Allahın rahmeti ve bereketi tüm inananların üzerine olsun hocam benim bir kız bir oğlan iki çoçuğum var, ikiside hiperaktif bir türlü hareketlerini kontrol edemiyorum heran evde bir şeyler kırılıyor eve süs eşyası alamıyorum küçük bir şehirde yaşıyorum sosyal aktivite yok çocuklar sürekli evde eşimin ailesiyle görüşmüyorum kendi ailem benden 8 saat uzak mesafede bir yerde okumuştum çocuklar sıkıntıdan yaşıtlarıyla oynamamalarından dolayı hırçın agresif oluyor enerjilerini boşaltamıyor hıncını evdeki eşyadan alıyorlar 4 yaşındaki oğlum en ufak bir şeye sinirleniyor hiperaktiflik bir hastalık mıdır?
Saygılarımla
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Sayın “Papatya”,
Kıymetli yavrum, bana göre hiperaktiflik diye bir hastalık yok. Bu sadece çocuklara annelerin yol gösterememesinden, içlerindeki enerjiyi harcayacak bir yol bulamamasından ileri gelir. Çocuk doğuyor, daha doğduğu andan itibaren kıpır kıpır hareket içinde. Aylar geçtikçe bu hareket ihtiyacı daha da artıyor. Önemli olan oturup kaynana dedikodusu yapmak değil, o çocuklara enerjilerini harcatacak yeni yeni uğraş alanları bulmakta. Ben olsam bütün zekamı bu uğurda harcarım. Onlara okuma, yazma öğretirim. Onları resim yapmaya teşvik ederim. Onlara çok basit müzik aletleri alıp enerjilerini bu yolda kullanmaya teşvik ederim. Sen bunların hangisini yaptın? Tabi çocuk köpek yavrusu gibi sağa sola saldıracak, onu bunu kıracak. Birtakım psikolog geçinen hıyarlar da ahkam kesecek. Hiperaktif diyecek, bilmem ne diyecek, ukalalığını yapacak. Her çocuk hareket içindedir. Ne yazık ki birçok anne çocuklarına meşguliye alanları bulamıyor. Bu iş önce beraber çalışmayla başlayacak. Beraber okunacak. Beraber yazılacak. Beraber resim yapılacak, beraber bir enstrümana çalışılacak. O kadar güzel renkli, resimli, her yaşa uygun çocuk kitapları var ki çocuk eline onları aldığı zaman yepyeni, pırıl pırıl bir dünya önünde açılacak.
Ben ufak çocukken çok hareketliymişim. Ele avuca sığmazmışım. Ama annem fevkalade akıllı, kültürlü bir hanım olduğu için beni psikologlara götürmemiş, kucağına oturtur, bana kitap okurmuş. Annem kitap okuduğu andan itibaren ben fevkalade sessiz, sükunet içinde annemi dinlermişim. Hayal meyal o günleri hatırlıyorum. O kadar mutlu olurdum ki dünyalar benim olurdu.
İşte böyle yavrum. Artık karar senin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hak'ka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.