SABRİ BABADAN SELAM VAR
BIRAKALIM EL ALEM NE DERSE DESİN, BİZ SADECE GÜZELLİKLERİ YAŞAYALIM
Kıymetli yavrum,
Nazım Hikmet bir şiirinde
“Ferhat Usta, Ferhat Usta
Neden güzellik ağlatır insanı”
der. İşte bu Ferhat Usta, Şirin’e aşık olur. Bir gün aşkını Şirin’e açar. Şirin der ki “Ferhat,” karşıda bir dağ var. O dağın içindeki suyu, dağı kazarak bana getir, aşkına mukabele edeyim. Ferhat, hemen işe başlamış, dağı kazmış, suyu çıkarmış Şirin’e götürmüş ve böylece tarihin en muhteşem aşklarından biri başlamış.
Şirin’in kastettiği dağ, Ferhat’ın nefsaniyet dağı idi. Kıymetli yavrum, senin şikayetlerinin bir tek sebebi var: Senin nefsaniyetin... Sen de o nefis dağını erittiğin zaman göreceksin ki ortada yalnız bir gül bahçesi kalacak.
Sevgili yavrum, niye çevremizin, insanların eleştirilerini kafamızı takıp, sonra kompleksliyim diyoruz. Hayatta kompleks diye bir şey yok. Bu sadece psikoloji kitaplarında olan bir aptallık. Allah ve Hz. Muhammed’in aşkıyla o nefs eridiği zaman ortada ne kompleks kalacak, ne de psikiyatristlerin verdiği ilaçlar.”
Gel yavrum, şu toplumun verdiği, ailenin aşıladığı önyargıları aşk ateşiyle geçelim. Biz, nefisle başa çıkamayız. O çok güçlü. Onu bir kenara koyalım. Biz hep güzelliklerle meşgul olalım. Bir eleştiri karşısında kaldığımız zaman kelamı Hak’dan alalım. Hemen çılgına dönmeyelim. O çılgınlık sırasında öyle sözler söyleniyor ki hassas bir insanın kalbine ok gibi batıyor. Ve ömür boyu çıkmıyor. Bunu yapmayalım. Eleştirildiğimiz zaman sükunet içinde Allah’a şükredelim. “Ne güzel,” diyelim “Allah bu kulu vasıtasıyla beni ikaz ediyor, uyarıyor. O insandan da Allah razı olsun.”
Değerli yavrum ne sen, ne ben hiçbirimiz ideal, mükemmel kusursuz, noksansız insanlar değiliz. Hepimiz dünya kadar hatalarla doluyuz. Gayet tabi bizi eleştirecekler, arkamızdan konuşacaklar. Bize ne bunlardan? Biz hep güzelliklerle meşgul olacağız, güzellikleri okuyacağız. Bugüne kadar 14 ciltlik Gönül Sohbetleri adı altında güzellikler kitabını yazdım. Onu gerçek manasıyla, aşk ve heyecanla okuyan çok az oldu.
Sevgili yavrum, biz güneşi cebimize koymuşuz, bakkaldan mum ışığı aramaya gidiyoruz. Yarın, gözlerimizi yumup Hak’ka göçtüğümüz zaman o “başkaları” bizi kurtaracak mı acaba? Biz, o başkarının önünde mi yargılanacağız, yoksa Allah’ın huzurunda mı? Ne olur yavrum, lütfen şu “el alem ne der” safsatasını bir tarafa bırakalım. Önemli olan “Allah ne der?” diyebilmek. Hz. Ömer her gece yatarken “Bugün Allah için ne yaptın?” diye kendini sorguya çekermiş. İşte yavrum, biz, manevi alış verişimizi başkalarıyla değil, “el alem” le değil Allah için yaptığmız zaman bütün problemler çözülecek. Kâinat bir gül bahçesi olacak. İşte o zaman biz de bir büyük veli gibi “Gül alırlar, gül satarlar, gülden terazi tutarlar” diyeceğiz. O zaman “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun.”diyeceğiz. işte o zaman “Aşk gelicek cümle eksikler biter” diyeceğiz.
Haydi yavrum, Besmele de Ferhat Usta gibi yola çık. Yolun açık olsun.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Aziz Ruhlarına Fatihalarla.