İnançsız insanlar hidayete eremez. Çünkü insanlık kültür hamurunu ilk günden itibaren, gelen peygamberler, veliler yoğurmuşlar; Peygamber Efendimize kadar getirmişler. Resulullah Efendimiz ona son şeklini vermiş. Bir kimse Hristiyan olarak, kendi dininin gereğini yerine getirir, iyilik yapar, güzellik içinde yaşarsa ancak bir yere kadar gelebilir. Ama o hidayet dediğimiz, Kur-an'ı Kerim'de gösterilen olgu olmaz.
Hidayete ermek demek, MuhammedÎ aşka ulaşmak demektir. MuhammedÎ aşka ulaşmak için, MÜSLÜMAN OLMAK, Allah'a, Resulullah Efendimize ve Kur-an'ı Kerim'e şartsız bağlanmakla mümkün olur. Bu asırda da bu olur mu, böyle hareket edilir mi dersek, biz 500 yıl yaşasak da, hidayete eremeyiz. . .
Tahrif edilmemiş hakiki İncil'de Hz. İsa diyor ki; “Bir gün adı Ahmet olan bir kardeşim gelecek, benim yarım bıraktığımı tamamlayacak.” Hz. Muhammed de (S.A.V.) Hz. İsa'dan saygı, sevgi ile bahseder. Ve "Ben mekarimi ahlakı ikmam için gönderildim" Yani "Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurur.
Resululah Efendimizin yolunda gitmeden hiç kimsenin hidayete ermesine imkan yoktur.
"İslami neşve, yalnız İslamın hidayetine eren kullarının kalbinde, kafasında mevcut. (Neşve, İlahi neşe demektir. ) Bir Kutsi Hadis'te şöyle Buyurulur:
"Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşır.”
Nafile ibadetin de şartı var. Bir müddet uyumak, o günün üzüntüleri, sıkıntıları bir parça gidecek sonra gece namazına kalkılacak... "
Sabri Tandoğan Efendi Hz. (Çarşamba Sohbetlerinden)
Aziz Ruhları Şad Olsun.