Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Gelin canlar bir olalım.
Gönderen : Ayla Belen
Tarih : 1/6/2018 9:28:10 AM


.


Değerli büyüğüm,


Bir haftadır evde, yolda maillerimize cevaben yazdıgınız "Padisah gelmez saraya, hane mamur olmadan" sözünüz, Padisah kim, hane neresi? düsünüyorum derin derin. Aslında anlıyorum sandığım sözleriniz, tekrar tekrar üzerinde düsünülesi.


Bu iç yolculuğumu yaparken, bir hikaye okuyorum yabancı:



Hayat İnşa Etmek


Yeterince çalıştığını düsünen ve emekliligini hak eden bir ev ustası marangozun hikayesi. Marangoz bu düsüncelerini patronuna açıyor, emekliliğini istiyor. Patronu olan müteahhit, böyle değerli bir çalışanını kaybedeceği için üzgün; "Tek şartım var senden, emekli olmadan bir ev daha yap" diyor.


Marangoz evi insa etmeye baslıyor, fakat bir müddet sonra cok da istekli olmadıgı icin kalitesiz malzemeler kullanıyor ve gelisigüzel bir ev ortaya cıkıyor. Ev bitince patronu evi geziyor ve anahtarları marangoza uzatıyor."Al burası senin evin, bu sana benim son hediyem!" diyor.


Bu hikaye beni uzun uzun düsündürdü. Bizler için de böyle degil mi efendim? Bizler de günden güne kendi hayatımızı, gönlümüzü insa ederken iyi malzemeler kullanmazsak, sonra da bu insa ettigimiz evde, kırık-dökük gönlümüzde yasamaya mecbur kalmıyor muyuz? Eger geriye dönüp, bastan baslayabilseydik böyle yapar mıydık ?


Değerli büyüğüm, Sizin sayenizde insanın kalbinin “Allah'ımızın evi” oldugunu biliyorum artık. Ama bilmek yetmiyor, kalp evimizi temizlemedikten sonra kainatın sahibi en büyük padisah ALLAH'ımızın haneye gelmeyecegini düsünerek hergün, sevgiyle, iyiliklerle doldurmaya calısıyorum. Emekli olacagım diye aceleyle, özensiz ev yapan marangozun durumuna düsmemek icin.



"Padisah gelmez saraya


Hane mamur olmadan"



sözünüz dilimde hayırlısıyla yeni bir güne başlıyorum efendim.


En derin saygılarımla ellerinizden öpüyorum.


Müsaadelerinizle.


Ayla Belen.




Değerli büyüğüm,


Sabah siteye gelen mailleri ve sizin verdiğiniz cevapları okuyunca bir iki gündür süren grip halim iyileşti.Sayın Çiğdem Seçkin Gürel hanımefendinin yazdıgı mail, beni gecen hafta pazar gününe götürdü. Gecen pazar Meltem Tv deki sohbetinizi uydu alıcımızdaki problem nedeniyle dinleyememistim efendim. Hanımlarla ilgili, eslerin birbirlerine yaklasımı ile ilgili. Daha önce sizin kitaplarınızı gönderdigim ve sitemizi, Tv sohbetlerinizi tavsiye ettigim akrabalarım, arkadaslarım (hanımefendi ve beyefendiler) telefonla arayarak bana sohbetinizi naklen anlattılar. Değerli ve sevgili hocam, kaç aileye ısık saçtınız bilseniz? Hanımların yüceltilmesi, hanımların cok hosuna gitmis. Ama sizin Rana annemizle olan şiir gibi olağanüstü evliliğiniz gibi, Çiğdem hanımın bugün yazdığı mutlu, evli çiftin hikayesindeki gibi karsılıklı olunca güzel. Ailelerin defalarca okuması gereken bir hikaye. Çok teşekkür ederiz, siz değerli hocamız ve sayın Çiğdem Seçkin Gürel hanımefendiye.


En derin saygılarımla.


Ayla Belen.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın Ayla Belen,


Efendim, çok haklısınız. İnsan ne yaparsa kendine yapıyor. İyilik de, kötülük de dönüyor, dolaşıyor gene bizi buluyor. Bazan kırk sene evvel yaptığımız bir iyilik, kırkbir sene sonra bize dünyanın bütün güzelliklerini getiriyor. Bazan zemheriden daha soğuk bakışlarla karşılaşıyoruz. Sabredebilsek, kökene inebilsek. Muhakkak bir zamanda bir Allah dostunun gönlünü kırmış, onu incitmişizdir. Fevkalade enteresan bir dünyada yaşıyoruz. Yapılacak tek hareket tarzı var: Daima olumlu olmak, daima olumlu düşümek, daima olumlu konuşmak. Diyeceksiniz ki ben ondan kötülük gördüm, o bana saygısızlık yaptı, beni kırdı, beni incitti. Tamam, haklısınız, doğrudur. Sizi kırdı, üzdü. Ama biz mukabelede bulunursak onunla aynı seviyesizliğe düşmüş olmayacak mıyız? Ne olur biz onu Allah rızası için hiçbir karşılık beklemeden bütün varlığımızla sevsek, saysak. Bir gün bizden beş istediği zaman biz ona onbeşle, yirmibeşle mukabele etsek, kendimize emsal olarak eşi dostu, konuyu komşuyu, meslektaşlarımızı değil de güzeller güzeli, yüceler yücesi Peygamberimizi alsak. Peygamberimiz Taif’e ne için gitti, nasıl bir muammele ile karşılaştı ve nasıl mukabele etti? Siz bunları birçok insandan daha iyi biliyorsunuz. Ne olur, tek önder, tek rehber, tek yol gösterici olarak Peygamber Efendimizi bilsek. O’nu örnek alsak. O zaman hayat bir cennet olmaz mı? Dünyası cennet olanın ahireti de cennet olacağına göre ne olur, hep bir cennet ortamı içinde yaşasak. Hakka teslim olsak, hadiseleri sükunetle karşılasak. Anlayamadığımız, izah edemediğimiz durumlar karşısında vardır bir hikmeti desek, sabır göstersek. Yunus Emre, “Gelin canlar bir olalım” diyor. Biz de elele verip bir insanlık korosu oluşturup, dokuzuncu senfoninin koro kısmında olduğu gibi



“Birleşiniz insanlar, kardeş gibi olunuz”



diyebilsek. Ve bütün bunların biraraya gelmesiyle dünyamız da ahiretimiz de cennet olsa...



Selam, sevgi ve saygı ile.


Sabri Tandoğan
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]