.
Cok uzun yillar onceydi. Istanbul’daydik, yaz tatilinde… Annanemlerde kaliyorduk.Bir sabah hep birlikte gezmege gitmek uzere hazirlanmistik. Tam herkes ayakkabilarini giymisti ki o zamanlar 3 yaslarinda olan rahmetli kardescigim su istedi. Hep boyle olmaz mi zaten , tam kapidan cikacakken..!.. Annem suyu getirdi, kapinin onunde taslikta duran kardesime uzatti. O uzandi bardagi aldi yavasca suyu icti, bitirdi. Sonra elindeki bardagi cevirerek soyle bir bakti ve birden yere firlatti. Bardak sangirdayarak paramparca olmustu. Annem kizgin bir sesle “ ne yaptin oglum” diye bagirirken annanem onu sakinlestirmeye calisarak “Yok canim bisey olmaz, kaza ile olmus , elinden dusmus annesi” diyordu. O gayet sakin yerdeki cam parcalarina bakiyordu. Sonra basini kaldirip gozlerini bize dikti. “ Hayir kaza degil. Ben isteyerek, bilerek attim. Nasil kiriliyor merak ettim “ dedi.
*************
Yedi sekiz yil kadar once , Balkanlarda yasayan muslumanlarin zorluk icinde bulunduklari, yasam mucadelesi verdikleri gunlerdi. Bir gurup Turk asilli musluman Turkiye’ye getirilmis, Trakya da bir kampa yerlestirilmislerdi. Yurt genelinde onlar icin bir bagis kampanyasi yapiliyordu. Izmir’den de yardim icin kamyonlarin gonderilecegini ogrenince ben de evden gonderilebilecek giyisi ve benzeri malzemeler toplamaya baslamistim. Ayirdigim esalari torbalara topluyordum ki o zamanlar 3- 4 yaslarinda olan kizlarim yanima geldi. Ne yaptigimi sordular. “ Annecigim , bakin evi ve esyasi olmayan ablalar, teyzeler, amcalar ve kardesler varmis. Onlar herseylerini kaybetmisler, bu hazirladiklarimi onlara yollayacagim” diye cevap verdim. Aradan 10- 15 dakika gecmisti. Kizlar ellerinde surukliyerek getirdikleri bir torba ile kapida gorunduler. “ Bu da ne “ diye sordum. ‘Biz de hicbiseyi olmayan kardesler icin oyuncak topladik” dedi buyuk kizim. “ Icim titredi bir an. Torbanin icine baktim en sevdikleri ve en yeni oyuncaklarini da koymuslardi.” Ama kizim” dedim ”bak bu en yeni , en sevdiginiz oyuncak. Bunu da mi yollayalim? Sonra geri isteriz diye aglamayasiniz?.” “ Ama anne” diye itiraz etti kizim ”onlarin hicbiseysi yok. Yeni , guzel oyuncaklari olsun diye koydum onu. Istemiyorum ben artik! noolur onu da yollayalim.” Peki dedim. Birlikte hazirladik torbalari ve goturup teslim ettik yardim gotureceklere……
**************
Hayal meyal hatirliyorum, belki de cok anlatildigi icin hatirliyormusum gibi geliyor bilemiyorum. Rahmetli buyuk dedemlerde (babamin babasi) misafir kaliyorduk. Uc dort yaslarinda falan olamaliyim. Dedemin odasinin kapisinda amcamin ogluyla oyun oynuyorduk. O bir ucundan tutmus kapinin kolunu ben obur ucundan… Iyice asilmisiz kapiya iceri disari sallanip duruyoruz. Cok egleniyoruz. Birden dedemin o gur sesi yankilandi duvarlarda. “Inin bakayim oradan kapiyi kiracaksiniz.” Hemen biraktik. Agbeyim korkup kacmisti. Ben