Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Gece mana aleminin saltanatı başlar.
Gönderen : Nurten
Tarih : 12/23/2017 10:33:28 PM


.



Değerli Büyüğüm,





Siz değerli Sultanımızdan istirham etsem, o bize açıklasa neden Kabenin renginin siyah olduğunu?





Lütfen siz o güzel ilminizle açıklasanız da hepimize faydalı olsa





Selam ve sevgilerimle





Nurten





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Sayın Nurten Hanım,





Kıymetli yavrum, kainata baktığımız zaman bir madde alemi bir de mana alemi görüyoruz. Günümüzde buna somut evren, soyut evren deniliyor. Kainattaki her varlığın asıl amacı bir üst plana çıkabilmek. Hepimiz madde ve mana alemlerini beraber taşıyarak dünyaya geliyoruz. Tevhid ilmi bizi bu ikialem arasında en güzel dengeyi kurarak bir senteze ulaşmamız imkanını veriyor. Kamil insan bu iki alem arasında ayrım yapmamaya çalışır. Hiçbirini hor ve hakir görmez. İnsan madde aleminin hakkını vermedikçe mana aleminde de yükselemez, ilerleyemez. Siz, hiç bir velide kirli, savruk, derbeder, lekeli, tozlu, çamurlu bir kıyafet görebilir misiniz? Kainatın en büyük, en yüce, en güzel insanında, Resulullah Efendimizde böyle bir kıyafeti görmek hiç kimseye nasib olmadı. Çünkü Efendimiz, daima temiz, hassas ve dikkatli idi. İnsan, madde aleminin hakkını vermedikçe mana aleminde de yükselemez. Mana aleminde yükselmek bir hayal olur. Bu gerçek fert olarak da toplum olarak da böyledir. Önemli olan maddeden manaya geçebilmek, bir süre sonra da madde ile mana arasındaki farkı kaldırabilmektir. Gündüz muhayyile çalışır, gece mutlaka... Gündüz ekmek paramızı kazanırız, madde aleminin gereklerini yerine getiririz. Gece, mana aleminin saltanatı başlar. Geceleri kervanlar geçer. Sen de gece namazına kalkıp bir kervana dahil olmaya çalış. Bu kervan sonsuzluk alemine gider. Bu kervan iyiye, güzele, doğruya, edebe, inceliğe, zarafete, sağlığa, şükre, kanaate ve tevazua gider. Bunun için gece mana alemine ait olduğu için siyahtır. Siyah, tekamülün, gelişmenin, ilerlemenin, manevi güzelliğin simgesidir. Onun için de madde aleminin bitip mana aleminin başladığı yerin simgesi olan Kabe’nin rengi siyahtır. Biz, günlük yaşantımız içinde o kadar hassas, o kadar dikkatli, o kadar saygılı ve edepli yaşayalım ki günlük işler dediğimiz madde alemine hususlar dediğimiz noktalarda bile yine manaya yaklaşalım. Mesela ben bulaşık yıkarken yıkadıklarımı kap kacak, çatal bıçak olarak görmem. Onlar benim için Allah’ın çeşitli esmalarına ait manevi varlıklardır. Onlar bana sevgilerini, saygılarını gösterirler, yardım etmek için çırpınmaktadırlar. Ben de onlara elimden geldiği kadar yakınlık, sevgi ve saygı gösteririm. Onları öperim, okşarım, yanaklarıma yaklaştırır, bir sevgili muammelesi yaparım. Bu her konuda böyledir. Pazar günkü televizyon konuşmamda giydiğim elbise bazı kimselerin dikkatini çekmiş. Telefon ettiler, “Efendim, yeni ceketiniz hayırlı olsun, pek güzel, pek yakışmış. Hangi mağazadan aldınız? Biz de alalım” dediler. Güldüm, teşekkür ettim, “Efendim”, dedim, o sırtımda gördüğünüz ceket otuz senelik. O kadar titiz, o kadar temiz, o kadar dikkatli giyerim ki benim elbiselerim Allah’ın müsaadesiyle kuru temizlemeye gitmez. O otuz yıllık ceketi alın inceleyin kuru temizlemeyi gerektiren bir tek nokta bulamazsınız. Zaman zaman gardırobumu açarım, elbiselerimi öper, okşarım, onlara iltifat ederim. Dışardan evime girerken evin bütün eşyasına sevgiyle, saygıyla selam veririm. Bütün mesele her vesileyle maddeden manaya geçebilmek. Her yerde güzelliğin, edebin, saygının, inceliğin saltanatını kurabilmektir. Çaydanlığa su koyalım, ocağın üstüne oturtup bir süre kaynatalım. Ne görürüz? Çaydanlıktaki su kaynaya kaynaya buhar olur gider. Yok mu oldu, hayır yok olmadı. Sadece bir halden başka bir hale kalboldu. Hayat da öyle yavrum. Önemli olan her vesileyle mana alemine yol alabilmekte. O kadar dikkatli, o kadar saygılı yaşayalım ki o kadar uyanık olalım ki çay içerken içtiğimiz her yudumdan ayrı bir zevk alalım. Yediğimiz yemekte, her lokmada ayrı bir heyecan duyalım. Bu aklımıza gelen her konuda böyle olsun. Bir kimseyle konuşurken velev ki küçük birçocuk bile olsa o kadar saygılı, o kadar edepli davranalım ki ondan birşey öğrenelim. Beni yakıen tanıyanlar bilirler. Bir kış günü yolda gidiyordum. Önemde beş altı yaşlarında iki kız çocuğu yürüyordu. Biri arkadaşının ismini söyledi, onu ziyarete gittin mi dedi. Cevap “hayır” oldu. Gerekçe olarak hastaya eli boş gidilmeyeceğini ama ne çiçek ne kumanya alacak parası olmadığını söyledi. Arkadaşı, benim yanımda birkaç kuruş var, köşedeki çiçekçiden birkaç sap nergis alıp götürelim dedi. İtiraz geldi, “aa, dedi, hiç hastaya nergis gider mi” Cevap, unutulacak gibi değildi: “neden gitmesin” dedi, “dostum beni arasında acı fındıkla arasın”. Ürperdim, heyecan duydum. Hemen cebimden defter, kalem çıkardım, not ettim. “Dostum beni arasın da acı fındıkla arasın”. Bu sözü söyleyen beş altı yaşında bir kız çocuğu idi. Demek ki her zerreden zikreden Allah oluyor. Hayatımızı o kadar itinalı bir şekilde yaşayalım ki yaşadığımız bütün zamanlar birer inci dakikası olsun. Onun için kainatın en büyük şairi Yunus Emre










“Aşk gelicek, cümle eksikler biter” diyor.










“Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz”. Peki biz ne bekliyoruz? Neden biz de bütün kainatı insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, eşyasıyla, cemadatılyla Yunus gibi Muhammedi bir aşkla kucaklamıyoruz...





Selam, sevgi ve saygı ile.










Sabri Tandoğan


Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]