Halinden memnun olmak, rızâ, şükür, kanaat sahibi olmak en büyük edeptir. Geçen günler mazi olmuştur. Dökülen süte ağlanmaz. Gelecek bilinmiyor. Meçhul. O halde içinde yaşanılan zaman dilimini en güzel değerlendirmek, onun bütün anlarını Allah yolunda harcamak en güzel yoldur. Bu dünya darılma pazarı değil dayanma pazarıdır. Allah’ın mahlûkatına hakaret nazarıyla bakmak çok tehlikelidir. İnsan bir anda tepetaklak oluverir. Unutmayalım, bu dünya bizim dünyamız değil, Allah’ın dünyasıdır. Kıldığımız namaz bize huzur, sükûn, güzellik vermiyorsa, gidişimizi, hâl ve tavrımızı, kazancımızı, iç dünyamızı bir gözden geçirelim. Kendimize çeki düzen verelim. İlâhi mıknatıs her insanı kendine çeker, yeter ki biz o liyâkati kazanalım. İç dünyası, haram, günah, riyâ, ikiyüzlülük, dünya hırsı ile dolu bir insanda, çekilme hassası kaybolmuş demektir. Çeşitli hastalıkların, yüksek tansiyonların, kan bozukluklarının kökeninde Hak’ka râzı olmayışın, iç dünyamızdaki kirliliklerin rolünü hiç düşündük mü acaba? Dertlerin hepsi dünyaya, onun çeşitli nimetlerine bağlılıktan doğar. Kısmetinde olmayan bir şeyin ardına düşmek büyük bir yüktür. İnsanı azâba götürür. Kimseyi küçük görmemeli, hor gözle bakmamalıdır. İnsan kalbi bir sırça köşk gibidir. Kırılırsa tamiri mümkün olmaz.
Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.
Der Yunus. Çekilen sıkıntıların hepsinin bir nedeni vardır. Güzel, yumuşak, sakin, efendice bir yaklaşım, birçok sorunu daha baştan yarı yarıya halleder. Şikâyet gafletin, nâdanlığın en açık göstergesidir. Kederini içine göm. Derdini kimseye söyleme. Yan ama tütme. Olacak iş kendiliğinden olur. Sabret. Sabır her şeydir.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.