.
Münir Derman Hz'nden:
"Ne düşerler peşlerine bilmem mürşid diyerek İrşad edecek kalmadı içimizde belki bugün Fakat arayan gönül sahibi, isterse bulur Her yerde doludur teslim ediver kendini ne olur. O zaman Ehl-i Beyt’in kokusu duyulur hem de derin Şah damarından daha yakın olarak hem de senin Bir muamma gibidir bu işler çok düşünme derin. Beşeriyet doludizgin gidiyor dinsizliğe doğru Gönül sahibleri çekilip girdiler sır izbesine. Üçler, yediler vardır dolaşırlar bulmak için Bunalıp yol arayan gönlü temiz kimseleri. Hızırın geçtiği yollar vardır arz üzerinde Kırkların sohbeti vardır tek gecelerde. Ne durursun be adam, dolduruver içini ne olur ALLAH’ı an dönerek Hira Dağı’na doğru. Doldurup taştırıver içini Ehl-i Beyt hakkı için O zaman aç gözlerini bak birden dört yanına Yanaşırsın o zaman 3 ler, 7 ler, 40 ların sofrasına. Anlayamaz bu sırrın künhü nedir kimse bugün Elbette birgün olur sırrımız ayan O zaman anlayalar kim idük biz Elbetde olur şüphesi olanın kalb gözü viran Bir keramet çıkacak ortaya vakti gelince Biz bu dünyadan HAKK’a doğru göç edince..."
21.10.1974 Pazartesi-OP.DR.MÜNİR DERMAN K.S
Kıymetli Hocam değerli Münir Hocamızın bir şiirini sizle peylaşmak istedim.Burada hocamız 3'ler 7'ler 40'lar sofrasından bahsediyor.Acaba onları bizler bulabilirmiyiz..M.Derman hocamız arayın bulun diyor.Şiirin sonunda kendisinin Hakka göçünce bir kerametinin orataya çıkacağını müjdeliyor.Bu müjde çıktı mı, bu müjde nedir.? Ayrıca Hocam değerli Münir Derman hocamız eserinde zamane mürşidlerini ve peşine düşenleri uyarıyor,uzak durulmasını ısrarla eserlerinin bir çoğunda tekrarlıyor.Bilindiği üzere günümüz bilinen mürşidlerine giden pek çok yakınımız var.Onları nasıl uyarmalıyız ya da ne yapmalıyız? Siz hocam bu zamane bilinen tarikat mürşidlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?Saygılar sunar ellerinizden öperim.
Mustafa Sarı-Beyşehir
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Mustafa Sarı,
Kıymetli yavrum, mürşit aranmaz. İnsan muayyen bir ruh temizliğine ulaşınca İslami bir ruhtaki edep, incelik, zarafet, sevgi, saygı hasletlerine bürününce, o kendiliğinden gelir. Mevlana Şems’i aramadı, Şems kendiliğinden geldi. Önemli olan daima edep içinde yaşayabilmektir. İslam edebine bürünen bir insan sadece içinde yaşadığı hayatı en güzel şekilde değerlendirir. O, bir güzellik anıtı gibidir. Edebin birinci kuralı da haddini bilmektir. Zaman zaman sorulur, “Günümüzün kutbu kimdir, gavsı kimdir?” Nene gerek kardeşim, sen onların elini öpecek, onların huzuruna çıkacak edebe, incelik ve zarafete, hassasiyete sahip olabildin mi? Kerat cetvelini ezberlemeye çalışan bir çocuğa yüksek matematikten bahsedince o ne anlar? Lütfen, biz sadece içinde bulunduğumuz anı en güzel şekilde yaşamaya çalışalım. Bu gibi sorular akla zarar verir. Bu iş dedikodu işi değil, aşk işidir, yürek işidir. Biz acaba sokaktaki çöpçüyle, apartmanımızdaki kapıcıyla, siparişimizi getiren bakkalın çırağıyla, dolmuşuna bindiğimiz şöförle konuşmasını öğrenebildik mi ki, gavslardan, kutuplardan bahsediyoruz. Olmuyor efendim, olmuyor. Bizde bu yüreksizlik varken biz Fenerbahçeli Alex’le bile konuşamayız. Bilmem ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Eğer hala anlatamadıysam, benim cehaletime verin, kusurumu bağışlayın.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.