Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İnsan ve Sorumluluk Duygusu.
Gönderen : Hatice Hakeri
Tarih : 1/21/2018 12:06:34 AM


.



Muhterem Hocam,


Önce hürmet ve sevgilerimi arz ederim.


Memleketimden bazı insan manzaraları:





I. Manzara : Efendim bugün dinlediğim hikayede kendimce tesbit ettiğim ibretlik durumu önce siz değerli büyüğümün görüşlerine sunmak sonra da sitemizin İNSAN iizleyicilerine duyurmak istedim.





Komşumun birkaç gün önce ceketinin cebinden cüzdanını çalmışlar.Camide abdest alırken üstelik. Bu ikinci kez çaldırma olayı oluyor komşumun geçen sefer araba ruhsatını, ehliyetini, kredi kartlarını çaldırdığında yeniden çıkarmada çok zorluk çektiği için içi daha bir yanmış olarak namazda gözyaşları ile Rabbimize dua ederek hiç olmazsa bunları buldurmasını istemiş.Duaya cevap çabuk gelir ve iki gün sonra komşum aranır. Cüzdanı bulan kişi ile buluşulur ve neler olup bittiğini dinler komşum. Ben dinlerken gözyaşlarııma engel olamadım.Cüzdanı bulan kişi affedersiniz tuvalete girdiğinde klozette bir cüzdan görür üzerine de affedersiniz pislik yapılmıştır. "Parası azmış komşumun para bulamayınca genellikle bunlar yapılıyormuş ".Elini sokar cüzdanı alır, yıkar evine götürür, tekrar yıkar kurutur ve çeşitli yerlere telefonlar açarak komşuma ulaşır.Ve de üstelik komşumun uzaktan akrabası çıkar.İlahi aleme bakarmısınız.





Dedim ki iki insan ilahi kameraya kayıt edildi. Birisi çalarken pisletirken ve bir insanı ağlatırken, canını acıtırken, diğeri çekinmeden sırf bir insanı sevindirmek için elini pisliğe soktu aradı ve mağduru buldu.Biri kaybedenlerden birisi kazananlardan oldu. Bu düzen böyle insanlarla dönüyor işte dedim birisi yıktı ,birisi düzeltti.





Siz ne dersiniz efendim?





İkinci manzara :Sabah televizyona bakacağım tuttu. Star TV de sabah kuşağında "edepsiz türküler" diye bir yazı dikkatimi çekti.İnsanların zamanlarını çalan, kadınları bozmayı, dolayısyla toplumun belkemiğini kırmayı sinsice hedef almış programlardan birisiydi izlediğim.Konuk bir türkücü var üzerinde kombinezon tarzı bir elbise dekolte yani ve üzerine alabildiğince süslü bir surat.Safiye hanım dan epey övgüler aldı çok şıkmış kadın dediğin böyle giyinmeliymiş kendisine saygısı olan kadın böyle olurmuş.Yerleştirilmek istenen görüş bu işte.Bir büyüğüm bu konuda şunu demişti "kadınların açık saçık giyinmesi sadece onları bozmak için değil esasında erkekleri de bozmak" için.Şıklık nedir efendim? Temiz giyinmek,güzel kumaş, güzel dikiş ve bir estetik taşımalı değil mi?.Kadının üzerinde elbise yok ,şikmış. Sonra bir türkücü daha telefonla katıldı "türkülerin anlam ve kaynağı hakkında bilimsel açıklamalar getirdi.Türküde yöresel özelliklerinin olmasının gerektiğini ama asla toplum ahlakını bozacak onların kutsal saydıkları ahlaki değerleri rencide edecek sözler içeremeyeceğini söyledi.İzlecilerden bir hanım söz aldı bu görüşe şiddetle karşı çıkarak "olur mu biz eğleniyoruz onlarla zaten kullanılan sözler, çalıp oynuyoruz üstüne dedi"Bunu diyen orta yaşlı bir hanım.İçim acıdı. Daha fazla dayanamayıp kapattım televizyonu. Konuyu komşularımla istişare ettiğimizde TRT de bir kampanya başlatılmış bu konuda onu duydum.İnsanlardan bu tür programları protesto ediyorum anlamına gelen sarı kurdele takmaları istenmiş yakalarına veya bileklerine.Bana çok umut verici geldi bu davranış iyice öğrenip uygulamayı düşünüyorum.





