İnsanlar da biraz böyle değil mi? Kendi kendimize hayali devler üretiyoruz. Sonra da onların altında eziliyoruz. Bir türlü sade, basit, rahat bir yaşama üslubuna adapte olamıyoruz. Yunus bir şiirinde:
“Dağ ne kadar yüce olsa
Yol onun üstünden aşar” der.
Önümüze çıkan engeller, güçlükler ne olursa olsun büyük bir edeple, tevazu ile, saygı ile işe başlasak, ilk adımı atsak, arkası kendiliğinden gelir. Ama o edep, o incelik, o teslimiyet, o iç rahatlığı bize gösterilmediği için kendi kurgularımızın, zanlarımızın, vehimlerimizin, korkularımızın, şüphelerimizin ağırlığı altında eziliyoruz. Her şey bir ilkle başlar. Dünya maraton şampiyonu yarışa ilk adımı atmakla başlar. Vehbi Koç’a sormuşlar: “Bu kadar servete nasıl ulaştın” cevap vermiş: “İlk bir lirayı kazanarak”. Dağ dediğimiz birleşen atomlardan başka nedir? En büyük okyanuslar su moleküllerinin bir araya gelmesiyle meydana gelmiyor mu?
Bütün bunlar gözönünde bulundurulduğunda yapılacak iş hangi hal, şart, durum karşısında bulunuyorsak önemli olan Besmele ile, sükunetle ilk adımı atmaktır. Balzac, o “Nehir Romanlar”ını yazmaya birinci sayfanın birinci satırının, birinci kelimesinin ilk harfini yazmakla başladı. Kur’an-ı Kerim’de “Önce inandım de, sonra dosdoğru ol” Buyurulur.
Efendim, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.