YALNIZ AKIL İLE İLAHİ MESELELER KAVRANAMAZ
Allah’ın sırlarını ve Allah’ın mâhiyetini tayin ve teşhis edecek hücre insan dimağında yoktur. Eğer yalnız akılla mesele halledilseydi, Allah ilâhi vahye mazhar olan peygamberlerini göndermezdi. Âlimler gelir, akılla sorunlar çözülürdü. Bu çok ince nokta nice insanın ayağının kaymasına neden oluyor. İlmin yeri ayrı, vahyin yeri ayrıdır. Vahiy ışığı ile aydınlanmayan gönüller, ebediyen hüsran içinde kalacaklardır. Mânevi güzellikler, yücelikler akıl ile algılanamaz, anlaşılamaz. İnsan ruhunun derinindeki itikat cevheri karşısında akıl âciz kalır. Nice batılı bilim adamı, düşünür, filozof, her şeyi aklın sınırları içinde çözümlemek sevdası ile, kendilerini helâke götürürler.
Yanlış anlaşılmasın. Biz akla karşı değiliz. Allah’ın bir armağanıdır akıl. Nurdur, idrakin husulünü temin edendir. Ama her olayı, her durumu akıl ile açıklamaya kalkışmak, ancak ilâhi vahyin ışığı ile aydınlanacak gönül ve mânâ âleminin nice meselelerini akılla hâl yoluna gitmek, insanın kendine ve çevresindekilere yapacağı bir büyük ihanettir. Mânevi incelikleri bilmeden, sezmeden, yaşamadan, mantık ve akıl ile onları zorlamak, bugüne kadar kime ne kazandırdı? Ziya Paşa, “Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.” derken, olayı ne güzel anlatıyor.
Selam, saygı ve sevgi ile.