“Ben yanmazsam, sen yanmazsan, biz yanmazsak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”
diyordu. Hayatı bir bütün olarak algılayıp, özümleyemezsek, ondaki muhteşem kompozisyonu göremezsek kimseye birşey olmaz. Olan bize olur. Ben bunu söylemek istedim. Sokakta yürüyorsunuz. Elektrik direğinin altında müşteri bekleyen bir fahişe var. Kimisi küfrediyor, hakaret ediyor, beddua ediyor. Kimisi Allah kurtarsın diyor. Bu iki yöntemden birini seçmek size kalmış. Karar sizin. Biz ikinci yöntemi seçiyoruz. Olay bu. Ben, evrensel sevgiye gönül vermiş, hayatını adamış, varlığını o yolda harcamış bir insanım. Şimdi siz çıkıp da bunlar laftır, edebiyattır, palavradır derseniz ben, incinmiş olmaz mıyım? Kalbim kırılmış olmaz mı?
Uzun yıllar önceydi, çalışma hayatına yeni başlamıştım. Bir hanım arkadaşımız vardı. Sevgiye, dostluğa inanmazdı. İnsanlar arasındaki tek ilişki menfaat bağı derdi. Hep böyle düşündü, böyle yaşadı. Ama sonu iyi gelmedi. Ruh sağlığını kaybetti. Allah sizi esirgesin. Benim, kendimi kahredercesine çırpınmam bunun için. Daima müspet konuşalım, müspet düşünelim. Ben, ayağı kayıp düşen insanlar için onları baştacı yapalım demiyorum, ama onlara acıyalım, şefkat duyalım, hayır dua edelim diyorum. Bir evdeki tuvalet süpürgesini hor görmeyelim, ona da saygı gösterelim, temiz tutalım. Ama tutup da onu salonun baş köşesine, vitrine koyacak değiliz tabi. Artık karar sizin. Eğer, tasavvuf tarihinin büyüklerini okursanız anlaşmamız daha kolay olur.
Selam, sevgi ve saygılarımı sunarım. Bütün güzellikler sizinle beraber olsun.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhuna Fatihalarla.