.
Saygıdeğer büyüğüm,
Misyonerlik faliyetlerinden konu açılmışken bundan beş altı sen önce Diyarbakırda bir fuar açılmıştı. Biz de gezi amaçlı gittik.Fuarda bir stand gözüme ilişti. Nedir diye görevli bayana sordum. Buyrun oturun dedi. Biz burada vucuttaki enerjileri açıga çıkartmayı ögretiyoruz. Bedenimizdeki bazı çakralardan bahsetti bu enerjileri kullanmayı ögrenirsek kendimizi iyileştirebiliriz diye de açıklıyordu. Benim de bioenerji çok ama çok ilgimi çekiyordu. Ama bu bayanın anlatttıkları daha farklıydı sonradan seansın yönü degişti buhur yaktı. Ardından ellerinizi birbirine degdirin ve farklı hareketler yaptırdı sözüm ona yogaymış. Ve en sonunda koskocaman bir tabloda Hindistanlı bir kadının resmini gösterdi oraya bakın ne hissettiniz. Ben yaptırdıgı hareketlerden elim karıncalandı dedim. Evet dedi sizde enerji açıga çıktı. Broşürler verdi. Bunları da evde yaparsınız. Ben bir merkeziniz var mı diye sordum. Evet var dedi. Oraya da gelin tamamen ücretsiz. Ablama sordum sen ne hissttin o hindistanlı kadına bakınca cevabı çok çarpıcıydı. Şeytanı gördüm dedi. Efendim o resimdeki kadın Kundalini anne dedikleri Hindistanlı bir kadındı. Sonradan araştırdıgıma göre Hindistanda kurulan anormal bir tarikat. Hatta bu kadın Türkiye'ye de geldi. Ayaklarını yıkadı ve o suyla İstanbulda yerli ve yabancı, sanatçı birçok insan ilgi ve alaka gösterdi. Ben diyorum ki Peygamberler diyarı Diyarbakırda bile bu tarz girişimlerde, misyonerlikte bulunabiliyorlar. Ama tabi önce ilginizi çekecek noktalardan başlayarak. Artı Hiristiyanlık faaliyetleride oldukça yaygın. Duydugumuza göre Müslüman kişilere mektup gönderiyorlar. Hıristiyan olursanız maaş baglanacak diye benim Müslüman kardeşlerimi kandırıyorlar.
Saygı sevgi ve hürmetlerimle nezdinizde tüm gönül dostlarına selamlar nesrin yalaz
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nincevaben yazdıkları :
Sayın Nesrin Hanım,
Kıymetli yavrum, gönderdiğin bilinçli , ileri görüşlü mailini aldım. Türkiye’deki misyoner faaliyetlerini çok çarpıcı bir dille anlatıyorsunuz. Evet, haklısınız. Bu tür çalışmalar her yerde süratle yayılıyor. Çok ince metodlar uygulanıyor. Kimini tatlı dille, güler yüzle, kimini önce hedef saptırarak, çeşitli yöntemler ileri sürerek, kimini de dolar vererek kandırıyorlar. Artık bunu Mısır’daki sağır sultan bile duydu. Ama yetkili makamlar Avrupa birliğine halel getirir düşüncesiyle bilmemezliğe, duymamazlığa, anlamamazlığa getiriyorlar. Ve bu aparman tipi kiliseler heryerde çığ gibi çoğalıyor. Ortam müsait. Adamlar niye çalışmasın? Bizden hüsnü kabul gördükten sonra. Birçok anababanın tek düşüncesi akşamki dizileri kaçırmamak. Bu kafa, bu anlayış bize nelere mal olacak. Herhalde yakında görürüz. Bugün ailelerin var gücüyle kız olsun, erkek olsun çocuklarına bütün tehlikelere karşı ölesiye korumaları gerekirken ne yazık ki bazı aileler işin farkında değil. Çocuklarının karnını doyurmakla, üstbaşını almakla görevlerinin bittiğini sanıyorlar. Bir atasözü vardır: “Su uyur, düşman uyumaz” derler. Adamlar niye fırsatı kaçırsın? Sade kültür bakanı değil bütün memleket uyuyor. En başta uyanık kalması gereken anne babalar, öğretmenler, üniversite hocaları, gazeteciler, televizyoncular, sinemacılar, tiyatrocular sanki Ashab-ı Kehf uykusuna dalmışlar. Fazıl Hüsnü Dağlarca bir şiirinde
“Öyle dalmış ki asırlar süren uykusuna
Uyandırmazsan uyanacak değil”
diyor.
Kıymetli yavrum, bu durumda lafla değil, samimi olarak memleketini seven, bayrağını seven, Allah’ını seven, Peygamberini seven, şehit kanına saygı duyan kimselerin var güçleriyle mücadele etmeleri,şuurlu olmaları gerekiyor. Özellikle anne babaların... Her ailenin Ergun Göze ailesinde olduğu gibi “kuru temizleyici” olmaları gerekiyor.
“Ben yanmazsam, sen yanmazsan, biz yanmazsak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”
mısralarını hep hatırlamamız gerekiyor.
Kıymetli yavrum, yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Makamı Âli Olsun.