ise oturup aglamaya basladim. Dedem yanima geldi. Basimi oksadi. Biz, senenin buyuk kismini gurbette gecirdigimizden bize hic kiyamazdi. Gozyaslarimi sildi. “Aglama evladim ben sana kizmadim. Ozgure kizdim. O yapiyor hep yaramazliklari” diye beni teselliye calisiyordu. Ben ise aglama tonunu daha da arttirmistim. Cevap verdim” Hayir, sen bana bagirdin, cunku bende kapiya asiliyordum. Hem yaramaz o degil benim. Bu fikir benimdi. Oyle ise senin ona degil bana kizman lazim!!.”……
**************
Kardesim Anadolu lisesi hazirlik sinifinda oldugu yil. Bir gun evde annmin telefonda bir arkadasi ile konustugu sirada o da odada bulunuyor. Annem telefonda cok samimi bir arkadasinin derdini dinlemeye calisiyor. Arkadasinin bir baska kisi ile problemi var vede anneme dert yaniyor. Annem de dinliyor ve “Hay Allah neden oyle yapiyor , haklisin “ gibi yorumlar yapiyor. Annem telefonu kapadiginda rahmetli kardesim onun karsina gecip soruyor. “ Anne kiminle konusuyordun?” “Ne yapacaksin oglum ?” diyor annem. Kardesim ”Ben bu konusmani hic begenmedim anne, sen arkadasinla bir baskasi hakkinda konustun. Senin icin birisi boyle yapsa hosuna gider mi?” diyor. Annem” Ama evladim ben kotu bisey demedim ki! …. …. Teyzen biraz uzulmus onun uzuntusunu hafifletmek icin dinledim.” diye yanitliyor. Kardesim” Olsun yinede yanlis. O uzuntusunu hafifletmek istiyorsa seninle degil gidip problemi olan kimse ile konussun , ancak oyle halleder sorununu. Sen de bidaha yapma!!!”diyor.
*********************
Yine uc yaslarindaymisim. Dedemlerde misafiriz. Babam o yillarda sigara iciyor , babasindan gizliyor (!)saygi olarak(!) . Ikide bir disari bahceye cikiyor bunun icin. Bir ara birlikte oturdugumuz zaman ben , bir dedemin tutun tabakasina bakiyorum , bir de agizligina. Sonra elime alip soruyorum” Dede sen niye bununla iciyorsun sigarani? Babam boyle eliyle tutarak iciyor.” Odadakiler birden telaslaniyor, babam kizariyor, beni susturup lafi degistirmeye calisiyorlar. “Ama iciyorsun baba, niye yalan soyluyorsun, yalan kotu bisey degil mi?” diyorum……
Dusunun bir ; butun ana babalarin , bunlara benzer anlatabilecegi ne cok anisi vardir degil mi?. Neden dersiniz?…….
1990 yili Kasimin 19 u Rahmetli buyukbabamla birlikte Rahmetli Baris Manco’nun “Ikinci Kahvalti “programi cekimindeyiz. …. Buyukbabam sahnede kaptirmis kendini anlatiyor, anlatiyor…. Bir ara Baris Manco “Habip amca hikayelerin cok guzel ama bize birazda biseyler soyle, nasihat et, sohbet et “ diyor. Buyukbabam” Eger dogru ve guzel birseyler duymak istiyorsan biraz once program cektigin kucuk cocuklara soracaktin. Onlar gercekleri soyler, hic yalan bilmez, temizdirler. Biz bu kadar uzun yillar yasamisiz bu dunyada bizde artik saflik ve temizlik onlar gibi olabilir mi? Elbette nefsimizden biseyler katariz herseye… Sen yine cocuklara sor boyle seyleri …….” diyor.
