Sayın Sevgi Yıldırım,
8 Şubat 2006 tarihli mailinizi aldım. Gösterdiğiniz yakınlığa, ilgiye, çok teşekkür ediyorum. Allah sizden razı olsun.
Son derece önemli bir konuya değinmişsiniz. Bundan elli yıl önceydi, şair Özdemir Asaf’ın yeni bir şiir kitabı yayınlanmıştı. “Sen” kelimesi kitabın kapağında alt alta üç kere tekrarlanıyordu. Özdemir Asaf, sen’in önemini vurgularken aynı zamanda tasavvufun en önemli konusuna değiniyordu. İnsanoğlu hayatta “ben” dediği sürece daima negatife, olumsuza, uçuruma doğru gitmiş; sen dediği sürece toplumda, çevresinde, ailesinde, iş yerinde sevilen sayılan bir insan olmuş. Olgunluk, kemal hep edep ve tevazu ile başlıyor. Edep ve tevazunun olmadığı yerde hiçbir şey yok. Rahmetli anneciğim, bana bir masal anlatmıştı. Dört yaşında dinlediğim bu masal beni ömür boyu düşündürdü. Özeti şu: bir gün bir genç, bir genç kıza aşık olur, onun için yanar yakılır. Bir gün cesaretini toplar kızın evine gider. Kapıyı çalar amacı ona sevgisini söylemek ve evlenme teklif etmektir. Kapıyı çalar, genç kız içeriden cevap verir: “ kim o?’, genç cevap verir: “ benim, ben” ve kapı açılmaz. Genç çok üzülür ve yanar yakılır, yanar yakılır. Büyük bir umutsuzluk içindedir, intihar etmeyi düşünür. Durumu, sevip saydığı, itimat ettiği bir arkadaşına açar. Arkadaşı “bizim mahallede” der “evliyadan bir zat var, gidelim durumu ona anlatalım bakalım ne diyecek?” ve bir gün o zat’ın ziyaretine giderler. O, zat der ki: “ evladım, “ben” dediğin sürece o kapı açılmaz. Ne zaman “sen” dersen o kapı o zaman açılır.” Onun üzerine genç yeni bir teşebbüste bulunur, kapıyı çalar, içerideki ses yine aynı şekilde “kim o ?” der. Genç cevap verir: “sensin, hep sen, önce sen, sonra sen”. Biraz sonra genç kız kapıyı açar, “hoş geldin, sevgilim” der. Evlenirler, mutlu bir yuva kurarlar; bir ömür boyu el ele, gönül gönüle, diz dize olmanın güzelliğini yaşarlar. Dört yaşında dinlediğim bu masal bir ömür boyu beni hep düşündürdü ve düşündükçe bu kısacık olayda nice ebedi ve ezeli güzelliklerin, sırların gizlendiğini gördüm. Bugün mahkemeler boşanma davalarıyla doluysa sebep hep bu. Herkesin “ben” dediği “benim dediğim olacak” dediği bir ailede, kesinlikle huzur, mutluluk ve güzellik olamaz. Böyle bir iş yerinde, huzur dolu güzel bir mesai yapılamaz. İnsanlarının büyük çoğunluğu böyle olan bir toplumda da mutluluk sadece kelimelerde kalır. Bence gerçek eğitim ben’in yerine sen’i koyabilmektir. Sizi kutluyorum. Bu gerçeği ne güzel yakalamışsınız. Selam, sevgi ve saygı ile…
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
''sana seni gösterecek bir ayna bul kendine" Yazan Sevgi Yıldırım
Cvp: ''sana seni gösterecek bir ayna bul kendine" Yazan Sabri Tandoğan