Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Aşk imiş her ne var alemde.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 10/11/2017 10:06:16 AM


.


Merhaba Sayın Büyüğüm,


Size ve bütün dostlara bütün güzellik ve esenliklerin üzerinize olması dileğiyle saygılar, selamlar...



Sayın Büyüğüm, geçenlerde Hikmet Öyküleri isimli bir kitapta okuduğum bir öyküyü sizlerle paylaşmak istedim:



Bir gencin düğün merasiminde bulunan bir veli zat orada bulunan birkaç kimseye, “Bu genç der yarın sabah vefat etmiş olacak”. Bu söz üzerine bu kimseler pek üzülürler ancak olaya bir açıklama da getiremezler. Ertesi sabah olur. Düğüne iştirak eden bu veli zat ve diğer kimseler sabah namazında camide buluşurlar, bakarlar ki bir gün önce evlenen genç de orada namaz kılıyor. Bunun üzerine veli zat o genci çağırarak sorar, evlat der, anlat bakalım, dünkü merasimden sonra neler oldu, ilginç neler yaşadın? Bu soru üzerine genç anlatır. Eşimle der, akşam güzel bir düğün yemeğimiz vardı. Onu birlikte yemek için sofrayı hazırlarken kapımız çalındı, çok fakir olduğu anlaşılan bir zat kendinin ve ailesinin çok aç olduklarını söylüyordu. Biz de eşimle yemeğimizi gönül hoşluğu ile ona verdik ve gönderdik. Bu durum her ikimizi de çok mutlu etti der. Buradan mesele aydınlığa kavuşmuş olur. O gencin vermiş olduğu sadaka Resulullah Efendimiz’in “Sadaka ömrü uzatır, kötü ölümü önler” Hadis-İ Şerifine binaen gencin kurtuluşuna vesile olmuştur.



Sayın büyüğüm, yine bundan epeyce önce bir kitapta benzer bir olay anlatılıyordu. Yaşanmış bir anısında Rahmetli Doktor Haluk Nurbaki Bey anlatıyordu. Bir şehirde bazı kimselere el açarak yardım isteyen bir adam yaşarmış. Bazen devlet dairelerine gider ve oradaki bir kimseye,” bana dermiş, şu kadar para versene”. Ve de çoğunlukla iyi bir meblağ talep edermiş. Ancak herkes bilirmiş ki bu kimse aldığı paraları kendisine harcamıyor. Kendi de yoksul olduğu halde çevreye, ihtiyacı olanlara yetiştiriyor. Bir gün bu adam bir devlet dairesine gider ve oradaki memurlardan birisinden hatırı sayılır denecek bir miktar yardım yapmasını ister. Memur öfkelenir ve azarlayarak, “Biliyorum ki der kendine harcamayacaksın, sana bu parayı vermeyeceğim. Bilsem ki kendin için harcayacaksın, verirdim”. Ve adamı gerisin geriye gönderir. Bu olaydan bir hafta sonra bu memurun hanımı eşyaları da evden alarak adamı terk eder. Bu olay Rahmetli doktor Haluk Nurbaki Bey’in dikkatini çeker ve o meczup adama bu konuyu sorar, ve durumu izah etmesini ister. Onu kıramayan adam der ki , “Ben o memurun başına gelecekleri sezerek ondan bunun karşılığı olan meblağı sadaka olarak istedim. Ancak o kabul etmedi”.




Sayın büyüğüm, siz de bizlere hep “Ne ekersen onu biçersin” diye hatırlatıyorsunuz. Evet gerçekten de insan her ne yaparsa başkaları için, hayat aynası onu çok daha fazlasıyla geriye sunuyor. Hem de en çok ihtiyaç duyulan, en darda kalınan bir zamanda. O nedenle bu dünyada ancak verenler, paylaşanlar, karşılık beklemeden neler yapabilirim diye düşünenler mutlu olabiliyorlar, mutluluğu yakalayabiliyorlar, sevilen, sayılan, aranan, özlenen bir kimse olabiliyorlar...




Çok kıymetli büyüğüm, burada satırlardan ayrılırken size ve bütün dostlara sonsuz hayırlarla, paylaşımlarla, dostluklarla, saygı ve sevgilerle dolu, dopdolu nice zamanlar dileklerimi sunuyor, sizlerin de hayır dualarınızı alabilmek ümidiyle hoş ve esen kalın inşallah diyorum...



Allah’a emanet olunuz, sonsuz hürmetlerimle...






Çiğdem


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Çiğdem Hanım,


Kıymetli yavrum, gönderdiğin mail her zaman olduğu gibi incelik dolu, ibret ve hikmet dolu, fevkalade güzel.


Azize Anne, elli yıldır sohbetinde bulunanlara “Aman dikkatli olun, kelamı Haktan alın” der. Biz de sade kelamı değil her şeyi Hak’dan alabilsek. Hakkı konuşsak, Haktan dinlesek, her an önümüzde tecelli eden ilahi hikmetleri, güzellikleri, incelikleri sezebilsek, anlayabilsek, kavrayabilsek. Rahmetli doktor Haluk Nurbaki Bey’in anlattığı bu hikaye ne kadar ibret verici, ne kadar ürpertici. Mümkünse bu hikayeyi unutmayalım ve dostlarımıza, yakınlarımıza anlatalım.


Kıymetli yavrum, bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır. Her zerreye hikmetle bakalım. Her kelamı hikmetle dinleyelim. Ve hayatımızı o kadar güzel bir hale getirelim ki yaşadığımız hayat bir şiir gibi olsun. Aşkla, hizmetle yaşayanların inşallah ahiretleri de cennet olur.


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan
Onun ve Hak'ka Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]