Iste cocuk boyle bir sey. Saf, olabildigince temiz , tertemiz dogduklarinda …Rabbime o kadar yakin .Biz ana babalar , cevresindeki buyukler yapiyor herseyi….. Onlara yalan soylemeyi, bencilligi, cikarciligi, olaylardan kendini kurtarmak icin baskalarini feda etmeyi , iyi ve kotu her seyi , her seyi bizler ogretiyoruz…
Univesite yillarinda egitim psikolojisi dersinde bir proje hazirlamistik . Bizin grubun konusu da Bloom’un ogrenme teorisi. Bu teori beni cok etkilemisti. Cok kisa bir ozetle soyle diyordu.’ Her cocuk (eger dogustan bir zeka geriligi yoksa) dogru egitildiginde her seyi ogrenebilir. Yani ‘benim cocugum matametigi yada feni yapamiyor.’ gibi soylemleri kabul etmiyordu. Bu teorideki butun sir ; ” dogru egitildiginde” kelimelerinin altinda yatiyordu. Cunki teori cocugun bir konuyu ogrenmesini su faktorlere bagliyordu. Ilk olarak genetikten gelen ozellikler; sonra okul yasina kadar aile ve yakin cevreden aldiklari, okul cevresi, okuldaki kendisine sunulan teknik olanaklar ve cocugun bu konudaki istekliligi ve moral gucu. Bunlarin cocugun uzerindeki etkilerinde en buyuk pay ise, okul yasina kadar aile ve yakin cevreden ogrendikleri idi. Genetik ozellikler bir temel olusturmasina ragmen en az etkisi gorulen faktorler oluyordu. Ornekleri incelemeye basladigimizda hayretle gormustum ki okul yasina gelen cocuklarda eger aile ici egitim yetersiz kalmissa basari orani korkunc derecede dusuk oluyordu ve okuldaki imkanlar, okul cevresi , cocugun arttirilmaya calisilan moral ve istek gucu bile varilacak ogrenme hedefine ulasmayi oldukca geciktiriyordu. Boyle cocuklar ancak ozel destek ile hedefe ulasabiliyorlardi. Ideal olan ise genetik ozelliklerin uzerine aktif bir aile ici egitim, yuksek moral gucu , iyi bir okul cevresi, iyi teknik olanaklar idi. Boylesi cocuklarin basaramayacaklari, ogrenemeyecekleri hicbir sey yok gibi gorunuyordu…..
O siralar etrafimdaki ailelere hep bu gozle bakmaya, onlari ve yetistirdikleri cocuklarini hep bu gozle incelemeye baslamistim. Kisisel olarak su kanaate varmistim ki; eksik olanaklar ve teknik imkansizliklar, ailenin destegi ve sagladigi moral gucu ile kolaylikla asilabiliyordu, ama aile ici sevgi, ilgi ve egitimden yoksun kalan cocuklar sunulan imkanlar ne olursa olsun onlari degerlendirmekte basarisiz oluyorlardi. Demek ki ana baba olmak sadece cocuk sahibi olmak, onlara maddi imkanlar saglamak demek degildi. Onlari nasil yetistirecegini bilmekti.
Bir dusunun dunyaya geldigi andan okul yasina gelene kadar cocugunuz ile gecirebileceginiz zaman ne kadar, kac yil? En fazla 5 yil. Koskoca omur icinde sadece 5 yil. Sonra ana okuluna basliyor ve aile disindaki cevre ile tanisiyor. O bize saf, tertemiz olarak emanet edilmis yavrucuk ile birlikte olup onu yasiyacagi hayata hazirlayacagimiz , onun butun degerlerini, kisiligini kazanmasina yardimci olacagimiz sure bu kadarcik. Sonra elde edecegi her sey, atacagi her adim bu temelin uzerine insaa ediliyor. O zaman kaybedecek bir saniye bile yok demektir. Yapilacak her hata onun kisiligine bir darbe vuruyor. Ona hep ideal olani soyleyip, ogretip, uygulamada farkli davranmak ise yapilabilecek en buyuk yanlis. Cunku cocuk ne gorurse onu ogreniyor, hizla…her saniye... bir an durup dinlenmeden…. Onun defterinde yalan yok, riya yok, bencillik yok, nefret yok, korku yok…. Hepsini biz ogretiyoruz , belki de farkina varmadan(!) Her soyledigimiz soz, her davranis kaydediliyor hafizasinda… ve o ornekliyor durmadan en yakinindakileri. Bir sure sonra ise artik cok gec… “Evladim yapma bu yanlis “diyoruz… “Ama sen yapiyorsun “ diye cevap veriyor. “ Vurma kardesine” diyoruz. “ama sen bana vuruyorsun kizinca” diyor. “paylas arkadasinla oyuncagini” diyoruz. “Ama sen gecen gun .. teyzeme sunu vermedin” diyor. Sevgisizligi, saygisizligi, yukses sesle bagirmayi, aglamayi, huysuzlugu ogreniyor. Cunku oyle yaparsa veriyoruz istediklerini.
