MUTLULUK NİMETE VE MİHNETE ŞÜKÜRLE BAŞLAR
Herkese selamlar, sevgiler öncelikle...
Şükür mutluğun anahtarıdır, şükür olmadan mutluluk kapısından içeri girilmez.Bazı insanlar şükretmek için kendilerine büyük bir nimetin gelmesini veya büyük bir sorunun kalkmasını beklerler. Bazı insanlar ise ancak bir trafik kazası,kötü durumda bir hastayı veya muhtaç bir insanı görünce şükretmeyi akıl ederler.Halbuki her an şükretmek için bir neden vardır.
Hayat hiçbir insana altın tepside tamamen nimetlerle dolu imkanlar sunmaz.Her insan çeşitli sorunlar, belalar ve sıkıntılarla imtihan olur. Sadi Şirazî : “Dünyada dertsiz, kedersiz insan yoktur; eğer varsa o da insan değildir.” der. Mutlu olmayı başaran insanlar bu sorunları aşan ,hayata olumlu yönünden bakan, dikenlerin arasında gülleri görmeyi,ruhlarını güzellikler ve iyiliklerle aydınlatmayı başarabilen,her daim şükreden insanlardır.
Şükrün ölçüsü kanaattir, halinden memnun olmaktır. Şükürsüzlüğün ölçüsü ise hırstır, şikayettir, başkalarını kıskanmaktır, israftır, nimete hürmet duymamaktır, haram helal demeyip kazanmaktır.Şükreden insan huzur ve bereket bulur.Şükretmeyen ise zengin de olsa şikayetçi ve mutsuzdur. Şikayet ruhun kanseridir,yayıldıkça ruhu boğar ve hayattan zevk alamaz hale getirir.Şükür ise en büyük acılara bile merhem ve ilaç olur.Resulullah Efendimiz “Şükrü eda edilen az bir mal, şükrüne takat getirilmeyen çok maldan daha hayırlıdır” buyurmuştur. Aslında şükreden kendisi için şükretmiş olur,Allah’ın kulların şükrüne ihtiyacı yoktur.
Akıllı kimseler her nimet için onu verene teşekkür etmek ve şükretmek gerektiğini iyi bilirler. İnsanların çoğu ise bela ve sıkıntı anında imtihanda bocalar. Halbuki her ikisini de gönderen, Allah’tır.Nimet zamanında şükretmemizi, mihnet anında da sabretmemizi emreden O’dur. Bunun için İmam-ı Cafer-i Sadık hazretleri;
"Mihnete şükretmeyen, nimete de şükredemez." buyurmuştur.
Bu inceliği iyi bilen ve iyi anlayan din büyükleri, nimet anında olduğu gibi sıkıntı anında da Allah’a şükretmişler ve bu sayede dünya hayatında da cennet saadetine ulaşmışlardır.
İmamı Gazali şöyle buyurmuştur:
"Belaya şükretmek lazımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka bela yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın! Allah, senin iyiliğini senden iyi bilir."
Türkistan evliyasından olan Halife-i Kızılayak hazretleri, felç olup üç sene yatalak olarak yatmıştı. Sağlığında olduğu gibi, hastalık zamanında da hep şükreder ve; "Beterinden koru ya Rabbi!" diye yalvarırdı.
Şems-i Tebrizi hazretleri, dostlarına hitaben buyurdu ki:
"Ahireti terk edip, dünyaya talip olanlara, mal kazanıp zengin olmaktan başka çare yoktur. Ahirete talip olanlara da, ölmeden önce ibadet yaparak, din-i İslama hizmet ederek gayretle çalışmaktan başka çare yoktur. Allahü teâlâya kavuşmak arzusu içinde olanlara ise, mihnet, meşakkat, dert ve belalara katlanmaktan başka çare yoktur.”
Akşemseddîn hazretleri sohbetlerinde buyururdu ki:
“Kişinin kadrinin ve kıymetinin varlığı, mihnetlere, bela ve musibetlere sıkıntılara sabretmesiyle ortaya çıkar. Sabredenlerin, sabırdaki sebatları sebebiyle iyilikleri, tevekkül, kanaat, hilm, yumuşaklık gibi güzel hasletleri artar. Böylece olgunlaşan insanın kalb aynasındaki kirler, cevherin hâlis hale getirilmesi gibi temizlenir.”
Ahmed Abdülhâk Raduli Hazretleri :
“Siz dâima şükretmek için oradasınız.” demiştir.
İbn Abbas ’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü en önde cennete çağrılacak olanlar sevinçli ve sıkıntılı anlarında Allah’a çok hamdedenlerdir.”
Hadid suresi 22. ayetinde mealen ; “Ne yerde ve ne de nefslerinizde bir musibet başa gelmez ki, biz onu yaratmazdan önce, o bir kitapta, levh-il mahfuzda yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır” buyurulmaktadır.
Mutluluk ve huzur şükürle başlar.Gerçek anlamda şükür ise nimetin de, mihnetin de Allah’tan geldiğini ve her işte bir hayır olduğunu bilmek, her anında “Mevlâ görelim neyler,neylerse güzel eyler” diyebilmektir.
Saygı ve sevgilerimle
Öğrenci