Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bir Umre ziyaretinden notlar.
Gönderen : Fatma D.
Tarih : 10/22/2017 7:56:19 AM


.


Çok kıymetli bir ziyaretin ardından başta siz muhterem hocam'a ve kardeşlerime selam,


Efendim,


Üzerinden iki gün geçen umre ziyaretimin gözümün kaydedebildiği fotoğraflarının heyecanı ile huzurlarınıza geldim.


Yüce Allah'ın bir lütfu olarak değerlendirdiğim bu ziyaret inşallah hayatıma yeniden istikamet üzere hız kazandırmaya vesile olacak anılarla dolu. Ben Yüce Allah'a bir kere daha aşık oldum efendim. Peygamber efendimizi bu sefer kendime daha yakın hissettim. Bu düşüncelerimin açılımlarını inşallah sizlerle paylaşmaya çalışacağım.Sizi aradığımda bana" her yerini göz yap" demiştiniz. Ben de tüm ziyaretim boyunca bunu ilke edinmeye çaılştım. Kur'an daki Hazret-i Musa'nın mübarek duasını tekrarlayarak naçizane aktarmaya çalışacağım. "Rabbim, göğsüme genişlik ver , bana işimi kolaylaştır,dilimdeki düğümü çöz, çöz ki söyleyeceklerim anlaşılsın".(Taha 25-35 )


Ramazanın son on günü bayramı da içinde olan bir ziyaretti bu. Tüm islam alemince kıymetli olarak bilinen bir zaman diliminde oradaydım. Önce Medineydi ilk uğrak yerimiz. Bir hocanın dedği gibi öncelikle Peygamber efendimizin misafiri idik. Şehir gibi bir otele yerleştirildik hemen mescidin yanında. Otel de sahur yaptık doğru mescide. Hac ziyaretimde bu mübarek mescidde hayatımın en güzel sabah ezanını işitmiştim. Bir ezanı tekrar bir daha bir daha okunsa diye istemeyi burda hissetmiştim. Mübarek ezan semalarda bana "haydi namaza, haydi felaha" diyordu yeniden.Gözyaşları içinde mescide yöneldim.İşte geldim buradayım.Hoşbulduk efendim hoşbulduk. Hanımlara ayrılmış tarafa yönelirken mescidin avlusundan yürümeyi tercih ettim. Avlunun içinde yerlerde yatan oturan bir çok insanlar var belli ki geceyi orda geçirmişler hanımlar bölümüde aynı şekilde üstelik bebekleriyle çeşitli yaşlarda çocuklarıyla gelmişler. Bebekler altına bir bez ya serilmiş ya serilmemiş taşlarda yatıyorlar. Bizim sıcak yataklarında yatan çocuklarımız geldi aklıma. Aa! bunlar taşlarda hasta olmazlar mı? düşüncesi geçti içimden ama birkaç gün sonra aynı taşlarda içerde yer bulamayınca namaz kılarken düşüncelerim değişti.Taşlar sanki altında kalorifer yanıyor gibi sıcacıktı. Yüzlerce insan ve de aile mescidin içini de avlusunu da mesken edinmiş. Orda yaşıyorlar. Eşyaları ise birer naylon torba içerisinde mescidin duvarlarında demirlere takılmış.Dolapları orası. Herkes aynı zaman diliminde ama başka konumlarda ve başka yaşam sınavlarındayız diye düşünüyorum. Akın akın değişik deri renginde insanlar mescide geliyorlar. Hac zamanı gibi kalabalık. Zor yer buluyorsun.Başka ülkeden gelmiş hiç tanımadığın bir insanla aynı safta namaz kılıyorsun. Ama bakıyorum da Kur'an ve farz namaz dışında aramızda islamiyetin uygulanışı arasında farklar var. Giyimler farklı, temizlik anlayışı farklı, edep anlayışı farklı v.s. İçerde raflarda Kur'anlar var alınıp okunması için onları inceledim her dilden var. Hatta bir hayırsever türk mealli türkçe Kur'an bırakmış oraya. Tevhid ilkesi geliyor aklıma. Yine Mübarek Kur'an dan dünya üzerinde Kur'anın koruma altında olduğunu söyleyen ayet geliyor. Bütün bu farklılıkları birleştirerek dünya üzerinde birliği tek bir kitap arapça olarak yani geldiği haliyle muhafaza ediyor. Allah, Kur'an ve Peygamber diyorum ağlıyorum.Tevhid. Bu ilahi koruma. Bu ilahi el. Bu ilahi sevgi. Bu ilahi şevkat işte burada.Bizleri birleştiriyor. Siz aslında tek bir ümmetsiniz diyor. Herkes Kur'anı almış okuyor.Ortak payda da hepimiz Allah diyoruz. Farklılıkları bir yana atıyorum yanımdaki kardeşimin yüzüne gülerek bakıyorum "Allah "diyorum o da bana gülüyor o da "Allah "diyor. İtikaf'a çekilmiş olanlar da var mescid de.Bütün bu ibadetleri yaparsan az yemek az uyku ile yaşamalısın.Çünkü başka şeye zaman yok. Demek ki burda böyle diyorum. Bu insanlara özendim. Allahım yaratılmış olmaya layık eyle. Sana layık eyle amin.


