.
Kıymetli yavrum,
İnsanoğlu ister bir göz gecekonduda otursun, ister sarayda, orayı cennete çevirecek olan sevgidir, saygıdır, edeptir, inceliktir, karşılıklı yardımlaşmadır, fedakârlıktır. Bunlar olmadıktan sonra kurulan bütün yuvalar ister istemez bir süre sonra dağılmaya mahkûmdur. Eğer eşlerin ayrılacak kadar güçleri ve cesaretleri yoksa, pek çok örnekte görüldüğü gibi o yuvada kavga, gürültü, münâkaşa, dargınlık, kırgınlık hiç eksilmez. Bu münâkaşaların da altında yatan gerçek; korkunç, terbiye edilmemiş, eğitilmemiş bir nefistir. Dikkât edin, bu nefsi mücadele, ben üstünüm, senden daha güçlüyüm kavgası, daha nikâh merasimi sırasında başlıyor. Hepinizin bildiği o çirkin, o iğrenç, o her medeni insanı utandıracak olan ayağa basma hikâyesi. Güya kim kimin ayağına basarsa, evde onun sözü geçermiş. Dikkât edin daha kurulan yuvaya ilk adımı atmadan çirkinlik başlıyor. Nefsin egemen olduğu her yerde asıl hâkim olan, üstün olan şeytandır. Ne yazık ki bugün, istisnalar dışında, ne aile, ne okul, ne de toplumdaki çeşitli müesseseler bu terbiyeyi veremiyor. İnsanoğlu;
“Eller yahşi (güzel), biz yaman,
Eller buğday biz saman.”
demedikçe, ne özel hayatında, ne aile içinde, ne sosyal hayatta asla sağlıklı, mutlu, huzurlu olamayacaktır. Aile birliği öyle sağlam temeller üzerine kurulmalı ki, eşler kapıdan girerken hiçbir şey, ama hiçbir şey, ölüm bile olsa, bizi birbirimizden ayıramaz, bizler Allah’ın izniyle, Peygamberin yardımıyla bu mübârek kapıdan içeri giriyoruz. Her şeyimizle birbirimize aitiz. Sevgiyle kenetlenen ellerimiz hiçbir zaman hiçbir şekilde birbirinden ayrılmayacak. Biz bu yuvayı sevmek ve sevilmek için kurduk. Hayat boyu birbirimize yardımcı olacağız. Hayatın getirdiği acıları da, sevinçleri de beraber paylaşacağız. Asıl gıdamız sevgi olacak. Her zaman “seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden.” diyeceğiz. Ve “sevmek devâm eden en güzel huyum” şarkısını hep beraber söyleyeceğiz. Sabahleyin eşler birbirinden ayrılırken yürekleri titremeli. Akşama kadar ayrı geçecek zaman onlara bir asır kadar uzun gelmeli. Hep, o akşam eve gelmenin sıcak heyecanı içinde ürpermeli, bekleyiş heyecanı içinde olmalı. Akşam kapıdan girerken önce besmele deyip, Allah’a şükredip, sonra el ele tutuşup, “hiçbir şey ama hiçbir şey bizi birbirimizden ayıramaz.” diyebilmeli.
Ben Konya’nın Ermenek ilçesindenim. Ermenek’te bir söz vardır. “Erkek akşam evine girince, öyle coşkun, öyle heyecanlı, öyle aşk dolu olmalı ki, duvardaki duran saat bile çalışmaya başlamalı.”
Bazılarınız diyecek ki, bu çağda böyle romantizm, böyle şiiriyet olur mu? Herkes ekmek parası peşinde koşuyor, Sabri Bey’in aklı nelerle meşgul. İşte öyle kardeşim. O akşamki rızkımız bir dilim kuru ekmek, bir bardak su bile olsa, onu aşkla, heyecanla yiyebiliyorsak, her lokması için Allah’ımıza sonsuz şükürler edebiliyorsak, işte o hayat, saraylardaki yaşamalardan çok daha güzel, çok daha anlamlıdır. İnsanın asıl ihtiyacı sevgidir, saygıdır, ilgidir.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.