.
Çok Sevdiğim değerli büyüğüm canım babacığım ve sevgili dostlar, bu güzel Cuma gününde Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve gönül dostlarımızın üzerine olsun.
Babacığım Sayın Haluk Sena Arı Hanımefendinin kaleme almış olduğu “Edep Mektebinden Hatıralar” isimli kitabında okumuş olduğum bir bölümü müsaadenizle paylaşmak istiyorum.
YAŞAM SANATINDA EDEB:
Yaşam bir sanattır. Eğer bize verilen ömür süresini bir sanatkar titizliği ve hassasiyeti ile yaşayabilirsek, bu dünyadan ayrıldıktan sonra da hayırla anılmaya devam edebiliriz. Pek tabiî ki bunun için de yapmamız gereken bazı şeyler vardır.
İlk önce çevreye ibret gözü ile bakmaya kendimizi alıştırmamız lazım. Bir kuşun ötüşünde, bir yaprağın şeklinde, bir çiçeğin kokusundaki inceliği sezip, Allahın sanatının ihtişamını fark etmemiz lazım. Din adamları buna “Eserden, müessire geçmek” diyorlar. Bir başka tarifle, yaratılana bakıp yaratanı tanımak bunun adı.
Sanat, nasıl güzeli görüp, güzel şeyler ortaya çıkartmaksa, insan ilişkilerinde de dostlarımızın, iyi ve güzel taraflarını ön plana çıkarıp, hatalı davranışlarını görmemezlikten gelmek, ama gereken dersi alıp, tedbirli olmak da önemli bir husus. Hiç kimse kusursuz değildir. Önce kendi kusurlarımızı görüp onları düzeltmek mecburiyetindeyiz. İnsanlık, başkalarının kusurlarını yaymayı değil, örtmeyi icap ettirir. Sözlerimizi sarf ederken kırıcı olmamaya azami dikkat etmemiz lazım. Çünkü meşhur misaldir:
Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.
Bu hususu Yunus emre, mısraları ile:
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.
Diye anlatmaktadır.
İnsan olarak hepimiz, bizim gibi düşünmeyenlerden hiç hoşlanmayız. Her kesin ayrı birey olduğunu, farklı düşünüp, farklı hareket edebileceklerini, hata yapıp, hatalarını da düzeltebileceklerini unuturuz. Bu da bizi yaşam sanatında başarısız kılar. Olur olmaz şeylerden inciniriz. Demek ki karşımızdakinden çok şey bekliyoruz. İlgi bekleriz, nezaket bekleriz, söylediklerimizin tasdik edilmesini bekleriz. Bir yakınımın bu konuda beni ikaz edişi, hayata bakışımı değiştirdi, gereksiz kırılmalarımı önledi. Üzüntülü bir anımda o dost bana, “Beklemezsen, gocunmazsın” demişti. Bu iki kelime ciltler dolusu kitabın anlatacağı gerçeği özetliyordu. Herkesi olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Kimsenin, benim düşündüğüm gibi davranmaya mecbur olmadığını anladım ve bundan sonra kolay kolay gocunmadım.
Bu düşünce tarzı pek tabii bizi, sorumsuzca hareket etmeye sevk etmez. Toplum içinde yaşayan herkes edeb kurallarına uymak zorundadır. İnsan ancak bu şekilde, çevresi ile barışık yaşar. Mesela karşımızdakinin söylediklerini dinlemeyip, o lafını bitirmeden odadan çıkmak nezaketsiz bir harekettir. Onun anlattıkları bizi ilgilendirmese bile, nezaket gösterip, sonuna kadar dinlememiz gerekmektedir. Belki onun bir müşkülünde yardımcı olabiliriz. Bugünün hızlı yaşamında, en sık rastlanan edeb kusurunun bu davranış olduğu kanaatindeyim. Karşımızdakine gerektiği kadar vakit ayıramıyoruz.
Bir süre önce, yaşlı bir hanımın, dolmuştan inerken, şöförü uyarış tarzı, hepimizi elli yıl evvelinin asude İstanbul’una götürdü: “Sağda inecek var” dememiş, “Evladım, ışıklarda rica etsem durur musunuz?” demişti. Kusursuz Türkçesi, yaşı ve giyimi ile hala o eski İstanbul nezaketini yaşayan bu hanımefendinin arkasından gıpta ile baktım. Artık kaybetmeye başladığımız, o nazik konuşma tarzı, bize zarif bir şekilde gösterilmişti. Yüksek sesle konuşmanın, başkalarını rahatsız edecek şekilde müzik dinlemenin, yere bir kağıt parçası dahi atmanın, edeb dışı sayıldığı o günlerden, bir esinti getirmişti o hanımefendi dolmuştan inerken.
Güzel örnekler, her devirde ne kadar yararlı oluyorlar. Yaşam sanatındaki başarı, böyle güzel örnekleri arayıp bulmakla mümkündür.
“Hayat bir aynadır, sen ona gülersen o da sana güler” sözünü benimser ve olayların iyi taraflarını yakalayabilirsek, üzücü ve sinirlendirici olaylar karşısında da feveran etmez “Bu da geçer Ya Hu” diyebilirsek, biz iyi bir yaşam sanatkarı sayılırız.
Babacığım size Allah’tan sağlık ve afiyet diliyorum. Hürmetle ellerinizden öperim.
Kızınız
Cahide