İyi akşamlar Sabri amcacım;
Sizi çok özledim, özlüyorum; yazamıyorum siteye ama her gün istisnasız tüm mailleri okuyorum; çok mutlu ediyor; içimdeki sıkıntıları alıp götürüyor; yazamasam da hep aklımdasınız ve her an sizinleyim. İşyerinde yine birtakım can sıkıcı olaylar mevcut bir süredir; onlarla boğuşmaya çalışıyorum; biraz zorlanıyorum; biraz üzülüyorum. Kendi kendime diyorum ki bunları bir imtihan gibi gör, karşına çıkan tüm bu insanlar ve olaylar aslında senin olgunlaşmanı sağlamak için, hayatın zorlukları karşısında mücadele etmeni sağlamak, hayata karşı güçlenmeni sağlamak için Allah tarafından karşına çıkartılıyor; akılcı bir şekilde onları çözmeye çalış, üstesinden gelmeye çalış diyorum! Ama bazen olaylar öyle üst üste geliyor ki başa çıkmak zorlaşıyor! Hep sizin dediğiniz aklıma geliyor "önemli olan karşımıza çıkan olaylar değil, o olaylar karşısında bizim tavrımız". Bilmiyorum ne derece başarılı olabiliyorum olaylarla başa çıkmada! Öyle insanlarla, öyle davranışlarla karşılaşıyorum ki hep şu dediğiniz aklımda "bu insanları sizin tekamül edebilmeniz için karşınıza çıkan melekler olarak düşünün". Böyle düşündüğüm zaman olayları karşılamak biraz daha kolay oluyor belki ama yine de üzülmeden edemiyorum; kendi kendime üzülüyorum ve dua ediyorum. Allah'a dua ediyorum karşıma çıkan tüm sınavları doğru bir şekilde verebilmek için! İşte böyle Sabri amcacım. Sizi özledim ve kalbim hep sizinle.
Sevgi ve saygıların en içten geleniyle ellerinizden çok çok öpüyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın İlknur Hanım,
Kıymetli yavrum, rahmetli babannem derdi ki “Kış kışlığını, puşt puştluğunu yapar.”
Değerli yavrum, olayın özeti bundan ibaret. Tabi, oradaki şerefsiz kız yapacağını yapacak. Mesnevi’deki akrep hikayesi ne kadar güzel anlatıyor olayı. Bir gün kaplumbağa dere kenarında yürürken bir akrep görür. Akrep çok üzüntülüdür. Kaplumbağa selam verir, hatır sorar. Sonra ne oldu der, bu kadar üzgünsün? Akrep der ki derenin karşı tarafında bir arkadaşım var. Hasta. Ziyaretine gideceğim. Fakat köprü yıkılmış, ben de yüzme bilmiyorum. Bir türlü karşıya geçemiyorum. Kaplumbağa hiç üzülme der, kolayı var. Sırtıma bin, ben seni geçireyim. Derenin ortasına gelirler. Kaplumbağa sorar: Hayrola akrep kardeş, kulağıma bir tıkırtılar geliyor. Anlayamadım. Akrep cevap verir: Anlaşılmayacak bir şey yok. Ben sana zehrimi akıtmak istiyorum. Fakat bağa çok kalın. İğnem geçmiyor. Kaplumbağanın canı sıkılır. Ben sana ne yaptım, der. İyiliğin karşılığı böyle mi olmalı? Akrep, “Biliyorum,” der. “Sen çok iyisin. Ama ben akrebim. Zehirimi muhakkak akıtacağım. Başka türlü yapamam.”Onun üzerine kaplumbağa suyun içinde bir döner, akrep boğulur. Maç biter.
Güzel yavrum, hayat böyle. Sen ne yaparsan yap akrepler akrepliğini gösterecek. Onun için hiç oralı olma. Bırak, kış kışlığını, puşt puştluğunu yapsın...Eğer daha iyi bir iş bulursan oraya geç veya kocanın kazancına kanaat et, acı soğan kuru ekmek deme, huzurunu seç. Söyleyeceklerim bu kadar.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.