Hayırlı günler dilerim. Müsaadenizle bugün tanık olduğum bir konuşmayı nakletmek ve nedenini öğrenmek istiyorum. Mal varlıkları çok iyi olan iki kimse konuşuyordu, birisi bir ara dedi ki : " Parasal olarak bizden çok düşük olan bazı insanlara bakıyorum, aldıkları üç kuruşla öyle bir geçiniyorlar ki ne bir borçları oluyor ne de sıkıntı çekiyorlar. Halbuki bizler bunca mal varlığına rağmen yeri geliyor borçlar altında eziliyoruz, yeri geliyor sıkıntılarla ömrümüz geçiyor." dedi. Diğeri de : " Keşke bu kadar malım olmasaydı ama rahat olsaydım, ömür geçiyor, olan sadece bu ." dedi.
Benim aklıma hemen sizin hep anlattığınız Danıştay'daki odacı Hüsamettin Efendi geldi. Onun aldığı üç kuruşla, kimseye muhtaç olmadan nasıl geçindiğini bizlere hep anlatıyorsunuz.
Bu zengin insanların durumu , şükür ve kanaat eksikliğinden mi kaynaklanıyor?
Cevabınız için şimdiden teşekkür ediyorum. Gül kokulu ellerinizden sevgi ve saygı ile öpüyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, mailini okurken daha ilk satırdan itibaren benim de aklıma odacı Hüsamettin Efendi geldi. O, aldığı üç kuruş odacı maaşıyla gül gibi geçindi, iki kızını okuttu, hanımıyla hacca gitti. Halbuki aynı zamanda etek dolusu para alan nice şirket müdürleri borç batağında yüzüyorlardı.
Değerli yavrum, bütün mesele Allah’a şükredebilmek, kanaat içinde yaşayabilmek, ayağını yorganına göre uzatabilmek. Böyle yapamayanlar gelirleri ne olursa olsun borçtan kurtulamazlar. Rahmetli annem böyleleri için: “Malını it yiyor, bağrını bit yiyor.” derdi. Hayat böyle yavrum.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Allah'ın Rahmeti ve Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselamın Şefaati Onun ve Hakk'a Göçen Ailesinin Üstlerine Olsun.