.
Efendim,
Bugün sabahtan bu yana dünya kadınlar günü ile ilgili pek çok mail aldım. Aslında sadece yılın bir gününü birilerine ya da birşeylere adayıp sonrasında umursamamak bana göre değil. İnsan her daim yaradılış üzere olduğundan her güzelliğin, her nimetin her insanın değerini de her dem bilmelidir diye düşünüyorum.
Ancak madem konu böyle açıldı bir anımı paylaşmak isterim. Dubai de dünya kadınlar günü dolayısı ile devlete ait bir üniversitenin her yıl düzenlediği bir etkinlik var. Okul kampüsünde bahçeye çadırlar ve standler hazırlıyorlar. Dubai’de temsilciliği , konsolosluğu bulunan ülke sayısı kadar. Sonra bu standleri hazırlamak için kız öğrencileri gruplara ayırıyorlar. Her kız öğrenci grubu kura sonucunda kendisine düşen ülkenin konsolsluğuna giderek, o ülkeyi internetten araştırarak , ya da o ülkeye mensup bildiği insanlar varsa onlarla görüşerek bilgi topluyor. Konu o ülkenin vatandaşı olan dünya çapında ün yapmış en az beş kadın bulmak. Onlarla, yaptıkları işler ve başarıları ile ilgili yazılar resimler hazırlayarak kendilerine ayrılan çadır standı düzenlemek. Gerekirse video görüntüleri ile yada yaptıkları maketler ile de zenginleştirerek en güzel sunumu hazırlamak…Çünkü sonuçta bu hazırlıklarına göre not alıyorlar ve en iyi stand ödüllendiriliyor.
Geçtiğimiz yıl Türkiye yi hazırlamak durumunda olan öğrenciler bana da ulaşmışlardı. Ancak son gün haberimiz olduğu için, gösteri gününde çadırda sadece öğrencilerin hazırladıkları dokümanları , belgeleri düzenlemelerine yardımcı olabildik. Aslinda ulkemizi tanıtmak için de çok iyi bir fırsattı. Gün boyu konsolosluktan temin edilen broşürleri dağıtarak gelen ziyaretçilerin sorularını yanıtladık. Maalesef konsolosluğumuzun desteğinin azlığını kişisel çabalarımız ve evlerimizden götürdüğümüz Türkiye’ye ait malzemeleri sergileyerek hissettirmemeye çalıştık. Ancak ortam görülmeye değerdi. 50 civarındaki çadırı dolaşırken her ülkenin kendine özgü kültürünü, kadınlarını tanıma imkanı bulduk. Türkiye projesini yapan öğrenci kızlar araştırmaları sonucu beş ünlü isime ulaşmışlardı… Ancak gönül isterdi ki Türkiyemizin bağrından çıkardığı daha pek çok hanımı orada eserleri ve başarılarıyla gösterebilelim. Yine çok arzu ederdik ki diğer ülkelerin büyükelçilik yada konsoloslukları gibi bizimkilerde bu konuya daha ciddi yaklaşsalardı da, bir Iran.. standında kitaplarını imzalayan ünlü Iranlı kadın yazar Miriam Beham gibi bizde bir kadın yazarımızı getirebilseydik. Ya da Pakistan’i tanıtmak için Standa gelen Benazir Butto gibi bizim kadın parlementerlerimizden biri barı haberdar edilebilseydi. Ancak son gün haberimiz olduğundan bizler elimizden geldiği kadar hiç olmazsa sözlü olarak ziyaretçilere bilgiler verdik … Yine de en çok ilgi gören isimler arasında dünyadaki ilk kadın pilot Sabiha Gökçen ve Kurtuluş savaşında gösterdiği kahramanlıkla efsaneleşen Nene Hatun da vardı…
Mademki bu güne kadınlar günü diyorlar ;o zaman ben de bu günlerde üzerinde çok konuştuğumuz milli bilinç ve şuur , vatan sevgisi gibi konuları da göz önünde bulundurarak pekçoklarımıza örnek olabilmesi açısından Nene Hatun’un hayatını kısaca burada özetlemek istiyorum:
