Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Özden Hanım müjdesi.
Gönderen : Özden
Tarih : 12/19/2017 10:38:37 PM


.


Efendim,



Evet bir rüya gibi başlayan Türkiye seyahatimiz bir rüyadan uyanır gibi sona erdi. Rabbım kısmet edince nasıl da kapılar açılıveriyor, uzun yollar kısa, imkansızlar mümkün oluyor. Binlerce , milyonlarca şükürler olsun.



Kandil gecesi aklımıza düşmüştü bu seyahat, 24 saatin içinde kendimizi evimizde , ana babamızın dizinin dibinde bulduk elhamdülillah. Türkiyemi özlemişim. Istanbul’dan Bursa’ya kadar olan yol güzergahının her karesini doyasıya seyrettim içime sindirdim. O güzelim yemyeşil kırları, tarlaları, feribotla geçerken koyu mavi hafif çırpıntılı Marmara denizini … Yağmuru, güneşı, baharı yaşadık bir haftanın içinde.. Serin havayı doyasıya içimize çektik. Pazar yerinden geçerken taze sebzelere ve rengarenk meyvelere bakarken Rabbımın nimetlerine şükrettim… Insan içinde olduğu zaman yaşadıkları normalleşiyor ve nimetleri olağan görmeye başlıyor. Onların ne denli mucize olduğunu , nasılda büyük bir lütufla kendisine sunulduğunu görmüyor… Biz burada dünyanın dörtbir yanından soğukhava depoları ile gelen sebze ve meyveleri yerken onları öylesine bol ve tazecik yiyenlere gıpta ederdik.. Teyzeciklerin köyden elleriyle sabah topladıkları ispanağın lezzetini hiç unutmayacağız…Annecigimin elleriyle yaptigi ispanakli boregi de…



Ancak bir şey dikkatimi çekti ki yollarda, evlerde insanlarda bir stress, bir durgunluk, bir donukluk… Sanki sorunlar olmasa yaşayamayacaklar gibi.. Illaki kafalarında problemler, düşünceler, çıkmazlar…Gözlerini güzelliklerden çevirmiş yapay


problemlerin pencesine düşmüşler…Evet bir de Türk Tv kanallarından uzak kalmanın ne denli doğru bir karar olduğunu gördük daha yakından.. yazları pek anlamıyorduk ordan oraya gezerken .. Ama bu kez daha bir dikkatlı baktık.. Sanki hepsi topyekün insanların iç huzurunu bozmak, psikolojilerini etkilemek, onları gerginleştirmek için taarruza geçmişler. Haberler , haber programlarından başka herşeye benziyor…Hangi kanala atlasan kurtulmak çok zor bu girdaptan… Talebelerinin önünde bir öğretmenin meslekdaşı tarafından öldürülmesi görüntüleri aynı gecede onlarca kez ekrana geliyor örneğin… Böylece olay tüm Türkiyenin gözleri önünde birdaha , birdaha cereyan ediyor. Sonunda benim kızlarım bile şahit oluyorlar bu olaya vede o gece iki sokak ötedeki amcamlara gideceğimiz zaman, biz gelmiycez korkuyoruz diyorlar.. Evet korku salınıyor içlerine ve sokağa çıkmak istemiyorlar..Ikna etmek için epey dil döküyoruz. Peki ama her gün bu görüntüleri seyredenler ne oluyor.???


Önce korkup , sonra alışıp sonra da normal mı karşılıyorlar??? Ya her gece ,her kanalda oynayan diziler??? Entirika, ihanet, cinayet, dolu sahneler… Bence bunların tamamını birden protesto etmek lazım… Evet belki çok radikal ama sağlıklı nesiller için bu oyunlara bir dur deyip bazıkanallara, galiba pek çoğuna karşı bu protestoyu uygulamak lazım.. Biz büyükler bile etkilendikten sonra çocukların ruh halini bir düşünelim. Ve çok ciddi olarak bu konu üzerinde karar verelim…



Dikkatimi çeken bir başka konu ise (belki de benim çevrem pek çok olduğu için ) üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler oldu.. Bir dersane furyası, bir sınav stresi, illaki üniversiteye girme çabası , neresi olursa olsun diyenler… Peki hangi üniversitelere… Çok azı istisna çocukların bu üzüntüsüne, çabasına, uğraşına, ailelerin maddi manevi çektiklerine değecekmidir acaba diye düşündüm ister istemez.. Bu konu ile ilgili daha detaylı birşeyler yazmak isterim Rabbim nasip ederse inşaallah..



Uzaklardan gelip de baktığınizda bazı şeyler daha net, daha çarpıcı görünüyor diyorum ya… Gönlü güzel insanlar, gönül gözü açık olanlar ise bu kargaşanın içinde birer yıldız gibi, hatta güneş gibi parlıyorlar… Sevgili Fatmagül Hanımın yazdığı gibi görmesini bilene..