Efendim biz ne yapabiliriz? Başka neler yapabiliriz? RTÜK diye bir kurum var sadece izleyici. Yüce Atatürk Gençliğe Hitabında "dahili ve harici bedhahların olacaktır diyor" İç düşman bunlar Dünyanın parasını alıyorlar ve toplumun bozuluşuna seyirci hatta katkıda bulunmaktan başka birşey yapmıyorlar. Onları izlememek çözüm değil. Ekranlardan nasıl uzaklaştırılırlar. Para ,manevi değerlerin önüne geçmiş koşarak gidiyor.Bu programları sunan insanlar İstanbul da en güzel evlerde oturuyorlar lüks yaşıyorlar bizim paramızla bizi sömürüyorlar.Artık kendini ,vatanını ,bayrağını, dinini seven herkes elini taşın altına koymalı. Siz hep dersiniz iyi insanlar var çok şükür hep de olacak Klozete bir insanı memnun edebilmek için çekinmeden elini sokan o muhterem insan gibi.





Yazınca biraz rahatladım. Görüşlerinize sunuyorum efendim. Sonsuz hürmetlerimle......





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Sayın Hatice Hakeri,





Muhterem efendim, mailiniz beni ürpertti, heyecanlandırdı, ağlattı. O tuvaletteki üstüne pislik yapılmış cüzdanı çıkarıp alan, onu defalarca yıkayıp temizleyen, kurutan sonra uzun uzun onun sahibini arayıp bulan –Allah ondan razı olsun- ne mübarek bir insan. Ona dualar ettim, hayırlar diledim. Allah nasip etse de o mübarek insanın ellerinden öpebilsem.





Efendim, bu örnekte de görüldüğü gibi hepimiz bir sorumluluklar zincirinin halkalarıyız. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın sözü insanlıkla alakası olmayan hatta hayvanlıkla bile alakası olmayan tamamen nefsaniyet dolu, egoizm dolu, bencilik dolu korkunç bir söz. Hepimiz her şeyden sorumluyuz. Resulullah Efendimiz “Müslümanların derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” Buyuruyor. Jean Paul Sartre, insanın değerini onun mesuliyetleriyle ölçer. O tuvalete giden insan tuvalette üzeri pislik dolu cüzdanı görünce kendini sorumlu hissetmesi ve elini uzatarak bu durumdaki bir cüzdanı çekip çıkarması insanlık kültürü adına, hayat adına, varoluş adına ne muhteşem bir olaydır. Hayat bu insanlarla bir anlam, bir yücelik, bir güzellik kazanıyor. Bunu insanların unutmaması, insanlık kültürü adına bir başkalarına anlatması insan olabilmenin, varoluşun vazgeçilmez bir koşulu gibi geliyor bana. Allah nasib ederse, kısmet olursa ilk televizyon konuşmamda bu muhteşem olayı dile getirip o insanlığın yüz akı zatı televizyon izleyicilerine anlatmak istiyorum.





Büyük veli Kenan Rıfai Hazretlerinin güzel bir sözü vardır der ki önemli olan kötülüğün senin sınırına gelince durup durmadığıdır. Eğer sen bu kötülüğün iç dünyana, mana alemine girmesine müsaade ederek kayıtsız kalıyorsan görevini yapmamışsın demektir. Bazan insan temiz olmayan, asil, büyük, yüce olmayan bir durumu tek başına da protesto edebilir, onu benimsemez, kabul etmez. Kendi vücut ülkesinin sınırlarından içeriye almazsa insan olmanın ilk basamağına gelmiş demektir. Hepimiz sorumluyuz. Mahallemizde, şehrimizde, ülkemizde ve dünyada olan herşeyden sorumluyuz. Bunun ilk şekli iyi olanı kabul edip benimsemek, kötü olanı reddetmekle başlar.





Aman dikkatli olalım, bazı kimselerin yaptığı gibi omuz silkip bana ne demeyelim. Unutmayalım ki bugün komşumuzu sokan yılan yarın bizi de, bizim en sevdiğimiz insanları da sokabilir. Bir yerde bir kötülük gördüğümüz zaman mümkünse bunu ortadan kaldırmaya çalışalım. Buna gücümüz yetmiyorsa bu işi dilimizle söyleyerek yapalım. Buna da gücümüz yetmiyorsa kalbimizle karşı koyalım, refüze edelim ki bu reddetiş de yapılmıyorsa bilelim ki biz iyi bir insan değiliz. Ki ben bir yılan komşusunu soktuğu zaman omuz silkip bana ne diyen kimselerin insan olduğuna da inanmıyorum. Onlar unutmasın ki yarın o yılan kendilerini de sokacaktır.





