Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Kinle, nefretle yaşayanlar kendi cehennemlerinin odununu kendileri taşırlar
Gönderen : "Mukarreb"
Tarih : 10/1/2017 8:50:09 PM


.


Saygıdeğer Hocam;



Allahın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve tüm gönül dostlarının üzerine olsun, efendim. Geçtiğimiz günlerde arabayla alışverişten dönerken eşime Tarık suresinde ki “Hiçbir nefis yok ki üzerinde denetleyici ve gözetici bulunmasın” ayeti ile “Kıyamet suresindeki “İnsan kendini başıboş bırakılacağını mı sanır.” ayetinden bahsediyordum.Oğlum da arkada sessizce etrafı izliyordu. Eve geldik, aldıklarımızı yerleştirirken oğlumda dışarı çıkmıştı. Aradan yaklaşık bir saat sonra oğlum yanıma geldi ve sordu:


_Madem ki insan başıboş bırakılmış değil, madem ki herkes üzerinde bir gözetici ve denetleyici var öyleyse Allah niçin kullarının cehenneme gitmesine izin veriyor, niçin bela ve musibetler veriyor? Tüm kullarının cennete girmesini sağlayamaz mıydı?


Ben bu soru karşısında hem çok şaşırmış hem de çok mutlu olmuştum.Çünkü, söylediğim ayetler oğlumun bir kulağından girip diğerinden çıkmamış, O’nu tefekküre sevk etmişti. Gülümseyerek O’na baktım ve dedim ki:


_ Bak Yavrum, öncelikle bilmelisin ki, Allah asla zulmetmez, insanlar ancak yaptıklarının karşılıklarını görürler, ve bu sefer ben sordum:


_Ben sana zulmeder miyim?


_Hayır, tabi ki etmezsin dedi.


Peki dedim, “sana zulmetmeyeceğim kanaatine nasıl vardın?”


_ Çünkü dedi. Sen beni çok seviyorsun ve bana karşı çok şefkatlisin,nasıl zulmedesin ki.


_Benim sevgimin ve göstermiş olduğum şefkatin ve alemdeki tüm yaratılmışların yavrusuna gösterdiği şefkatin hatta vahşi hayvanların bile yavrularını emzirmesini sağlayan şefkatin aslı ve kaynağı Allah’ın rahmetinin aleme inmiş sadece bir zerresidir. Sevgili Peygamberimiz demiştir ki “Allah yüz rahmetinden sadece birini dünyada yaşayan annelerin kalbine koymuştur.” Bu kadar merhamet sahibi olan nasıl zulmedebilir???



Oğlum dikkatle beni dinliyordu. O’na sorduğum sorularla konuyu daha iyi kavramasını amaçlıyordum. Sonra tekrar sordum:



_Ben sen hasta olduğunda tadını hiç sevmediğin şurupları senin bazen burnunu sıkarak zorla içirirken, veya hastaneye götürüp iğne yaptırırken, ateşlendiğinde “üzerimi ört, üşüyorum derken vücuduna soğuk suyla kompres yaparken, sana zulüm mü ediyordum?



_Hayır, dedi. Hoşuma gitmese de sırf sen benim iyileşmem için bunları yapıyordun.



_Bizi dışarıdan gören ve senin ateşli veya hasta olduğun hakikatini bilmeyen bir kişi bu halimi görse hakkımda sana zulmettiğimi düşünür müydü? dedim.



_ Hakikati bilmeyen ve görmeyen senin zulmettiğini düşünebilirdi, dedi.



