Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bugünkü aşklar elma şekeri gibidir. Yersin, yersin sonra elinde sapı kalır.
Gönderen : Sema
Tarih : 2/15/2018 2:25:15 PM


.


Degerli büyügüm öncelikle sizi sevgi ve saygiyla selamliyorum.


İyi ki varsiniz. Ben sunu sormak istiyorum.Insan hastaliklara, sikintilara nasil sabretmeli? Içinde çığ gibi büyüyen karamsarligi nasil defetmeli? Özellikle bizi üzen sonra zeytinyagi gibi yüze çikan sevdiklerimize ve bizi sevdigini iddia edenlere nasil bir tavir takinmali?
Hürmetlerimle.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Sema Hanım,


Kıymetli yavrum,şunu bilelim ki bütün hastalıklar ve bütün sıkıntılar bizim için birer imtihandır. Biz bu dünyaya yontulmaya geldik, adam olmaya geldik. Nasıl bir gül tohumunu taş gibi sert toprağa koyarsak hiçbir işe yaramazsa aynı şekilde bizim de hayatın manasını, varoluşun gayesini anlayıp, idrak edebilmemiz için nefsimizin kaya gibi sert olan toprağını güllerin çıkabilmesi için belleyip, çapa yapıp, gübreleyip, sulayıp yumuşacık bir hale getirmemiz gerekir. Yerine göre hastalıkla, yerine göre sıkıntıyla, iftira ile, anlayışsızlıkla, kabalıkla imtihan edilip yavaş yavaş olgun, kamil bir insana doğru yürümeye başlıyoruz. Olay bu yavrum. Biz, insanları tanımadığımız için önce onlardan bir şeyler umup, bekleyip sonra hayal kırıklığına uğruyoruz, çırpınıyor, uykusuz kalıyoruz. Oysa hayat hiç sandığımız gibi değil. Özdemir Asaf bir şiirinde



“Bana yakın geldin dedi, vurdu


Bana uzak kaldın dedi, vurdu


Adlarını sordum


İnsan dediler”



diyordu. Biz, hayatı anlamadan, insanları tanımadan yola çıkarak bu şekilde nice hayal kırıklıkları yaşıyor, dünyaya küsüyor, hatta bazan intihar etmek istiyoruz. O zaman insanları tanıyıncaya kadar onlarla şeklen, zahiren görüşeceğiz.


Sana bir hatıramı anlatayım.



Beş yaşındaydım. Bir gün rahmetli annem elinde bir kalem defterle geldi, onları bana verdi. “Haydi otur, söyleyeceklerimi yaz.” dedi. Defteri elime aldım, annemin söylediklerini yazmaya başladım:



“Oğlum, Allah’ın ve Peygamberin inan dediklerinden başka birşeye, kimseye inanmayacaksın.”



“Şimdi," dedi “bu cümleyi tekrar tekrar defterine yazacaksın.” Amaç, bu cümlenin şuuraltıma işlemesiydi. Öyle yaptım. Ve bir ömür boyu beş yaşında öğrendiğim o cümleyi tekrarladım. Ne zaman ki Yüce Allah insanların içyüzünü görmeyi bana nasibetti, o zaman insanların hiç de sandığımız gibi olmadığını gördüm. Artık, ne bir hayal kırıklığına uğruyorum, ne de kimseye küsüyorum. Limon ekşidir diye üzülmek ne kadar saçma ise falandan şu kötülüğü gördüm demek de o kadar saçma. Eğer biz, insanları tanısaydık o it oğlu itlerin bizi kırmalarına, bizi incitmelerine, bizi dünyaya küstürmelerine imkan vermezdik. O nedenle yavrum, hiç kimseden hiçbir şey beklemeyeceğiz. Bir kimseden iyilik gördüğümüz zaman “Allah nasibetti, o kimse bu iyiliği yapabildi” diyeceğiz. O iyiliği o insandan değil, Allah’dan bileceğiz. İşte böyle yavrum. Her işimizi Allah’la göreceğiz. Hastalandığımız zaman “Allah, beni imtihan ediyor. Bu hastalıkla terbiye ediyor deyip tedavisine geçeceğiz. Birinden bir kötülük gördüğümüz zaman “Allah, beni bu odunla terbiye ediyor diyeceğiz. Hayatımızı öyle yaşayacağız ki bize kazık atmak isteyenler muvaffak olamayacaklar. Kazık ellerinde kalacak. Bilmem anlatabildim mi yavrum? Bunları yapmadığın takdirde ne olur? Birtakım it oğlu itler seni kırar, incitir, üzer, duygularını sömürür. Hani halk arasında bir espri vardır: “Aşk,” derler “elma şekeri gibidir. Yersin, yersin sonra elinde kazığı kalır.”


Sevgili yavrum, bu anlattıklarımda anlayamadıkların, tereddütte kaldıkların olursa lütfen yeniden yaz.


Selam, sevgi ve saygı ile.



Sabri Tandoğan
Onun ve Hakka Göçen Ailesinin Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]