Sayın Özden Çiçek,
17.4.2007 tarihli maillerinizi aldım.
Sayın Ayla Belen’in lale maili üzerine yazdığınız yazınız çok güzel olmuş. Gerçekten Ayla Belen hanımın maili bir sanat eseri gibiydi. Onu defalarca zevkle, heyecanla bir şiir okur gibi okudum. Siz de ayrı bir şiirle lalenin güzelliğine yeni güzellikler katmışsınız. Eksik olmayın.
Trafik konusunda yazdığınız yazı beni uzun uzun düşündürdü. Şu anda dünya üzerinde Türkiye kadar trafik kazalarının çok olduğu ikinci bir ülke yok. Ne yazık ki ne iç işleri bakanlığı, ne meclis bu konuda en ufak bir duyarlığa sahip değil. İkisi de sanki Köroğlu’na selam gönderiyor. “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diyor. Yarabbi bu ne vurdumduymazlık, bu ne katı kalplilik. Daha geçen hafta iki sayın milletvekilini kaybettik trafik kazasında. Ben, Yukarı Ayrancı’da oturuyorum. Şimdiye kadar Hoşdere caddesinde günün herhangi bir saatinde bir dolmuşun ışıkta durduğunu görmedim. Sanki mübarekler bu halleriyle “kurallar ihlal edilmek içindir” der gibiler.
Paris’e son gidişimde Japonların kurup işlettiği “Otel Nikko” da kalıyorduk. O gece uykum yoktu, camın önünde oturmuştum. Paris’in ve Saint nehrinin güzelliklerini seyrediyordum. Otelin önünde trafik lambası vardı. Gecenin ilerleyen saatinde bile bir tek ışık ihlali olmadı. Gecenin ikisinde, üçünde tek başına da gelse araba ışıkta duruyor, saygıyla “geç” ışığını bekliyordu. O kadar hayret etmiştim ki hala düşünüyorum. Fransızlar bu terbiyeyi nasıl vermişti?
Bazan, televizyonlarda seyrediyoruz. Ağzı leş gibi içki kokan bir adam trafiğin altını üstüne getiriyor. Ondan sonra da utanmadan, hayasızca trafik görevlilerine saldırıyor. Hangi Allah’ın belası yakınına güvenerek. “Seni” diyor, “süründüreceğim”. Zavallı trafikçi ne yapacağını şaşırıyor. Oysa Amerika’da bu gibi durumlarda polis adamı ellerinden, ayaklarından yakalıyor. Bir pislik çuvalı gibi arabaya fırlatıyor. Avrupa birliği adına Türk polisinin bu kadar zavallı hale getirenler Allah’ından bulsun. Kendimi bildim bileli polisin yetkileri kısılıyor. Son olarak cop kullanma imkanı bile elinden alındı. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Yerde bütün taşlar bağlanıyor, köpekler salıveriliyor. Bu vatana, bayrağa, insana, hayata ihanet değil de nedir? Allah belasını versin Avrupa birliğinin. Onu bize getirenler Merkel gibi hizmetçi kılıklı karıları bizimle alay etmeye sevkedenler Allah’ından bulsunlar. Sizi diyor Merkel, “elli sene sonra da almayız”. Hala bizimkiler yavşak yavşak konuşuyorlar. Yüz sene sonra da olsa girme imkanını ararız diyorlar. Yarabbi, bu ne aşağılık duygusu, bu ne kompleks. Aptal Merkel, gerizekalı Merkel, kendi girdi de ne oldu? Koca Almanya’yı, muhteşem Almanya’yı rezil etti. Akıllı İngilizler “ben sterlinime dokundurmam, benim sterlinim yine sterlin olarak kalacak. Dünya üzerinde sterlinin bayrağı lider olarak dalgalanacak” derken, salak Merkel, o canım markı rezil etti, berbad etti. Almanya’da fabrikalar birer birer kapanıyor. Bırakın dışardan gelenleri, Almanya kendi evladına bile iş bulamıyor artık. Ama ne hikmetse biz hala Avrupa birliği diye köşe bucak yalvarıyor, yakarıyor, yüz suyu döküyoruz. İnsanımızı biraz daha mahva götürmek için.
Sayın Özden Çiçek, bizde bu ruhsuzluk, bu uşaklık ruhu varken hiçbirzaman bu sorunlar çözülmeyecek. Adam, bir eli mersedesinin direksiyonunda bir eli telefonunda yolda gidiyor. Düzinelerle trafikçi görüyor, kimse birşey söylemiyor. En ağır cezayı yazmıyor. Arabasına el koymuyor. Onun ebediyyen trafikten men etmiyor. Yazık, günah değil mi elalemin çocuğuna. Sonra da sahte raporlarla iş kim vurduya gidiyor. Bunu herkes biliyor, ama kimse üstüne gitmiyor. Artık babanızın söylediği gibi bu iş günlük polis haberi haline gelmiş.
Yıllarca önceydi. Bir Avrupa seyahatine çıktım. Adli tatildi. Bütün tatil süresince hiçbir ülkede bir tek kazaya şahit olmadım. Gazetelerde okumadım, televizyonlarda görmedim. Türkiye’deki bu anormal durum kimsenin dikkatini çekmiyor, herkes omuz silkiyor.
Sevgili Özden Çiçek, ben ümitsiz bir insan değilim. Hayatımın her döneminde ışık dolu bir insan oldum. Ama idarenin, meclisin duyarsızlığı karşısında, boşvermişliği karşısında, önümüzde Amerikan polisinin yiğitçe, korkusuzca hatta çılgınca davranışları karşısında bizim polisimizin elindeki bütün yetkiler birer birer alınırken o zaman bizlere sadece ağlamak kalıyor.
Yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Böyle başa, böyle traş Yazan Özden Çiçek
Cvp: Böyle başa, böyle traş Yazan Sabri Tandoğan