.
AH EDEP...
Çocukken halamdan işittim. Bazı veliler, sabah evden çıkarlarken, hanımlarına tembih ederlermiş, eğer asabi ve hırçın bir zamanın olursa, yemek yapma. Sendeki o hâl yemeğe de geçer. Ağız tadıyla yiyemeyiz. Rahatsız oluruz. Önemi yok, peynir ekmekle de idare ederiz, derlermiş.
İnsan ruhu o kadar hassas ve incedir ki, her davranışımız, her sözümüz, hatta düşüncelerimiz, hayallerimiz bile bir başka insanı incitebilir, kırabilir, onun iç dünyasında yaralar açabilir, depremler meydana getirebilir. Bazı gönül dostları, yak, söndür kelimeleri yangın imajı uyandırabilir diye, ışığı uyandır, ışığı dinlendir derlermiş. Her insanda Nûru Muhammedi vardır ama, o güzelliklerin, o ışığın tezâhür ve tecelli edebilmesi için bir müsait ortama ihtiyaç vardır. Tıpkı bahar gelmeden, belli bir ısı, ışık, rutubet olmadan, belli fiziksel şartlar oluşmadan, kuru dallardan bahar çiçeklerinin açılıp fışkırmaması gibi... İnsanların da rahat olabilmeleri, huzurlu ve mutlu olabilmeleri için belli ortamlara ihtiyaç vardır. Sevgi, saygı, edep ve incelik, anlayış ve hoşgörü ortamında insan gönlündeki gizli güzellikler, bahar çiçekleri gibi açarlar, gözleri ve gönülleri kamaştırırlar.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.