Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Allah’a inanan ve teslim olan insan, sen ne güzelsin.
Gönderen : Özden
Tarih : 12/14/2017 10:03:35 AM


.






Efendim,


Son zamanlarda hep hayata bakıştan, olaylar karşısında duruş belirlemekten bahsediyoruz ya, insan kendine dönüp bir nefis muhasebesi yapıyor ister istemez. Bu içe dönüşler sırasında pekçok yaşanmış olay bir film şeridi gibi geçiyor gözümüzün önünden. Yaşarken olayların heyecanından, yaşanan sevinç yada üzüntüden veya daralma hissinden tam idrak edilemiyor herşey. Ancak bir süre sonra hatıra geldiğinde, en büyük mucizenin insanın yine kendisi olduğu , tek ve mutlak yardımcının ise sadece Allah olduğu daha net anlaşılıyor


Gerçekten kendimizi çaresiz hissettiğimizde eğer içten bir imanla istediysek bir mucizevi elin yardımını nasıl da hissetmişizdir değil mi? Hayır ben hissedemedim diyen var mı? “O zaman gerçekten gönülden, kuvvetle istememişsinizdir, ya da size uzanan eli, cevabı farkedememişsinizdir” diyeceğim affınıza sığınarak.



Belki basit örnekler ama bir küçük anı canlandı yine gözümde..


Yıl 1980 , ay Eylül hem de 12 Eylül sabahı.. Edirne’de Anneannemin köyündeyiz misafir. O sabah dönmemiz gerekiyor. Öyle planlamışız yani. Çünkü okullar açılıcak artık. Biz planlamışız ama ilahı plan başka tabi. Sabah uyandığımızda etrafta bir


şaşkınlık görüyoruz. Sokak başlarında askeri araçlar var . yollar bos. Köyde kaldığımız evde televiziyon yok ama komşu evdekiler haberi yetiştiriyor ihtilal olmuş diye… Ve hiçbiryere gidemiyoruz tabi. Sokağa çıkmak yasak. Neyse o gün ve ertesi gün köyde bahçeler arasında , komşu evde televizyon başında geçiyor. Herkeste bir heyecan. Neyse üçüncü gün otobüsler çalışmaya başlıyor ve biz yola çıkmaya karar veriyoruz. Annem, Annanem, ben , kardeşim ve teyzemin kızı Emel Ablam. Otobüse yerleşiyoruz ve Edirneden Tekirdağ’in Çerkezköy ilçesine doğru yola çıkıyoruz. O yılarda orada oturuyoruz çünkü. Ancak hemen yolculuğun başında öğreniyoruz ki herkesin nüfus cüzdanı yanında olmalı. Aksi takdirde tutuklanabilir. Hemen çantalara bakılıyor hepimizinki var ama Emel Ablamınki yok. Bursa dan yola çıkarken


gerekebileceği hiç akıllarına gelmemis. Emel ablam o zamanlar 19 yaşında genç kız. Ağlamaya başlıyor eğer beni götürmeye kalkarlarsa naparım. Ne olur beni bırakmayın diye..Annaannem herzamanki gibi sakın soğukkanlı , Annemde öyle.. Annanem diyor ki. “ Sen merak etme biz şimdi dua ederiz, Ayet-El Kursi yi okuyun hepiniz. Bizim bir suçumuz yok, kötülük yapmadık niçin götürsünler seni. Seni indirirlerse bizde geliriz birlikte merak etme.. Allah’a güven ,inan, dua et, hiç korkma!”… Evet, yolculuğumuz 2- 3 saatlık mesafede yaklaşık 8 saat sürüyor. Her yol ayrımında otobüs askerler tarafından durduruluyor . Bir grup asker ön kapıdan , bir gurup asker de arka kapıdan otobüse doluşuyor ve tek tek kimlik kontrolüne başlıyorlar. Yolun kesildiğini görünce Annaneme ve anneme bakıyorum dudakları kıpırdıyor duaya