Nene Hatun Erzurum'da doğdu. 98 yıl Erzurum'da yaşadıktan sonra yine Erzurum'da, zatürre hastalığından hayata vedâ etti. Ölümünden üç ay önce Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmişti. Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Mücâdeleye, küçük yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelindi. 7 Kaşım 1877 gününün gece yarısında, bölge halkından olan Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini öldürdüler. Arkadan gelen Rus askerleri, hiçbir mukavemetle karşılaşmaksızın tabyayı ele geçirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulmayı başaran bir er, şehir merkezine ulaşıp kara haberi Erzurum'lulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra minârelerden şehir halkına duyuru yapıldı. "Moskof askeri Aziziye Tabyası'nı ele geçirdi." Bu haber, Erzurum halkı tarafından, vatan savunması içın emir telakki edildi. Silâhı olan silâhını, olmayanlar; balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya'ya döğrü koşmaya başladı. Kadın - erkek tüm Erzurum halkı yollara dökülmüştü. Koşanlar araşında, erkeği cephede çarpışan bir tâze gelin de vardı. Ağabeyi bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti . Üç aylık bebeğini emzirmiş, "Seni bana Allah verdi. Ben de O'na emânet ediyorum." Diyerek vedâlaştıktan sonra birkaç saat önce ölen ağabeyinin kasaturasını alarak sokağa fırlamıştı. Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası'na doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Arkadakiler, geri çekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar. Demir kapılar kırılıp içeri gırıldı. Boğaz boğaza bir savaş başladı. Mükemmel silâhlarla donanmış Moskof ordusu, baltalı - tırpanlı, taşlı - sopalı eğıtımsız halk karşısında ancak yarım saat tutunabildi. 2300 Moskof öldürülüp, Tabya geri alındı. Türkler, 1000 kadar şehit vermişlerdi. Hemen yaralıların tedâvisine başlandı. Nene Hâtun da yaralılar araşındaydı. Fakat o yarasına aldırmıyor, evindeki.. bebeğını unutmuş, diğer yaralıların kanını durdurabilmek, yaralarını sarmak içın çırpınıyordu. Nene Hâtun böyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevildi. O'nun, vatan için gece başlayan mücâdelesı, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, şu dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene Hâtun'un ve O'nun vatan aşkını paylaşan sivil insanların da payı vardı. Savaştan sonra da Nene Hâtun, destan kahramanlarına yaraşır bir asâletle yaşadı. Kendisini zıyâret eden NATO'da görevli Amerika'lı subayın bir sorusuna: "O zaman vazifemi yapmıştım. Bu gün de ilerlemiş yaşıma rağmen aynı hizmeti, daha mükemmeliyle yapacak güç ve heyecana sahibim." cevabıni vermisti . Allah rahmet eylesin..Mekanı cennet olsun..
Bu günlerde Çanakkele Savaşında şehit düşen bütün vatan evlatları için , Kurtuluş savaşında şehit düşenler için ve gazilerimiz için gelin hep birlikte dua edelim. Ve çocuklarımıza onları anlatmayı tanıtmayı unutmayalım…
Sonsuz saygı ve hurmet ile...
Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai
www.ozdencicek.com
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özden Çiçek,
Efendim, muhteşem mailinizi heyecandan tir tir titreyerek gözyaşları içinde okudum. Allah, binlerce defa sizden razı olsun. O mübarek kadının hatırası önünde hepimiz saygıyla, edeple, huşu ile eğilelim ve mübarek ruhuna Fatiha’lar, Yasin’ler okuyalım. Hatimler indirelim. Nene Hatun, yakın Türk tarihinin en muhterem, en muhteşem brkaç isminden biriydi. O bir anıt insandı. Ama ne yazık ki biz çocuklarımıza gerek aile içinde, gerek okullarda onu anlatamadık, öğretemedik. Ve neticede başlarını çuvala uzatan, çuval gibi insanlar yetiştirdik. Nene Hatunları, Şerife Bacıları anmak ibadettir. Milletler ancak böyle insanlarla ayakta kalır. Ne kadar güzel anlatmışsınız. Sanki o günü tabyanın geri alınmasını yaşar gibi oluyoruz. Size ne kadar teşekkür etsem azdır.
Mübarek ellerinizden öpüyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan
Aziz Ruhları Şad Olsun.