Mailinizde bahsettiğiniz ikinci husus da birincinin devamı gibidir. Bugün maalesef birçok televizyon kanalı kötülüğü yayan birer şer makinesi halindedir. Bir şair





“Memlekete kıymayın efendiler”





diyordu. Bugün ne yazık ki bazı kanallar her yaştaki insan için mütemadiyen bombalar atan bir uçak durumundalar.





Türk dili üzerinde yaptığı konuşmalarıyla elinden geldiği kadar ülkesine, diline, edebiyatına olumlu katkılar yapan Jülide Gülizar Hanımefendi anlatmıştı: Televizyonun ilk yıllarında TRT’de görev yapan bir hanımefendi edepli bir şekilde ayak ayak üstüne atar. Yani şimdi bazı kimselerin sırf bacaklarının güzelliğini göstermek için ayak, ayak üstüne atması gibi değil, o TRT’de olay olur. Genel müdür, o hanımı çağırır, sizi seyreden nice güngörmüş, kültürlü, değerli insanların önünde nasıl ayak ayak üstüne atarsınız, bir daha görmeyeyim, yoksa takibat açtırırım, der. Düşünün efendim, bu kadar kısa bir zamanda nereden nereye geldik. Bugün birçok hanım ekrana kombinezonla çıkıyor. Hatta annelerimizin giydiğimiz kombinezonlar bugün bazı kimselerin giydiği sözümona giysilerden daha mazbut, daha kapalı idi. Bu aslında edebin, hayanın, utanma duygusunun kaybolmasına doğru bir gidiş değil midir? Kadın, gerçek kadın, kıyafetiyle, konuşmasıyla, oturup kalkmasıyla, davranışlarıyla edebin, zarafetin, inceliğin, kibarlığın, asaletin, görgünün simgesi olması gerekirken bugün gelinen durum insanlık kültürü adına kendini bilen insanları ne kadar üzüyor. O programdaki bir hanımefendinin edepsizliği protesto manasında sarı kurdele takmak istemesi ne kadar anlamlı.





Herkesin kendi çapında, kendi imkanlarına göre alacağı önlemler muhakkak vardır. İyi adına, güzel adına, temiz, asil, büyük ve yüce olan adına imkanları nisbetinde tavır alabilenlere, bu çirkin gidişe dur diyebilenlere ne mutlu. Onlar geleceğin, mutlu yarınların en güzel örnekleridir. Onları seviyoruz, onlarla iftihar ediyoruz. Allah onlardan razı olsun.





Çocuklara her gün şiddet unsuru içeren çizgi filimleri sunan kanallara karşı sırf çocuk bir süre sessiz kalıyor, oyalanıyor diye sesini çıkarmayan anneler ne kadar büyük bir vebal içinde olduklarını hiç düşünüyorlar mı? Bugün ekilen zehirli tohumların, yarın büyüyüp bir orman haline gelip, çevresine zehir saçacağına nasıl kayıtsız kalıyorlar, hayret ediyorum. Yıllar önce bir arkadaşımın kızı Amerika’ya gitmişti. Yine devam ediyor mu bilmiyorum, Türk ve Amerikalı gençler bir süre o ülkelerde kalıyor bir aile yanında yaşantılarını sürdürüyorlardı. Hatta o ailenin büyüklerine anne, baba diye hitab ediyorlardı. Bir gün yemekte arkadaşımın kızı biraz acele eder, evin hanımı sorar, kızım bir işin mi var, niye acele ediyorsun? Cevap verir, anneciğim birazdan televizyonda Dallas dizisi başlayacak, yetişmeliyim, acelem onun için. Ev sahibi hanım birden sertleşir, hayır kızım der, seyredemezsin. Biz onurlu, haysiyetli bir aileyiz. Bizim evde böyle rezil bir dizi seyredilemez. Seni men ederim.





Arkadaşımın kızının anlattığı bu olayı yıllardır düşünürüm. Bir kere daha idrak ederim ki önemli olan hayattaki olaylar değil, o olaylar karşısında bizim takınmış olduğumuz tavırdır.





Efendim, sizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, bütün iyiliklerin ve güzelliklerin sizinle beraber olmasını diliyorum.





Sabri Tandoğan


Onun ve Hak'ka Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]