başlamışlar. Bizde Ayet-El Kursi okuyoruz içimizden. Emel Ablam sanki koltuğa yapışıyor , Anneanemin eline sarılmış. Biz ortalarda oturuyoruz. Ben ve kardeşim annemin yanında, anneannem ise Emel Ablam ile birlikte. Çok ilginçtir önden ve arkadan sırayla kimliklere bakarak ilerleyen askerler bizi sanki görmüyorlar. Bize kimlik sormadan gerisin geriye iniyorlar ve de otobüs şoförüne tamamdır diye işaret verilince yine yola koyuluyoruz. Bu böyle en az on kez tekrarlanıyor. Bütün yol boyu kontrol için otobüsü tarayan hiçbir asker bize kimlik sormuyor. Ancak akşam saatlerinde Çerkezköy’e ulaşabiliyoruz. Ve Rabbime çok çok şükrediyoruz. Birkaç gün sonra Bursa’dan teyzemler geliyor . yanlarında kızlarının kimliğini de getiriyorlar ve onu alıp Bursa’ya götürüyorlar…..



Ikinci olay ise bundan dört beş yıl sonra .. Istanbul’da üniversitede öğrenci olduğum yıllar..Annanem ve Büyükbabam ile oturuyorum.. Annanem o sıralar iyice rahatsızlanıyor. Hastahaneye yatması gerekli. Ancak kızlarının üçü de Bursa’da evli olduğundan onu Bursa da bir hastahaneye yatırıyorlar. Böylece hem annelerine bakıp hemde evleriyle, çocuklarıyla ilgilenebiliyorlar. Ben Büyükbabamla kalıyorum Istanbul’da . Ancak bir sabah bir telefon geliyor. Annanem epey kötülemiş Büyükbabamı çağırıyorlar. Benim tam da ilk dönem final sınavlarım var…. Bırakamıyorum.. Eğer herhangi bir dersten 50 nin altında not alsam okulum bir yıl uzayacak. Sen git diyorum büyükbabama ben idare ederim. Annanemin kardesini kastederek , “Dayılara git orda kal diyor.” Olur diyorum baştan , onu yolcu ediyorum. Ama düşününce evde kalmanın daha doğru olduğuna kanaat getiriyorum. Büyük Dayım oğulları , gelini ile oturuyor evde küçük bebek var , yatacak yer sorun olacak, ders çalışmam mümkün olmayacak… Oysa sınavlarım önemli ve ağır, çalışmam gerek. Evde kalıyorum ve kimseye bişey demiyorum. Ancaaakk, sorun şu ki; bende küçüklüğümden beri karanlık ve yalnızlık korkusu var… Hemde çok!….. Öyle karanlık ve uzun koridorda yanlız yürüyemem, karanlık odada yanlız uyuyamam, yani bu fobi had safhada… Neyse eve geliyorum, ışıkların hepsini yakıyorum, soba sönmüş, hiç soba yakmamışım, zar zor deneyerek tutuşturuyorum. Mutfak uzun bir koridorun sonunda , gidip kendime yemek hazırlıyorum ki birden elektirikler kesiliyor.!!!!.. Şok! .. Hemen cama koşuyorum her yer yanıyor sadece bizim apartmanda yok! Allahım napıcam şimdi!...Dür diyorum kendi kendime..sakin ol!.. Annanem ne derdi.. Ayet-El Kursi yi oku Allah’a güven hiç korkma… Allah seni korur herşeyden. Ocaktan yansıyan alevlerin ışığında çekmecelerde mum buluyorum. Titreyerek yakıyorum. Elimde mum uzun koridorda yürüyorum.Sanki arkamda biri her an beni yakalayacak gibi hissediyorum. Sokak kapisine gelince dışardaki seslerden apartmanda genel bir trafo arızası olduğunu ve ancak yarın sabah gelip bakılacağını duyuyorum. Bir iç çekiyorum Ayet –El Kursi yi okuyorum üç defa. Allahım diyorum sen yardım et. Bu gece ben burada kalmalıyım ve bu zor sınava çalışmalıyım….Ne olur Rabbim sen bana yardımcı ol! Bu korkuyu yenmeme , dersimi çalışmama sen yardım et, yalvarıyorum!..