En kısa zamanda, daha cok zaman ayırıp daha ayrıntılı yazmak isterim aslında ama bu günlük sizelere veda etmem gerekiyor… Içim hala coşku ile dolu vatanımın havasını solumuş olmanın sevinci ile daha bir sarılacağım buradaki işlerime… Sınıflarda anlatacak pekçok hikayem var şimdiden…



Sevgi , saygı ve hürmet ile ellerinizden öpüyorum. Tüm gönül dostlarına en içten sevgiler..



Not: Dönüs yolunda feribotla Istabula gecerken aklima dustunuz. Telefonla ulasmaya calıştım. Hem Allahaısmarladık diyeyim hem de , o anda denizin nefis goruntusu ile hissetrtiklerimi paylasayim diye ama ulasamadim, Sanirim evde yoktunuz... Rabbim nasip ederse hissettiklerimi ve dusunduklerimi yine yazı ile paylaşırım. Rabbime emanet olun..




Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai


www.ozdencicek.com


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Özden Çiçek,
Efendim, bize uzun yıllar gibi gelen bir ayrılıktan sonra nihayet mailinize kavuştuk. İnanırmısınız sevinçten ağlayabilirdim. Allah’a sonsuz şükürler olsun.
Bu mailiniz son derece anlamlı. Özellikle televizyon denilen (ki bazıları ona fitnevizyon diyor) korkunç canavarı ve onun tahribatını kısa ve özlü olarak o kadar güzel anlatmışsınız ki artık bugün düşmanın topraklarımıza girmesine gerek yok. Kültürel istila şimdi televizyonlarla, gazetelerle, okullara hakim olan zihniyetle pekala yapılıyor. Düşman askerini niye telef etsin ki? İçimizde beynini satmış, ruhunu satmış, iffetini satmış öyle kimseler var ki düşman askerinin yapamadığını onlar yapıyor. Biraz uyanık insanlar kimleri kastettiğimi bu satırları yazarken anlıyorlar.
Bundan yıllarca önceydi. Bir adli tatilde rahmetli Rahmetli Rana Sultanla beraber İstanbul’daydık. Oturduğumuz evin yanında bir hırdavatçı dükkanı vardı. Sahibi tertemiz, nur gibi, gül gibi bir müslüman kardeşimizdi. O sıralar TGRT’nin kuruluşuna yakın günlerdi. Bir kampanya açılmıştı. Müslümanlar TGRT’ye yardıma çağrılıyordu. Bir sabah evden çıktım, hırdavatçı dükkanının önünden geçerken sahibiyle selamlaştık. Beni ısrarla çağırdı, “Sabri Bey”, dedi, “buyur gel, bir çay içelim, sohbet edelim, seni çok özledim”. Davet, o kadar içten, o kadar gönülden yapılmıştı ki hayır diyemezdim. Girdim, oturdum. Biraz sonra bir hanım girdi içeriye. “Ben” dedi “dün çamaşıra ve temizliğe gittim. Aldığım parayı aynen getiriyorum. Buyrun. Para azalmasın diye akşam yalnız kuru ekmek yedim”. Ve parayı masanın üzerine bıraktı. Biraz sonra bir adam girdi içeriye. “Ben” dedi, “dün sırtımda ağır kasalar taşıdım, para kazandım. TGRT’nin kuruluşu için çorbada bir zerre de benim tuzum olsun diye bu parayı getirdim. O kazancımdan akşam yalnız kuru ekmek aldım”. O kadar heyecanlanmıştım ki kendimi tutamadım, hüngür hüngür ağladım. İşte, Anadolu insanının çelik gibi iradesi ve bilinci, işte TGRT sahiplerinin onu “Fox” şirketine satmaları. Hükmü siz verin. Ben birşey söylemeyeceğim. Bütün kanallar zehir kusuyor. Alev, alev, Türk Milletini tahrip edecek zehirler saçıyorlar. Sade dizler, eğlence programları değil, haber programları bile rezilleşti, adileşti. Artık biz haber programlarında hangi şerefsiz iş adamının hangi rezil mankenle düşüp kalktığını dinliyoruz. Haber diye bize en adisinden, en aşağılığından magazinler veriliyor. Amaç tek: Türk Milletinin iman kalesinden her gün bir taşı düşürmek. Ne yazık ki pek çok insan bu oyuna geliyor. Ve manevi güzelliklerinden, hassasiyetlerinden, inceliklerinden her gün birşeyler kaybediyorlar. Ama farkında bile değiller. Siz bu durumları görüp o kadar güzel tahlil etmişsiniz ki Allah sizden razı olsun. Sağolun, varolun. İnşallah bu konuya tekrar tekrar el atarsınız.
Efendim, yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]