Yillar su gibi akip geciyor. Birde bakiyoruz hic de bizim istedigimiz gibi olmamis. Peki biz ne hayal etmistik basta.?… Butun kendi basaramadiklarimizi, elde edemediklerimizi onda gormek istemistik. Bizim yerimize o basarmaliydi herseyi, biz de gurur duymaliydik degil mi? Baskalari ile kiyaslayip ovunmeliydik. Falancanin cocugu diye parmakla gosterilmeliydi… Hep mukemmel olmaliydi, bizim icin bizim ideallerimiz icin yasamaliydi…. Oyle mi?
Iste bu noktada kopuyor kiyamet ve catisma… Oysa o bizim(!) bile degil sadece bir emanet. Nazik, ince ,kirilgan, cok hassas bir emanet. Koruyup kollanacak, etrafinda kozasi orulecek mukemmelce. Ve bir gun…. Kozasini zorlayarak yirtacak , ucup gidecek kendi kanatlariyla….ozgurce… Eger tam gelistiremediyse kanatlarini ucamayacak…..
Biz emegimizi , varligimizi , herseyimizi koyacagiz ortaya dogru bir egitim icin. Bu bizim vazifemiz . Ama o kendi gibi olacak, kendi ideallerini gerceklestirecek ve kendi hayatini yasiyacak. Bizimkini degil. Ayaklarinin uzerinde duracak. Eger basardiysak gorevimizi hic bir sey onu yildiramayacak. Her zaman sifirdan baslayacak kadar guclu olacak. Sevgi dolu, imanli, nazik , durust ve dosdogru bir insan olacak…
Yillar once birgun rahmetli kardesim soyle demisti:” Kafasina koydugunu yapmak konusunda seni ornek aliyorum, seninle gurur duyuyorum. Eger herhangi bir sekilde basarisiz olursan seninle yine de gurur duyacagim.” Hic unutmadim o ani… Hayatta en mutlu oldugum andi. Kosulsuz sevgi iste bu…. Mektuplarini her zaman “ Kardesin olmaktan hic bir zaman pismanlik duymayan kardesin….” Diye imzalardi…..
Ne guzel degil mi? bunun icin Rabbime her zaman sukrediyorum…..
Iste cocuklarimizin da bizden bekledigi bu.. .. Kosulsuz sevgi…. Onlari bogmayacak, kisiliklerini yoketmeyecek,uzerlerinde baski kurmayacak, aksine onlara destek olacak, herzaman kendibaslarina , kendi ayaklari uzerinde durabilecek gucte olmalarini saglayacak kosulsuz sevgi …Ve ihtiyac duyduklarinda , ihtiyaclari kadar destek….
Simdi donup birdaha bakalim cocuklarimiza. Sarilalim doyasiya, hayati paylasip ogrenelim birlikte.. Sukredelim Rabbime verdigi bu muhtesem emanetler icin ve ozen gosterelim onlara ……………
Bu gun de bunlar geliverdi icimden. Paylasmak istedim sizinle, izninizle....
Allahima sukrediyorum ben de sizler gibi gonul dostlarim oldugu icin. Ve Rabbime emanet ediyorum sizleri...Rabbim hep saglik ve guzellikler versin insaallah.
Sevgi ve saygi ile sizin ve esinizin ellerinden opuyorum . Butun gonul dostlarina sevgiler.
Ozden CICEK
Creative Wood Painting Lady
Dubai
www.ozdencicek.com
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özden Çiçek,
Artık sizi seven, size saygı ve hayranlık duyan kimseler sizin yazılarınızın özlemi içindeler. Bana soruyorlar "yeni bir yazı geldi mi" diye. İnanın her yazınız duyan, düşünen insanların gönül dünyasına yeni bir katkıda bulunuyor. Yepyeni güzellikler getiriyor. Allah sizden razı olsun. Her yazınızda bize hayatın olağanüstü güzelliklerinden demetler sunuyorsunuz. Size teşekkür etmek istiyorum. Ama anlatmak istediklerimin yanında bu kelime sönük kalıyor. İnşallah Rabbim daha nice güzel yazılarınızı dünya kültürüne sunmayı nasip eder. Selam, sevgi ve saygı ile...
Sabri Tandoğan
Onun ve Hak'ka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.