Birden ilginç bir mucize oluyor sanki , içim bir kuş gibi hafifliyor…Elimde mum mutfağa dönüyorum koridordan. Yemeğimi yiyiyorum. Yine mum ışığı ile odama dönüp masanın başına oturuyorum ve çok geç saatlere kadar çalışıyorum… Buz gibi soğuk kış gecesinde sobanın alevleri ve mum ışığında… Ve tek başıma mumu söndürüp uyuyorum. Ertesi gün çok başarılı bir sınav veriyorum…


Herkes annanemin telaşından beni unutmuş arayıp sormuyor , ancak iki gün sonra Annnanem düzelince akıllarına geliyorum ve yalnız kaldığımı itiraf ediyorum…


O gün bu gündür ne yalnızlıktan, ne karanlıktan, ne yüksekten , ne de asansörden korkmam, fobilerim o gece sona eriyor…



Nasıl dersiniz, tedavim nedir.. Şimdi bakıyorum da sadece iman… Allah’a gerçekten inanıyorsanız ve herşeyi ona teslim edebiliyorsanız üzülecek, korkacak, çekincek, perişan olacak, sinirlenecek, kendini çaresiz hissedecek hiçbirşey kalmıyor geriye..


Allah inşallah hepimize son nefesimize kadar güçlü bir iman nasip etsin… Amin!


Bu arada sevgili Annanemin, Büyükbabamın ve kardeşimin de ruhları şad olsun. Allah onlardan razı olsun, rahmeti üzerlerine olsun..El Fatiha … Amin!..



Saygı ve hürmet ile ellerinizden opuyorum..




Özden ÇİÇEK
Creative & Decorative Painting
Dubai


www.ozdencicek.com



--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Özden Çiçek,
Efendim, bu mailiniz de yine bizi heyecanlandırdı. Derin düşüncelere götürdü. Maşaallah olaylara bakışınız ne kadar güzel. Bizler, bütün site mensupları size büyük ama çok büyük sevgi, saygı, hayranlık duyuyoruz. Hayatınızdan iki örnek vererek Allah’a büyük bir imanla teslim oluşu ne kadar güzel anlatıyorsunuz. Sizi tebrik eder, Allah’tan nice feyizler dileriz. Bütün mesele Allah ile kul arasındaki o teslimiyette toplanıyor. Şeksiz, şüphesiz Allah’a bütün varlığımızla bağlanabilmek. Ne güzel bir olay. Bu gerçekleştiği zaman bütün müşküller hallediliyor, bütün problemler çözülüyor. Ve o zaman hayatta korkulacak, endişe edilecek, kaygılanacak hiçbir şeyin olmadığını görüyoruz. Allah var, hepsi var. O zaman ne hüzün kalıyor, ne sıkıntı. Bu güzel beraberlik insana huzurların, mutlulukların, güzelliklerin en muhteşemini veriyor. Allah’ın dostlarına korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar, mealindeki Ayet-i Kerime gerçeği ne güzel açıklıyor. Aslında bizim korkularımız, vehimlerimiz hep nefsaniyetten kaynaklanmıyor mu? Biz kendimizi şu dünya hayatının daracık sınırları içine, yanlış değer yargıları içine mahkum ettikçe huzur ve mutluluk da bizden kaçıyor. Bu gibi durumlarda hep Hazret-i İbrahim’in ateşe atılış anı hatırıma gelir. Yarabbi, o ne muhteşem olay ve muhteşem bir an. İşte öyle bir imana sahip olabilmek de ne güzel, ne ürpertici bir durum.
Efendim, yeni maillerinizi bekliyor, bizler, bütün site mensupları selam, sevgi ve saygıların en içten gelenini sunuyoruz.


Sabri Tandoğan
Allah Ondan Razı Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]