İkindi namazından sonra mescidde bir hareketlilik başladı. Safların arasına boydan boya naylonlar serilmeye başlandı. İki katlı üst katı ortadan kesik 50 cm. genişiliğinde uzayıp giden naylonlar yani sofralar. Verilenleri kesik tarafı açarak içine koyuyorsun üzerini örtüyorsun toz gelmesin diye.. Görevliler büyük bir edeple, bir nizam içerisinde nasıl yerleştiriyorlar nasıl yenmiş yiyecekleri dökmeden topluyorlar şaştım kaldım. Küçük kaplarda taze hurmalar veriliyor ki daha önce yememiştim bugüne kadar yediğim en güzel meyve diyebilirim. Bardaklarda zemzem, ekmek, bir kase de yoğurt. Ezan okunmadan evvel sofra hazırlanıyor. Mescidin dışındakilere folyo kaplarda pilavli et, tavuk, meyve ve suyu daha çok çeşit veriliyor. Bunlar yağlı olduğu için içeriye verilmiyormuş. Hangi mutfağı seçersen orda ye.Hayırseverler ekstra ikramlarda bulunuyorlar. Binlerce sofra kuruluyor yani.Bir bereket bir bolluk herkes hayır yarışında. Aç açık kimse yok. Sebil herşey. Hatta otellerdeki gibi burda da israf var. En büyük imtihan yerimiz açgözlülüğümüz mü acaba diye düşünüyorum. Bu farkındalıkla açgözlülük konusunda nefs terbiyesi çalışmaları yapmalıyım diyorum. Ardından akşam namazı eda ediliyor.


Yatsıyı orda beklemek yer bulmak açısından daha iyi çünkü yatsı namazından sonra teravih kılınıyor bir cüz eşilğinde ve namaz yatsı dahil iki buçuk saat sürüyor.İlk gün zorlanmadım desem yalan olur ama sonra alıştım. Öyle bir manevi atmosfer oluşuyor ki namaz işte bu diyorsunuz. İmamlar manalarını bilerek okudukları için bazen ağlıyorlardı. Ağlamak, evrensel dil o manevi atmosfer içinde sizde ağlıyorsunuz. Hele sabah ezanını okuyan sesine hayran olduğum imamsa kıldıran ben o an başka yerlere gidiyordum.İlahi bir ses Peygamberimizin mübarek kabrinin olduğu mekanda üzerinize Kur'an okuyor.Bundan daha fazla onur verici bir hal yaşamadım. Teravih 22.OO ye kadar sürüyor. Saat O1.OO de teheccüt namazı başlıyor. Yine cüz okunuyor. İki saatte bu sürüyor. Saat O3.OO sahur başlıyor .Sahur da da yemek var ancak bu sefer sadece dışarıya veriliyor. O zaman kadınlarla erkekler yani aile olanlar biraraya geliyorlar. Dışarda sıcak mermer üzerinde bir naylon üzerinde ailece iştahla yemeklerini yiyorlar. Aileleri gözlemledim. Aile mutluluklarını gözlemledim. Bu kadar sade bir sofrada ve kendilerine verilene razı olarak şükür içerisinde sohbet ederek şakalaşarak yediklerini gördüm. Otellerdeki sofraları düşündüm. İsrafı. Ürperdim.İbretle baktım. Ve varlığın daha büyük bir imtihan olduğunu bir kere daha anladım. Kıymet bilmek, şükür etmek en ön plana geçti.


Mescid-i Nebevi den bir bölümü yazabildim inşallah. Dğerli görüşlerinize sunuyorum efendim. Daha anlatacaklarım var. Onlar da yarın olsun.


Hayır dualarımla , Allah'a emanetle efendim.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Fatma D. Hanım,


19.10.2007 tarihli mailinizi aldım.


Değerli yavrum, bizi elimizden tuttunuz, mukaddes topraklara götürdünüz, görmüş gibi olduk. Heyecanlandık, mutlu olduk. O kadar canlı bir dille anlatmışsınız ki heyecan duymamak imkansız. İnşallah, gördüğünüz, şahit olduğunuz başka hususları da lütfedip yazarsanız bizi çok sevindirirsiniz. Merakla, heyecanla hem yazdıklarınız için, hem yazacaklarınız için çok teşekkür ediyoruz. Sağolun, varolun.


Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]