Ben de tam bu cevabı bekliyordum. Allah’ın kuluna verdiği bela, musibet veya hastalık ta aynen O kuluna merhametinden doğan Onun manevi hastalıklarından arınması için verdiği acı ilaçlardır. Yoksa, bizlerin kalbinde sadece bir zerresi bulunan O sonsuz Rahmet Deryası Rabbim asla bir kuluna zulmetmez. Ama, işin hakikatini bilemeyenler, Allah’a sui zan edip, onu zalim olmakla suçlarlar. Halbuki Onun cehennemi bile rahmettir. Nasıl demir cürufundan ateşte arınıyorsa, altın asitte saflaşıyorsa, koruk yakıcı sıcakla üzüm oluyorsa işte böyle yakan bela ve musibetlerde bizim tekamülümüz ve arınmamız için gerekli. Cehennemi sadece dıştan yakan bir ateş sanma.Bu dünyada da insan cehennemi yaşayabilir,dedim


Oğlum merakla sordu, cehennem dünyada nasıl yaşanır ki? Ateş nerde peki? _Yavrum, dedim. Öyle yakan, hele için için yakan ateşler vardır ki zahiri ateş bile onun kadar yakamaz. Nasıl bir ateş bu? diye tekrar sordu.


Ağabeyini kaybettiğimiz kazayı düşün,dedim.Ayakkabılarım kazada fırladığından yalın ayak ağabeyine bakarken Temmuz sıcağının kızdırdığı asfalt ayağımı yakmış, cam kırıkları ayaklarıma batmıştı.Ama ben evladımdan mahrum kalmanın yanışıyla, o zahiri yanıkları hiç duymamıştım bile. İşte annenin yüreğinde hissettiği bu sönmek bilmeyen volkan gibi kaynayan ateş dünyadaki cehenneme bir misal. Ahirette de günahkar ve müşrikleri cehennemin ateşinden çok, tüm hakikati anlamaları sonucunda duyacakları büyük bir pişmanlık ve Allah’tan ebedi olarak mahrum kalacaklarını bilmek yakacak…



Peki, dedi madem Allah bu kadar merhametli niçin büyükler Allah’tan korkun diyorlar?



_ Allah sevmeye ve sevilmeye en layık olandır. Sakın Allah’tan korkmayı, yılandan korkma gibi algılama. Nasıl ki insan çok sevdiğinin üzerine titrer, onu kıracak fiil ve sözlerden kaçınır, onun sevgisini kaybetmekten ölesiye korkar da sevgisini daha çok kazanabilmek uğruna hatta canını bile ortaya koyar.İşte Allah’tan korkmak, O canlar cananı sevgilinin bize olan sevgisinin azalmasından korkmaktır.



Oğlum anladım der gibi başını salladı ve bende son olarak oğluma ” Bilesin ki Allah yegane ebedi dostumuzdur. Ondan gelen her şey hayırdır. Bazıları nefsimizin hoşuna gitmese de. O elinden tüm sevdiklerini alsa dahi asla Rabbine sui zan etme! Onun her işi hikmetlidir. Hikmeti göremeyip, isyana sürüklenenlerden olma sakın! Verdiği bela, musibet ve hastalık, ya seni gafletten uyandırmak veya günahlarına kefaret olmak için ya da nice nafile ibadetlerle dahi elde edemeyeceğin dereceleri bu musibete sabrın karşılığında sana ihsan için gelmiştir.


Cehennemimizin sönmesi için gönüllerden kin, nefret, kıskançlık ve kibri söküp atalım. Orada sadece tertemiz Muhammedi bir aşk kalsın, Allah'a ve tüm yaratılmışa duyulan aşk, yine O’ndan ötürü. İmanla, edeple tevazu ve teslimiyetle her an Allah’ın aşkını ve rızasını kazanmanın yollarını arayalım. O zaman iki cihanımız da CENNET olur,inşallah…



Selam ve en içten dualarımla…



Mukarreb


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Mukarreb Hanım,


Kıymetli yavrum, gönderdiğin maille yine gönülerimizi fethettin. Güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel bir mail. Bir ayetten yola çıkarak hayatı, varoluşu öyle güzel özetlemişsin ki Allah razı olsun. Gerçekten cehennemi yorumlayışın harikulade güzel.


Kıymetli yavrum, seni çok seviyoruz. Takdir ediyoruz. Allah feyzini artırsın.


Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aizi Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]