Aziz Büyüğümüz ve Çok Değerli Dostlar,
Hepinize sağlık, huzur ve mutluluklar içinde olmanız dileğiyle merhaba…
Efendim, 21 Kasım 2009, Cumartesi günü, sonsuz şükürler olsun, yine unutulmaz güzellikte bir gün yaşadık sevgili büyüğümüzün konferansı münasebetiyle. Bilebildiğimiz kadarıyla İstanbul’dan, İzmir’den, Antalya’dan ve Mardin’den gelen gönül dostları aramızda idi. Bizzat orada bulunmasalar da kalbî olarak bizlerle olduğunu hissettiğimiz çok değerli gönül dostları da vardı şüphesiz… Daha konferansın başında Sayın Büyüğümüz işaret etmişlerdi, aramızda velî hanımefendiler ve beyefendiler bulunuyordu ve bu manevi atmosfer içinde farkında olsak da olmasak da onlarla birçok güzelliği birlikte yudumluyor ve değerli gönül dostu Sami Melih Bey’in mailinde anlattığı gibi bir duygu yoğunluğunu yaşıyorduk...
O gün, o mübarek çatının altında yine eşsiz bir konuşma dinlemiştik… Konferansın sonuç bölümünde yer alan bir cümle bütün ibadetleri bir potada eriterek sonuca şöyle bağlıyordu:
“Gerçek ibadet, her an Allah’ın huzurunda; namaz-ı dâimûnda olabilmek, sokakta yürürken bile her haliyle insanlara Allah’ı hatırlatan bir kimse olabilmektir.”
İşte bütün ibadetlerin lâyıkıyla yaşanmasının ardından ortaya çıkacak muhteşem güzellik. Allah onu cümlemize nasibetsin. Amin.
Konferans sonrası yaklaşık otuz beş kişilik bir gurupla gidilen yemek ve sohbet ise yine bir ibadet niteliğindeydi. Bu güzel sohbette notlar alan çok değerli gönül dostları inşallah onları paylaşacaklardır. Orada aramızda bulunan mânevi sultanlardan birisi de Kezban Anne idi şüphesiz. Kezban Anne, eşinin vefatından sonra çocuklarını geçindirebilmek için karda kışta ayakkabı boyacılığı yapmış, limon satıp, maydanoz satıp çocuklarını okutmuş ama kimseye el açmamış bir güzel insan… Bir hatıralarını paylaştılar yemekte ki manevi sultanları o noktaya taşıyan sırlardan birisini ifşâ ediyordu bize göre. Unutulmadan paylaşalım:
Kezban Anne bir gün evinde güzel bir etli yemek pişirir. Mahallelerindeki çok yoksul bir kimse akşamüstü evine dönerken kokusunu alır yemeğin ve çok canı çeker, adeta kıvranır. Yemeği pişirdiğini tahmin ettiği bir komşuya sorar, o da “Bizde değil ama” der "Kezban Hanım'larda olabilir." “Elinde,” diyor Kezban Anne “küçük bir çay tabağı ile geldi. Utana utana bir tadımlık istedi.” “Verdiğiniz şey önce göz doyurmalı.” diyor Kezban Anne. Komşusunu içeriye buyur etmiş, eline elbezlerini vermiş, “Haydi,” demiş “tencereyi olduğu gibi al ve doğruca evine götür, çoluk çocuğunla afiyetle ye.” Şaşırmış komşusu, “Ya,” demiş “beyin akşam geldiği zaman ne der?”. Kezban Anne demiş ki “Sen işin bu tarafına karışma. Beni ya sokağa atar ya da Allah razı olsun der.”
Akşam olunca eşi gelmiş, ellerini yıkamış, eve sinen güzel kokuyu alarak “Bu akşam ziyafet var anlaşılan” deyince “Durumu izah ettim.” diyor. Eşi (Allah rahmet etsin) çok duygulanmış ve “Allah senden razı olsun hanım.” demiş.
Sohbet ilerledikçe sayın büyüğümüze soruyoruz: “Efendim, sitemize mail yazmak, orada bir güzelliği paylaşmak da bir ibadet midir?” Sabri Baba gülüyor: “En büyük ibadet işte bu.” diyor. Değerli gönül dostu Aynur Hanım’a sitem ederek, “Sen de,” diyor “sitemizi epeydir ihmal ediyorsun.” Ve ibadetlerde az da olsa devamlı olmanın önemine işaret ederek: “Bir ibadeti Allah katında değerli kılan hususlardan biri de az da olsa devamlı yapılmasıdır.” diyor.
…
Efendim, sadece bir ikisini anlatmaya çalıştığımız bu eşsiz sohbet dakikalarının yanında o gün yaşadığımız bir başka güzellik de çok değerli gönül dostlarının ortak bir noktada buluşmuş olmalarıydı. Hepsi de sizi hayat hocası olarak benimsemişler, size dört elle sarılmışlar, sizden pek çok güzellikler özümleyerek onları hayat felsefesi haline getirmişler ve böylece kendilerini ne kadar da güzelleştirmişlerdi. Edep onlar için önemliydi, sevgi dolu olmak önemliydi, paylaşmak önemliydi, estetik önemliydi, incelik önemliydi, tevazu önemliydi, affetmesini bilmek önemliydi, her varlığa ulu nazarla bakmak, ya hayır söyleyip yahut susmak çok önemliydi… Eseriniz olan bu güzel insanlara hayran olmamak, size ise hürmet ve sevgiyle dolmamak mümkün değildi…
Sevgili Büyüğüm, bugün ise 24 Kasım Öğretmenler Günü.. Bütün gönül dostu öğrencileriniz olarak siz çok değerli hocamızın ellerinden hürmetle, sevgiyle, minnetle öpüyoruz. Yüce Rabbimizden size hayırlı ömürler ve kolaylıklar içinde birçok yeni öğrenciler yetiştirmeyi, sesinizi bütün dünya insanlarına ulaştırarak onlara da aynı güzellikleri tattırmayı nasip etmesini niyaz ediyoruz.
Efendim, sözü burada “Düşünceler” başlıklı yazınızın ikinci bölümüne bırakıyor, bütün dostlarımızı ve çok değerli öğretmenlerimizi saygı ve sevgilerin en içten geleniyle selamlıyorum.
Sonsuz hayırlar ve esenlikler dileğiyle efendim,
Hoşçakalın…
ÇSG