Manevi mertebesi âlemce bilinen hiç kimse onları atlayıp geçmiyor, daha doğrusu, geçemiyor.



“İnsanları Seveceksin”


Hatice Cenan Hanım ilk ve büyük aşkını oğluna karşı duymuştur. “Kenko” diye çağırdığı bu küçük ve masum çocuk onun varlığında mevcut rahmet hazinesini açığa vurmuş, kendi kendinden haberdar etmeye vesile olmuştur. Kenko, bu dünyaya gelmiş müjdeli bir çocuktur.


En küçük yaşından itibaren Kenkoya öğretmeye, kanıyla, sütüyle, diliyle ve gönlüyle nakletmeye çalıştığı hakikat şuydu: “İnsanları seveceksin. Senin için de tükenmez af, merhamet ve müsamaha hazineleri var. Onun için, yalnız insanları değil, bütün mahlûkatı aynı yorulmaz hızla ve aynı sonsuz iştiyakla seveceksin. Sende mevcut cevherleri cömertçe harcamalısın. İnsanları insanlar iştirak ederek, hatalarında, sevaplarında onlarla bir olarak seveceksin. Doğumlarıyla çoğalıp ölümleriyle eksilecek kadar onlardan olacaksın. Senin bir insan olarak vazifen, insanların yüzünü müşterek, samimi bir gayeye çevirmektir ve bunun birçok yolları vardır. Fakat en kestirme, en güzel, en büyük yol aşk ve iman yoludur. Beşeriyetin tek selâmet kapısı her zaman bu olmuştur. İnsan beşerilikten ulûhiliğe, kısacası Allah'a ancak ve ancak bu yoldan ulaşır!”



Saygı ve Sevgilerimle…


Cahide

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]